17 Aralık Operasyonu ekonomiyi alt üstü. Dolar ve Euro rekor üstüne rekor kırıyor. Borsada büyük düşüşler yaşandı. Hükümet çevreleri ve hükümet yanlısı yazar çizer takımı Türkiye'nin zararının 100 milyarın üzerinde olduğunu söylüyor.

Zarar rakamları ne kadar doğru bilemiyoruz. Ancak iyi gitmeyen bir şeylerin olduğu, söylemeye dilimiz varmıyor ama ülkenin adım adım bir krizin eşiğine doğru sürüklendiği ortada.

Sayın Başbakan ve hükümet yanlıları zararın sorumluluğunu cemaate yıkmaya çalışıyor. Bunlara göre 17 Aralık operasyonu ve takip eden operasyonlar olmasaydı Türkiye bu zarara uğramayacaktı. Üstelik operasyonların zamanlaması da manidar! Hepsi seçim öncesine denk getirilmiş. 

Sayın Başbakan zararın sorumluluğunu cemaate yüklemeye çalışırken bir yandan seçim öncesi kendini sorumluluktan kurtarmaya diğer yandan da cemaate karşı olan öfkeyi ve nefreti büyütmeye çalışıyor. Böylece kendi tabanını hem zinde tutacak hem de oy kaybetmeyecek. Aslında “topluma bir düşman göstererek kitleleri etrafında toplama taktiği” yeni bir taktik değil. 12 yıldır başarılı bir şekilde uygulanıyor ve her seferinde de işe yarıyor.

Cemaat başta olmak üzere toplumun bir kesimi de hükümeti suçluyor ve “hırsızın hiç mi kabahati yok” diye soruyor. Bu kesime göre ekonomik kaybın sorumlusu hükümet hatta bizzat Başbakan'dır. Eğer operasyonun ardından Başbakan, polise ve savcılara operasyon yapmak yerine şüpheli bakanları derhal görevden alsa ve ucu nereye dayanırsa dayansın, hırsızlığın, yolsuzluğun üzerine gideceğini açıklasaydı kriz falan olmazdı. 

Öte yandan FED'in aldığı kararların tüm Dünya'da olduğu gibi Türkiye'de de olumsuz etkilerinin olduğunu söyleyenler de az değil.

Her görüşün kendince haklı tarafı olabilir. Ama göz ardı edilmesi gereken en önemli gerçek, söylenilenlerin aksine, Türk ekonomisinin henüz sağlam temeller üzerine oturmamış olmasıdır. Özellikle son on yılda Türkiye, enflasyondaki düşüş, büyüme rakamları, işsizlik oranındaki azalma gibi konularda çok önemli gelişmeler kaydetti. Bu gelişmeler inkâr edilemez. Ancak unutmamak gerekir ki sağlam bir ekonomi üretime dayanır. Bu üretim, hizmet sektöründen çok sanayi sektöründe olmalı ve yapılan üretim ihraç edilebilmelidir. Enflasyon üretimi arttırmak suretiyle düşürülürse bu düşüş sağlıklı bir düşüş olur. 

Türkiye'nin büyüme rakamları içinde sanayi üretimi ne yazık ki istenilen düzeyde değil. Son on yılda en çok büyüyen sektörler bankacılık ve perakende sektörü. Bu sektörlerde ise yabancıların payı büyük! Ünlü marketler ve markalar yabancıların elinde. Yani bizim malımızı bize satarak elde ettikleri parayı ülkelerine taşıyorlar. Biz Atina'da güç bela bir banka şubesi açtık (Ziraat Bankası) diye sevinirken Yunanlılar Türkiye'de banka satın aldılar. Bu bankaların, marketlerin, markaların gelirleri de büyüme rakamları ve milli gelir hesaplarında hesaba dahil edilen kalemlerden. Ama bize ciddi bir faydası yok.

Tarım ve hayvancılığımız çökmek üzere. Tarla parası köylüyü tembelliğe sevk etti. Hoş, ekse de emeğinin karşılığını alamıyor. Köylülerimizin tarlalarının çoğu malum bankalara ipotekli!

Niteci itibariyle 17 Aralık'ın sorumlusu kim olursa olsun, ortada bir gerçek var: İyi gidiyor gibi görünen ekonomimiz aslında oldukça sıkıntılı. Gelir dağılımındaki adaletsizlik giderek artıyor. Asgari ücretlinin geliri nominal olarak artsa da reel olarak geriledi. On yıl önceki maaşıyla satın aldığını bugün alamıyor. Ticaret ve üretim ile iştigal edenlerin de çoğu aynı durumda. Konuştuğum kişiler on yıl önce örneğin 50.000 TL yıllık kâr ediyorlarsa bugün de 50.000 TL kâr ettiklerini söylüyorlar. Ama bugünün 50.000 TL.si ile on yıl öncesininkinin alım gücü aynı değil.

Öte yandan gelirini üçe beşe, ona, elliye yüze katlayanlar da var. Bunların da çoğu inşaat sektöründe çalışanlar ve Devletten iş alanlar.

Böyle bir büyümeye sağlıklı bir büyüme denilebilir mi?

(Not. 2013 yılında CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran'ın önergesini cevaplayan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın cevabına göre; Türkiye'de faaliyet gösteren 49 banka var. Yabancıların hissesi bulunan banka sayısı 35. Bu bankalardan 18'inin yüzde 99 ve üzeri hisseleri yabancıların elinde bulunuyor.)