Türkiye'de gündem o kadar sıklıkla değişiyor ki takip etmekte zorlanıyoruz. Hatta yetkililerin ard ardına yaptıkları açıklamalar içindeki çelişkileri dahi sizlerle paylaşamıyoruz.

Geçen hafta gündemimizde Ayn el Arap ve bu konuda ülke sınırları içerisinde yapılan terör hareketleri vardı. Hükümetten bu konuda “Gezi Olayları” sırasında göstermiş olduğu gibi ciddi ve caydırıcı bir hareket bekliyorduk. Ancak Sayın Bülent Arınç tarafından yapılan açıklama, bu konuda hayal görmememiz konusunda bizlere bir uyarı oldu.

Olaylar sonrasında yapılan açıklamada “Öcalan'ın hapis hayatının daha iyileştirilmesi” konusunda çalışmalar yapıldığını açıkladı Sayın Bülent Arınç. Bebek katili ve terörist başı Öcalan'ın hapis hayatını bitirip, ileride siyaset arenasında yer alması için düzenlenmeye çalışıldığına inandığım bu iyileştirilmelerin hükümeti yorduğunu düşünüyorum. Hükümet bu konuda yapmayı düşündüğü iyileştirmeleri oy aldığı kitlenin tepkisini çekmeden yapmaya çalışıyor.

Bence böylesine bir endişeye gerek yok. Hükümet ne yaparsa yapsın, kendisine oy veren kitle tarafından bir tepki gösterilmeyecektir. Toplumumuz bir cemaat dayanışması içerisinde yapılan her işi “Bunda da bir hayır vardır. Büyüklerimiz doğruyu bilir” tevekkülü içerisinde kabul etmeye hazırdır. Çünkü hükümetimizin ardında Diyanet İşleri Başkanlığı gibi zinde bir güç vardır ve bu güç ülkenin en ücra köşesine kadar uzanıp gerekeni yapmaktadır.

***

Hükümetimizin katil Öcalan için zor duruma düşmesini benim gönlüm bir türlü kaldırmıyor. Bu konuda çok düşündüm ve sanıyorum hiç kimseyi rencide etmeyecek bir çözüm yolu buldum. Bu buluşumun fikir babası da Mümtazer Türköne'dir. Hani bir zamanlar “Osmanlı kendisine isyan edenlere paşalık vererek isyanı bastırıyordu, Öcalan'a da paşalık verilerek bu isyan bastırılabilir” demişti.

Ben bu fikirden hareketle şöyle bir öneri de bulunmak ukalalığı yapacağım. Tabiî son karar mercii, sayın devletlü büyüklerimizdir.

Öcalan'a şu anda hapis hayatı sürdürdüğü İmralı “İKTA” olarak verilsin. Buraya Güneydoğu Bölgemizden terörist başı Öcalan'a gönül vermiş aileler göç ettirilsin. Ticaret ve ekonomi işleri tamamen Öcalan'a bırakılsın. Buraya yerleştirilen aileler, bu zatı kendilerine muhtar olarak seçsinler ve alacağı bütün kararlara kayıtsız şartsız uyacaklarına dair söz versinler.

Yani İmralı'nın idaresi bir süreliğine Öcalan'a bırakılsın. Bu adayı kendisine tanınan süre zarfında bir dünya markası haline getirebilirse Ankara'da siyaset yapma yolu kendisine açılsın. O zaman hiç kimse böylesine başarılı birisinin siyaset yapmasına karşı çıkmaz.

Tabi burada üzerinde özellikle durulması gereken bir husus var. Bu şahsın geçmişinde yer alan caniliği ve katilliği devam edecek olursa adaya gönderilen halkın can güvenliği için ne yapılabilir? Öcalan'ın vahşet duygularını bastırabilmesi için adaya bazı suçluları gönderip bu iş çözülebilir mi? Çocuk öldürme isteği depreştiği zaman çocuklar nereden tedarik edilebilir? Adada yaşayan koyun ve keçilerin can güvenliği için (1987 yılında Kayaboyun köyünde 700 baş koyun ve keçiyi kurşuna dizmiş veya telle boğdurmuştu. Bu arada 7 çoban da telle boğularak öldürülmüştü.) gerektiği zaman gönderilmek üzere hayvanlar hazır bulundurulmalı.

Belki bu yolla ilerleyen zaman içerisinde ülkemiz büyük bir devlet adamına sahip olur! Böylece hayallerimiz gerçek olur ve biz de dünyada söz sahibi bir ülke haline geliriz.

***

Yetkililer tarafından Peşmerge güçlerinin Ayn el Arap bölgesine geçmesi için görüşmeler yapıldığına dair açıklama yapıldı. Demek ki geçen hafta yapılan eylemler amacına ulaşmış, hükümetin yaptığı sert açıklamalar ise sadece sözde kaldı. Bu olayı yorumlasam da değişen bir şey olmayacaktır!

“Uyanmak yok, uyumaya devam.”