Yapılan operasyonların etkisiyle iki haftadır çok ciddi zarar gören ekonomik veriler içinde bulunduğumuz hafta itibariyle yavaş yavaş düzelmeye başladı.

Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi bu süreç zarfında ortaya konulan tüm deliller bu operasyonların yaklaşan seçim sürecine etki etme ve yolsuzluk adı altında Türkiye'de ki siyasal, ekonomik ve sosyal istikrarı baltalama çalışmalarıdır.

Bu iki haftalık süreç ülkemize çok ciddi zararlar verse de, bize öğrettikleri de hayati öneme sahiptir. Neler mi öğretti bu süreç bize; Ak Partili olsun ya da olmasın herkes anladı ki bu ülkede eğer AK Parti iktidardan milletin oylarıyla değil de, entrikalarla gönderilecekse bunun sonuçları Türkiye açısından çok vahim olacaktır. Bu sonuçlara sosyal ve siyasal yönlerini bir kenara bırakarak sadece ekonomik yönden birkaç örnekle bakmak gerekirse, geçen hafta eski milletvekili ve aynı zamanda Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın hiçbir şekilde yetkisi dahilinde olmamasına rağmen başbakanı istifaya davet etmesinin ardından borsa ciddi bir düşüşe uğramış, dolar ve Euro ise müdahale edilmesine rağmen çok fazla artış göstermiş, faizlerde ise artış meydana gelmiştir. Sadece bu üç olayı açıklamamız bile bizi yeterince aydınlatabilir.

- Borsanın düşmesi; borsada işlem yapmayan bir vatandaşı buradaki bir kayıp doğrudan etkilememiş olabilir. Ama bu durumun ülkemize, borsada işlem gören şirketlere ve yatırımcılara maliyeti ortalama 105 milyar Türk lirasıdır. Türkiye'nin bu 10 günlük zararı Gayri Safi Milli Hasıla'nın (GSYH) tam yüzde 7'sine denk gelmektedir.

- Dolar ve Euro'da artış olması; bunun zararının en somut örneği, hepimiz biliyoruz ki Konya sanayisinin büyük çoğunluğunu ihracat üzerine çalışan firmalar oluşturmaktadır. Dolar ve Euro'da ki bu ani değişimler demek, bu şirketlerin işlerini yapamaz hale gelmesine, maliyetlerin altından kalkamamalarına ve önlerini göremedikleri içinde nihai olarak personel azaltma yoluna gitmelerine sebep olacaktır. Bu personelin azaltılması ise, birçok kişinin işsiz kalması demektir.  

 - Faizlerde artış olması; artık hiç kimsenin kolay kolay ev sahibi olamayacağı, faiz lobisinin oluşacağı ve birçok çiftçinin yerinde sayacağı anlamına gelir. Bunlara kısaca değinirsek; 

Biliyoruz ki son 10 yılda Türkiye'de ev sahibi olanların birçoğu çok düşük oranlarla mortgage adını verdiğimiz kredi sisteminden faydalanarak cüzi ödemelerle ev sahibi oluyor. Faizlerde artış olduğunda ise bu kredinin oranı da ciddi anlamlarda yükselecek ve eskiden olduğu gibi ev sahibi olma fikri yine hayal olmaktan öteye gitmeyecektir.

Faizlerde ki artıştan dolayı faiz lobisi oluşması; elinde ki sermayeyi işletme açarak dolaşıma sokan ve istihdamı sağlayan birçok kişi, faizlerin getirisi daha yüksek olduğu için ellerinde bulunan paraları bir süre sonra yatırım yapmak yerine bankalara yatıracak ve sayın başbakanında dediği gibi faiz lobileri tekrar aktif hale gelecektir.

Çiftçilerin yerinde sayması; çiftçiler öyle bir durumda şimdi olduğu gibi tarım aletleri almak, çiftlik kurmak ya da iş büyütmek istediklerinde faizsiz 5 yıl kredi almak bir yana dursun, 5 yıl vadeli yüksek faizli krediyi bile ekonomik belirsizliklerden dolayı alamayacaklardır.

2000'li yıllarda da sık sık yaşadığımız ve artık unutmaya başladığımız, ekonomide çarpan etkisi dediğimiz bu olayların gerçekleşmemesi için gerek okyanus ötesinden gerekse içerden herkes bilmelidir ki milletin bekası için bu ülkede eğer bir değişiklik isteniyorsa; olur olmadık haberlerle, ısmarlama operasyonlarla yada silahşör kalemlerle değil zamanı geldiğinde sandık başında halk tarafından yapılmalıdır. Operasyonlardan sonra yapılan anketlerde AK Partinin oylarında meydana gelen artışta tamamıyla bunu göstermektedir.