Şahı Nakşibend Hazretleri buyurur: Keramet gösterip havada uçmak marifet değildir. Görmü­yor musunuz, insandan daha aşağı yaratıklar da havada uçup dururlar. İnsan, ilahi sanatın en büyük, en mükemmel eseridir. Ahseni takvim üzere yaratılan insanoğlu, elbette ki kurttan kuştan üstündür. Bu sebeple bir adamın uçması büyük bir hadise ve güç bir iş sayılmamalıdır. Böyle kerametler, Allahın has kulları nazarında muteber değildir.

Ke­ra­met; Ce­nabı Hakk’ın bir ik­ra­mı ola­rak, ka­mil bir iman, ma­ri­fet ve tak­va ne­ti­ce­sin­de ve­li kul­lar­da zu­hur eden ve ta­bi­at ka­nun­la­rıy­la izah edi­le­me­yen, ha­ri­ku­la­de hadi­se­ler­dir. Allah dostlarından zu­hur eden ke­ra­met­ler iki kı­sım­dır:

1) Kev­ni ve su­ri ke­ra­met: Bunlar, tayyi me­kan, or­ta­da bu­lun­ma­yan bir eş­ya­yı göz önü­ne ge­tir­me, vah­şi hay­van­la­ra iş gör­dür­me gi­bi mad­de ale­min­de mey­da­na ge­len ha­ri­ku­la­de­ hadiseler­dir. Allah dostları, bu tip ke­ra­met­e ehem­mi­yet ver­mez­ler. Onu za­ru­ret dışında iz­har et­me­yi de hoş karşılamazlar. Çün­kü bu hal, hal­kın hay­ran­lık ve al­kış­la­rını celb eder. Ca­hil kimseler ar­tık her şe­yi o ve­li­den bek­le­me­ye baş­lar. Bu ise kalbe zehir saçan şöhret ve gurur afetini beraberinde getirir. Bu sebeple ve­li zatlar bu tip ke­ra­metlere meyletmez, fakat mecbur kalırlarsa da mümkün mertebe bu hallerini gizlemeye çalışırlar.

2) Ma­ne­vi ke­ra­met: İlim, ah­lak, iba­det, ma­ri­fet ve tak­va­da me­sa­fe kat ederek, Emrolun­du­ğun gi­bi dosdoğru ol ayeti ke­ri­me­si­nin muh­te­va­sın­dan his­se ala­bil­mek­tir En Büyük Keramet. Her ne ka­dar halk, bu ke­ra­met tür­le­rin­den birin­ci­si­ne rağ­bet eder­se de as­lın­da mak­bul olan ikincisidir. Zi­ra ta­sav­vuf eh­li it­ti­fak et­miş­ler­dir ki; En bü­yük ke­ra­met, bin bir güçlüğe rağmen is­ti­kamet­i muhafaza etmektir. İstikamet üzere olmayan bir salikin keramet elde etmek için çırpınışı boşunadır. Ha­lidi Bağ­da­di Haz­ret­le­ri: İs­ti­kamet ve gay­ret, sa­yı­sız keşif ve ke­ra­met­ten efdaldir. Ay­rı­ca bi­lin­me­li­dir ki keşif ve ke­ra­met, di­nin emirlerine riayeti artırmaya vesile olmuyorsa, bela ve fitneden başka bir şey değildir der.

Selman Bendendir Ehli Beytimdendir. Mühim olan, Kuran ve Sünnet istikametinde, takva üzere yaşamaktır. Zira insan keşif ve keramet sahibi olsa da, son nefesinde imanını kurtarıp kurtaramayacağından emin olamaz. Bunun içindir ki, sahabeyi kiram bile, büyük bir akıbet endişesi içerisinde yaşamışlardır. Nitekim şu hadise, bu halin manidar bir misalidir: Rivayete göre iki kişi Selmanı Farisi radıyallahu anha selam verip: Sen Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin ashabından mısın diye sordular. (Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellemin çok sevdiği ve; Selman bendendir, Ehli Beytimdendir buyurduğu o güzide sahabi, gönlündeki son nefes endişesi ile:) Bilmiyorum cevabını verdi. Gelenler, acaba yanlış birine mi geldik diye tereddüt ettiler. Selman radıyallahu anh sözlerini şöyle açıkladı: Evet, ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemi gördüm, Onun meclisinde bulundum. Ancak Allah Rasulünün asıl sahabisi, Onunla birlikte Cennet’e girebilecek olan kişidir. İlim ve irfanda güneşler güneşi denilen Hak dostu Halidi Bağdadi Hazretleri de, talebelerine yazdığı mektuplarda kendisi için hüsni hatime duası talep etmiştir.

Ebedi hayatları hususunda ilahi teminat altında olan peygamberler dahi, imanlarının kemaline masruf olarak ve insanlığa örnek olma hikmeti­ne binaen, Cenabı Hakka son nefes endişesi içerisinde dua etmişlerdir: Allahın Halili İbrahim aleyhisselam: Ya Rabbi! İnsanların) dirilecekle­ri gün, beni mahcup etme niyazında bulunmuş; Hazreti Yusuf aleyhisselam; (Ey Rabbim!) Beni müslüman olarak vefat ettir ve beni salihler arasına kat diye iltica etmiştir. Demek ki asıl mühim olan, yüksek makam ve mevkilere erişmek değil, son nefesi imanla verebilmek ve Hakkın huzuruna, Onun sevip razı olduğu bir kulu olarak varabilmektir.