İnatçılık, gerek doğru ve gerekse yanlış kendi istek ve düşüncelerinde gereğinden fazla ısrarcı olmak demektir. İnadın sebeplerinin başında kibir ve gurur gelir. Kibirli insan hatalarını kabul etmek istemez ve gururuna yediremediği için, bile bile yanlışta inat eder. Halbuki sevgili peygamberimiz (s.a.v)'den bizlere ulaşan haber şöyledir: Harise b. Vehb Huzai (r.a.) şöyle anlatır: 

Ben, Hz. Peygamber (s.a.v)'den şunları işittim. Peygamber (s.a.v.), “Size Cennet ehlini haber vereyim mi?” buyurdu. Sahabeler ise evet dediler. Allah Resulü, “Zayıf olan ve halk tarafından zayıf görülen her mümindir (Cennetliktir). Allah'a yemin etse, muhakkak ki Allah onu yemininden doğru çıkarır” buyurdu. Sonrada, “Size Cehennem ehlini haber vereyim?” buyurdu. Sahabeler ise, evet dediler. Allah Resulü (s.a.v.), “Her katı yürekli, düşman ve kibirli kimsedir” buyurdu. Görüyoruz ki; kibirli ve katı yüreklilikle inatçı davranan kimse bu haliyle alev azabına girecek olanların özelliklerinden taşımış olmaktadır. İnadın bir başka sebebi de galip gelme hırsıdır. Fakat bilinir ki; hırs hiçbir insanı selamete ulaştırmamış, hırsına kapılan her insan felaketlere sürüklenmiş, hüsrana uğramıştır. “Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır (Mearic Sûresi 70/19)” ayeti insanın ilk yaratılış itibariyle ne durumda olduğunu göstermektedir. Buna göre insan hırslı ve sabırsızdır. Ancak bu durumda yapması gerekeni şu ayet açıkça ortaya koymaktadır: “Onlardan (muhacirlerden önce o yurda (Medine'ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir (Haşr Sûresi 59/9).” Hırslı ve sabırsız olarak yaratılan insan, yapısında var olan bu özellikleri daha da ilerletip inatçılığa saplanmak yerine nefsini kontrol altına almalı, bir eğitim sürecinden geçerek bu özelliklerini dengelemeli ve böylece kendini inat hastalığına düşmekten korumalıdır. İnatçılığın diğer bir sebebi de cahilliktir. Bilgi ışığından yoksun kimi insanlar bilenlere sormak, bilginin gücünden faydalanma yolunu seçmek yerine inatlarına sarılmakta ve yollarını bu şekilde bulmaya çalışmaktadırlar. Halbuki bilgisizce bir konuda inat etmek kişiyi perişan eder, ömrünün faydasız işlerle geçip gitmesine sebep olur. İnadın diğer bir sebebi de çıkar düşkünlüğüdür. Kimi insanlar vardır ki; yalnızca çıkarı için yanlış olduğunu bildiği halde kimi meselelerde inat edebilirler. Her zulüm düzeninde bir tarafta mazlumlar diğer tarafta da zulümle menfaat temin eden zalimler vardır. Garibanı ezerek, onlara zulmederek kendi menfaatlerini temin etmeye çalıştıkları için, sadece menfaatlerine zarar verecek diye hak ve hakikate karşı çıkarlar. İnadın mahiyetine baktığımızda bir yönüyle hata da olsa ısrar etmeyi, ısrarcı davranmayı içerdiğini görüyoruz. Fakat hatada ısrar ve inatçılık İslam ahlakını taşıyan insana yakışmayan bir haldir. Bilinmelidir ki; kibir ve gurur ağacının çürük meyvelerinden biri olan inadın sonu çoğunlukla ayıplanma ve utanmadır. Ne yazık ki insan ayıplanacağını ve utanacağını bildiği halde bu davranışından vazgeçmez. Çünkü inadın onu da içine alan bir özelliği vardır. İnatçı bu inadıyla başta zamanı olmak üzere, itibarını, saygınlığını ve daha birçok şeyi kaybeder. Bununla beraber inadı ve doğruya yaklaşmaması sebebiyle çevresindeki insanların kalplerini kırar, bulunduğu her ortamda huzursuzluğa sebep olur, üç beş günlük dünyasını kendisine zehir ettiği gibi Ahiretini de perişan eder.