Ortadoğu'da Kuşlar Bizden Habersiz Uçuyor 

Üzerine Türküler yaktığımız Yemen, yine bir savaşın içerisine sürüklendi. 

Suudi Arabistan'ın liderlik ettiği Körfez Ülkeleri, Yemen'de iktidarı ele geçirmek üzere olan Şiilere karşı askeri bir operasyon başlattı. Böylece İslam Dünyasında bir mezhep kavgasının başlaması yolunda ilk fitil ateşlenmiş oldu.

Suudi Arabistan ve müttefikleri, Yemen'de gerçekleştirilmek istenen iktidar değişikliğine müdahale ederek hem burada isyan eden Şii güçlere gözdağı vermek istediler hem de İran'ı isyancılara destek vermemesi konusunda uyardılar.

Bu olayda enteresan olan taraf, İslam adına hareket ettiklerini söyleyen ve Sünni İslam'ı Şia tehlikesi karşısında korumaya alan devletlerin İslam Birliği Topluluğu adına değil Arap Birliği adına hareket ediyor olmaları. Bu operasyon içine Arap olmayan hiçbir İslam Ülkesinin askeri dâhil edilmedi. 

Hatta Mısır'ın ihtilalci Cumhurbaşkanı Sisi yaptığı bir açıklama ile Birleşik Arap Ordusu kuracaklarını duyurdu. Yani İslam Devletlerinin katılacağı bir ordu yerine ırkçı bir söylemle Birleşik Arap Ordusu kurma fikrindeler.

Elbette ki hiç birisi seçimle iş başına gelmemiş olan Arap Ülkelerinin liderlerinden, özellikle Mısır'ın darbeci liderinden İslâmî bir duyarlılık bekleyemeyiz. Arkalarında bulunan halkın desteğini kaybetmemek için bu diktatörlerin ırkçılık yapmaları ve kendi milli kimliklerini ön plana çıkarmaları kadar normal bir şey olamaz.  Ancak Türkiye'ye bir haksızlık yapıldığı da ortada!

Bizim ülkemizde iktidarda bulunan Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımız milli kimlik yerine dini kimliği ön plana çıkarmak için iktidardan olmayı dahi göze alıyorlar. Tüm milliyetçi düşünceleri ayakları altına alıp çiğniyorlar. Hatta Araplar için Millet-i Necibe sıfatını kullanıyorlar! Ama Arap ülkelerinin başında bulunan Lavrens kalıntıları kalkıp ırkçılık yapıyorlar.

Yemen'e müdahale eden askeri birlikler arasında birkaç tabur da Türk Askeri olsa ve atalarının ruhlarının yaşadığı toprakları bir de onlar görseler idi ne olurdu? Biz ki insanlık uğruna ta dünyanın öteki ucunda bulunan Kore'ye bile asker göndermiş bir milletiz. Dinimizi korumak adına Yemen'e asker göndermekten çekinecek değiliz herhalde.

Tabii bu olayın arkasında yatan asıl sebep güçlenen ve bu gün Ortadoğu'da kendisinden habersiz bir kuş uçamayacak kadar bölge siyasetine hâkim olmak isteyen Türkiye'yi kıskanmak yatıyor. Mısır, Arap Dünyası üzerinde bulunan üstünlüğünü kaybetmek istemiyor. Ve sırf biz Arap olmadığımız için bu müdahaleye katılamıyoruz. 

Gerçi Cumhurbaşkanımız istek olmasa da Türkiye'nin gücünü bir kez daha gösterdi ve müdahale için lojistik destek vereceğimizi açıkladı. Böylece Ortadoğu ve İslam Ülkelerinde bizden habersiz kuş dahi uçamayacağını Suudi Arabistan ve yandaşlarına bir kez daha hatırlatmış olduk.

***

Irak, Libya, Mısır ve Suriye olayları bize gösterdi ki bölge politikamız hep kaybetmek üzerine kurulmuş. Libya pazarını kaybettik, Mısır pazarını kaybettik, Irak pazarını kaybettik, Suriye pazarını kaybettik ve sıra şimdi şayet bir ihracatımız varsa Yemen pazarını kaybetmeye geldi. İlk yıllar dış politikayı “Kazan- Kazan” üzerine kurduğunu açıklayan iktidar şimdi bu politikayı “kaybet- kaybet” politikası haline dönüştürdü. Ortadoğu ve Arap ülkeleri arasında stratejik üstünlükten değerli yalnızlığa düşme politikamız tüm hızı ile devam ediyor. Sıra İran ile olan ilişkilerin bozulmasına geldi. Ha gayret az kaldı demekten başka bir sözüm yok.

***

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, MHP tarafından Ege'de bulunan 16 adanın Yunanlılar tarafından işgal edildiği yolunda verilen bir önerge üzerine elinde bulunan belgeleri göstererek Osmanlıdan beri bu adaların bizim olduğunu söyledi. Fakat fiili durum konusunda bir açıklamada bulunmadı.  Yani bir bakıma işgal iddiasını kabul etti. Tabi İsmet Yılmaz'ın açıklamasından sonra Yunan Milli Savunma Bakanının yaptığı açıklamayı buraya almak istemem. 

Sadece Sayın Bakana önemli olan anlaşmalar mı yoksa fiili durum mu diye sormak isterim. Şayet fiili durum önemli değil ise Osmanlı topraklarında hak iddia edebilecek miyiz?

***

Arınç, Gökçek davası aile içi tartışma diyerek tatlıya bağlandı. Demek ki Türkiye bu ailenin ortak malı ve istedikleri gibi kullanma hakkına sahipler. Aksi olsaydı Arınç'ın sözlerinden sonra bir komisyon kurulur ve iddialar araştırılırdı.

***

Uyanmak yok, uyumaya devam!

Not: Lütfen CorcOrwell tarafından yazılan Hayvan Çiftliği kitabını bir kez okuyun.