Çok kötü bir propaganda süreci sonrasında gidilen seçim bir iki üzücü olay haricinde güzel bir süreçte sonuçlandı. Her ne kadar medyamız seçim sonuçlarını sürprizlerle dolu olarak açıklasa da bana göre sürpriz yoktu. Yani kışın gelişi yazdan belli idi...

Ancak iktidar partisinin kibir ve enaniyet içinde bulunması yüzünden ve özellikle de yandaş gazetecilerin olayları okumak yerine bir yerlere mesaj göndermek ve yaranmak amacıyla yaptıkları yanlış yorumlar sanki sürpriz varmış gibi algılandı.

Hâlbuki 16 Nisan 2017 referandum sonuçlarını düzgün okuyabilseler ve iktidarı bu konuda uyarabilselerdi sanıyorum bu gün bu sonuçlar yaşanmamış olurdu. Ama elde edilen yüzde elli bir zafer olarak algılandı ve sonuçlar il il irdelenmedi. Yani yine bağlı oldukları, beslendikleri merciinin hoşuna gidecek cümlelerle referandumun sonucunu okumayı tercih ettiler. 

16 Nisan 2017 yılında yapılan referandum sonuçlarına bakacak olursak HAYIR veren iller şöyle sıralanıyor: Kırklareli, Edirne, Tekirdağ, İstanbul, Çanakkale, İzmir, Yalova, Balıkesir, Manisa, Aydın, Muğla, Denizli, Uşak, Antalya, Mersin, Adana, Hatay, Bilecik, Eskişehir, Ankara, Tunceli, Artvin, Ardahan, Ağrı, Iğdır, Van, Hakkari, Şırnak, Siirt, Mardin, Diyarbakır, Batman ve Zonguldak.

Aradan geçen iki yıl içerisinde referandumda hayır çıkan bu illerde ne tür çalışmalar yapıldı halkın bu kararını değiştirmek için. Tek adamlığa geçişe hayır diyen bu illerde yapılan iş özellikle İstanbul, Ankara, Bursa, Balıkesir gibi seçilmiş belediye başkanlarını görevden alarak biz istediğimizi yaparız mesajı verildi. Bu görevden almalar yapılırken elle tutulur bir gerekçe gösterilmedi. Seçilmişler görevden alınarak referandumda hayır verenlerin kaygıları daha da tetiklendi.

Seçim kampanyası yürütülürken de aynı hatalar devam ettirildi. İnsanların kaygılarını gidermek yerine yine tek adamlığa vurgu yapan “Seçilseler de göreve gelemezler”, “Bunlar vatan haini” “Adiler” gibi kelimeler kullanılarak insanların kaygılarının üzerine gidildi. Sonuçta okur-yazar oranı yüksek ve demokrasiyi özümsemiş insanların sayısal üstünlükte bulunduğu illerde bulunanların endişeleri artırıldı. Ve neticede 16 Nisan’ın benzeri bir sonuçla karşılaştık.

Kazanan ve kaybedene gelince seçimin kazananı DEMOKRASİ oldu. Kaybeden ise tek adamlığa doğru evrilen Türkiye’yi göremeyenler oldu.

***

Seçime partiler ittifaklar halinde girdiler. Bazı yerlerde güçlü adayı desteklemek için tek aday gösterildi. AKP- MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı ortak aday gösterdikleri yerleri kazandılar. Bu kazançta MHP’nin oyları önemli bir faktör oldu. AKP’nin aday çıkardığı MHP’nin ise destek verdiği yerlerde AKP kazandı. Her partinin kendi adayını çıkardığı yerlerin büyük bölümünü MHP aldı. MHP’nin aday çıkarıp AKP’nin destek verdiği yerlerde MHP kaybetti. Yani AKP seçmeni MHP’ye umduğu desteği vermedi. Adana, Mersin ve Iğdır örneğinde olduğu gibi.

CHP ve İYİ Parti ikilisinin oluşturduğu Millet İttifakı ise büyük bir uyum içerisinde çalıştı. Özellikle İstanbul ve Ankara gibi illerde adeta fire vermeden mücadele ettiler. Sonunda da istediklerini elde ettiler.

Sonuç olarak 16 Nisan 2017 tarihinde S.O.S vermeye başlayan iktidar partisi bu sonucu okumak yerine yandaş gazetecilerin ve yorumcuların gazına gelerek olayın üzerine gidip tamir etmek yerine, tedavi yöntemleri geliştirip bu ihtarı anlayabilselerdi belki de bu durumu yaşamamış olurlardı.

 Sonuçta olayların kronolojisine bakılıp gelişmeler sakin kafayla okunamadığı için bu gün yaşananları normal olarak görüyorum. Yani ortada bir sürpriz yok… Sadece 16 Nisan Referandumunu doğru okuyamamanın sürprizini yaşıyormuşuz gibi bir durum söz konusu. 

Şu anda yapılanlar da vatandaşı olumsuz etkiliyor. Gelişmeler “Tek Adamlığa” gidişin adımları olarak algılanıyor. Demokrasinin yok sayıldığı, kazandıkça demokrasiye saygı söylemi geliştirildiği kaybedilince ise kabul etmekte zorlanılacağı hatta kaybın önüne geçmek için her türlü kirli siyasetin çevrilebileceği düşüncesi halkın kafasında yer etmeye başladı.

Temennim bir an önce normale dönülüp halkın kararına saygı gösterilmesidir.