Tatlı dil karşısında yumuşamayan insan yoktur. İnsanlara tatlı dille konuşmak, anlatılmak istenen şeyi tatlı dille anlatmak ulaşılacak konuya daha kolay varmanın en güzel yollarındandır. Tatlı dil konusunda atalarımız, “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” demişler. Şu mısralarında da Yunus Emre bu anlamı ne güzel dile getirir:

Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı.

Efendimiz de bunun için sürekli tatlı dille hitap ederdi. Bir şey öğreteceği zaman, önce karşısındakini yumuşatarak gönlünü kazanır, sonra söyleyeceklerini söylerdi. Kadı İyaz, bu pek etkili ahlak eğitim ve öğretimini bütün Müslüman eğitimcilere tavsiye ederek, Allah Teâlâ'nın bile, böyle bir usul kullanmaya ihtiyacı olmadığı halde, Kuran-ı Kerim'de azarlamadan önce nasıl hoş davrandığına, günahtan bahsetmeden evvel bağışlayıcı olduğunu hatırlattığına dikkatleri çekiyor. Bir gün Kureyş kabilesinden bir genç, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in huzuruna gelerek, “Ya Resulallah, zina etmeme izin ver!” dedi. İslam terbiyesiyle bağdaştıramadıkları bu teklif karşısında Ashab-ı Kiram, “Sus, sus” diye bu genci azarlayarak üzerine yürüdüler. Resul-i Ekrem son derece sakindi. Delikanlıya: “Yanıma gel, otur” diye yer gösterdi. Sonra onunla sohbet etmeye başladı. “Söyle bakayım; bir başkasının senin annenle zina etmesini ister misin?” diye sordu. Delikanlı: Yoluna feda olayım, hayır asla istemem dedi. Efendimiz: “Zaten hiç kimse annelerine böyle bir şey yapılmasını istemez.” buyurdu. Sorusuna devamla: “Bir başkasının senin kızınla zina etmesine razı olur musun?” diye sordu. Delikanlı yine: Hayır, uğrunda öleyim, Ya Resûlallah, razı olmam, dedi. Resûl-i Ekrem: “Öyleyse hiç kimse kızlarıyla zina edilmesine razı olmaz.” buyurduktan sonra, kız kardeşi, halası ve teyzesiyle zina edilmesine razı olup olmayacağını sordu. Delikanlı hep, “Yolunda feda olayım, hayır istemem” diye cevap veriyordu. Artık hatasını kavradığını görünce Resûl-i Ekrem elini bu gencin omzuna koyarak: “Allah'ım! Bunun günahını affet; kalbini temizle ve uzuvlarını günah işlemekten koru!” diye dua etti. 

Genç sahabenin böyle şeylerle bir daha ilgilenmemesinde Efendimiz (s.a.v.)'in duasının bereketi olduğu kadar, onu mantıklı ve güzel sözlerle ikna ve ikaz etmesinin de büyük tesiri vardır. Peygamber (s.a.v.)'e karşı saygısız davrandığı düşüncesiyle bu gencin isteği insanı ilk anda şaşırtıyor ve Ashab-ı Kiramı da gördüğümüz gibi öfkeye sevk ediyor. Ama Hz. Peygamber (s.a.v.) bunu saygısızlık olarak değil, bir delikanlının içtenlikli duyguları diye kabul ediyor ve herkesin üzerine yürüdüğü birini koruyup yanında ona yer vermekle gönlünü kazanıyor, hem de mantıklı sözlerle ikna etmiş oluyor.

Yeni Müslüman olduğu için namazda konuşulmaması gerektiğini bilmeyen Muaviye İbni Hakem, cemaatle namaz kılındığı bir sırada aksıran adama “Allah sana merhamet eylesin” der. Bu yersiz konuşmasından ötürü herkes ona sert sert bakar. Muaviye şaşırır: “Eyvah mahvoldum; ne bakıyorsunuz yahu, ben ne yaptım?” deyince, bu defa namaz kılanlar onu susturmak için elleriyle bacaklarına vurmaya başlarlar. Muaviye, Müslümanların kendini susturmak istediğini anlayarak susar ve işin sonunu heyecanla beklemeye başlar. Olayı bize anlatan Muaviye diyor ki: “Anam-babam Resûlallah'a feda olsun. Ne ondan önce, ne de sonra Peygamberimiz (s.a.v.) kadar güzel öğretim yapan bir öğretici görmedim. Beni ne azarladı, ne dövdü, ne de sövdü.” Namaz bitince bana şunları söyledi: “Namaz kılarken dünya kelamı söylememek gerekir. Namaz, tesbih, tekbir ve Kur'an okumaktan ibarettir.” Bu olayda asil ve büyüklüğüne yakışan davranışıyla Peygamber (s.a.v.)'in Muaviye İbni Hakem'i nasıl hoşnut ettiğini ve kendine bağladığını görmekteyiz. Camiye yeni alışan, ürkek davranışlarıyla, çekingen tavırlarıyla camide yapması gerekenleri bilmediğini itiraf edercesine ve hoş görülmesini dilercesine bakan çocuk, genç, orta yaşlı Müslüman kardeşlerimizin durumu da böyle değil midir? Kalplerindeki imanın sesine kulak verip arada bir de olsa Allah (c.c.)'ın evine gelen Müslümanlara, sanki cami kendi malıymış gibi kaba davranan ve onların hatalarını asla bağışlamayıp hemen yüzlerine vurarak utandıran kimseler bunu bilmelidir.