Kadir Gecesini HUŞU(!) İçerisinde İdrak Ettik

Bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesini idrak ettik. Camiler cemaatle doldu taştı, ekranlar ünlü! Hocaları konuk etti. 

Hep bir ağızdan, geçen Kadir Gecesi ve ondan öncekilerde olduğu gibi ellerimizi kaldırıp Yüce Yaratıcımız Cenabı Allah'a İslam Âleminin içine düştüğü bu zilletten kurtulması için dua ettik.

Dua eden hocalarımız yine bir birleri ile yarışırcasına en süslü ve güzel cümleleri kurmak için yarış içinde idiler. Cemaat çoğunu anlamadığı duaya AMİN! dedi gönülden. Birçoğu kameranın ne taraftan çekim yaptığını takip edebilmek için bir hayli yoruldu. 

***

Gözbebeğimiz Konya'mızda Ramazan ayı son yıllarda olduğu gibi bu yıl da irtifa kaybetmeye devam etti. Bizler devekuşları gibi başımızı kuma gömerek bu gelişmeyi görmemezden gelmeye çalıştık. Oruç tutmayanları görmek yerine düzenlenen iftar programlarına katılanların sayısı ile övünmeyi tercih ettik. İftar yemeklerine katılanların yüzde kaçının oruç tutmayanlardan oluştuğunu hiç göz önüne almadık. 

İftar sofraları her gün katılımcı sayısını artırırken camiler teravih namazlarında boş kalmaya mahkûm edildi. Boş kalan bu camileri görmek ve sorgulamak yerine dolu olan birkaç camiin haberini yapmak işimize geldi.

Geride bıraktığımız ve kameraları takip ederek AMİN!dediğimiz her Kadir Gecesi sonrası dualarımız yüzümüze vurulurcasına İslam Âlemi daha fazla kan ve göz yaşı dökmeye başladı.

2002 yılında ezilen ve katledilen Müslüman deyince aklımıza Filistin gelirdi. Her Ramazan ayı ve Kadir Gecesinde Filistin için dua edilir ve Cenabı Allahtan af dilenirdik. Şimdi ise Irak, Suriye, Libya, Yemen, Burma Müslümanları, Uygur Türkleri ve ismini hatırlayamayacağım birçok yerde Müslümanlar zulüm ve işkence altında inliyor.

***

Bin dokuz yüz kırklı yıllarda zatın birisi bir ilmihal yazmış ve bu ilmihal askeri okullarda okutulmaya başlamış. Bu ilmihali AbdühakimArvasi Hazretlerine götürüp göstermişler ve ne düşündüğünü sormuşlar. 

AbdülhakimArvasi Hazretleri İlmihali inceledikten sonra “Yazılanlar baştan sona doğru ama yazan kişi bu konuda samimi olmadığı için insanlar üzerinde hiçbir etkisi olmaz” demiş.

Bu gün bizlerde ellerimizi açıp dua ediyoruz ama hiç birimiz samimi değiliz. Bedenimiz camide, ruhumuz ise başka alanlarda seyahat ediyor. Kimimiz namazdan sonra gideceğimiz kafede içeceğimiz nargileyi hayal ediyoruz, kimimiz yiyeceğimiz tatlıları düşünüyoruz! Bazılarımız bir gün sonra kazanacağımız para miktarını nasıl artırabilirizin hesabı içerisindeyiz.

Kısacası dualarımızda samimi değiliz, sözlerimizde samimi değiliz. Hoca efendi son model Mercedes'i ile geldiği ve bir kuş sütünün eksik olduğu iftar sofrası başında Peygamber Efendimizin bir hurma ile nasıl iftar açtığını anlatıyor. Sahabenin hayatından örnek verirken bir tas çorbanın nasıl komşum açtır diye kapıkapı dolaştırıldığından bahsediyor. Bunları anlatırken de nasıl daha süslü cümleler kurup hazirunu kendime hayran bırakabilirim de bir dahaki davette yerimi sağlama alabilirim derdi içinde kıvranıyor.

***

Müslümanlar olarak samimiyetimizi kaybettik. Süslü ve ne anlama geldiğini bilmediğimiz sözlere değer vermeye başladık. Sözümüz ile özümüz bir bütün oluşturmuyor. Kendimiz gibi düşünmeyen herkesi kâfir ilan etmekten çekinmez olduk. Dini siyasi hesaplara alet edip ulvi değerleri ayağa düşürdük. Umre, hac gibi ibadetler ticarete alet edilip çekiliş konusu oldular. Bu ibadetlerin şartlarını unuttuk.

Bütün samimiyetsizliğimize rağmen saf saf ve ne yazık ki samimi bir şekilde dualarımızın kabulünü bekliyoruz. İslam Âleminin durumuna bakıp da tövbe etmek aklımıza gelmiyor. 

***

Uyanmak yok, uyumaya devam!