Öncelikle Soma'da yaşanan faciada yaşamını yitiren şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Ailelerin ve milletimizin başı sağ olsun.
Çok elim, üzücü, bir o kadar da içerisinde dersler barındıran bir kaza. Sadece Soma kömür işletmeleri için değil bütün işlemlerimiz, işlerimiz, devlet özel fark etmez, bütün yaşamımız için!
Sayın Cumhurbaşkanımızın da dikkatini çektiği üzere, bütün tedbirleri gözden geçirelim. Güvenliği gelişmiş ülkeler düzeyine çekmenin zamanı geldi de geçti bile.
Gelişmişlik çok tüketmekten ziyade insanı başköşeye oturtabilmek, insana onurlu, güvenli ve sağlıklı bir yaşam sunabilmektir. Yoksa modern çağın bütün araçlarını yaşamımıza sokarken, insanlığı yaşamdan çıkarmak, bizi ancak gelişmişlikten uzaklaştırır.
Ülkemizin bu konuda çok önemli bir eksiği var, güvenlik ve sağlık. Bunu sadece iktidara ve muhalefete yüklersek çok sığ bir bakış açısıyla olayları değerlendirmiş oluruz. Çünkü onları oralara getiren bizleriz. Üstelik aynı siyaset yapısı yıllarca bu güveni ve sağlıklı ortamı sağlayamadı. Bu A partisi B partisi işi değil. Bu gün olan da bir şey değil. Yıllarca biriktirdiğimiz hatalarımızın ihmallerimizin yansıması.
Bugün hala en kültürlü araç sürücülerimiz, zaman zaman ben de dâhil olmak üzere araçta emniyet kemerini polis kokusundan takıyoruz.
Sigara içilmez yerlerde sigara içiyoruz. Petrolde benzin pompasının yanın da bile. Araçlarımızda ilk yardım çantasını, araç muayenesinde arkadaşımızdan emanet alıyoruz.
Apartman inşaatlarımızın çoğunluğu güvenlik önlemini almadan, inşaat yapıyoruz. İşçilerimiz kendi güvenliğini hiçe sayıyor, işyerinde baret giymiyorlar.
Devletimiz daha Ostim'de tüp patlamasıyla 20 kişinin canı yanan insanımızı yeteri kadar sorgulamadı! Hala aydınlanmadı. Hukuk yapımız bu konuda hâlâ açıklar barındırıyor. Hâlâ davaya giderken tanıdık hakim savcı arıyoruz!
Geçen yıl, Çatalağzı Termik Santrali, Afşin Termik Santrali, Yumurtalık Termik Santrali bölgesi ziyaretlerimizde bölge halkımızın şikayeti ortak. Maliyeti düşürmek için filtreleri akşamdan sonra kapatıyorlar. Şikayet olduğu zamanlarda 24 saat çalıştırıyorlar. İnsanlar yavaş yavaş ölüyor!
Payas'ta demir çelik bölgesinde her taraf toz duman. İzabeler bütün kimyasal atıkları havaya veriyor. Şikâyet edildiğinde bölgede güvenlik ve sağlık tedbirleri yürürlüğe konuyor, denetim geçtikten sonra yine bütün tozlar insan başına. Yavaş yavaş ölenler insan.
Silifke Yeşilovacık bölgesinde liman yapılıyor, yasalara aykırı yollardan taşıma yapılıyor. İnsanların evinin önünden, üstü açık kasalarda. Ve karayollarına zarar vererek yüksek tonajla! Şikâyet etmedik yer kalmıyor. Halk toz duman gürültüden sağlığı bozuluyor ama görevliler gelince, kamyonlar çoktan kaybolmuş. İnsanlar ölüyor, yavaş yavaş.
Göstermelik, önlemler, sertifikalar, eğitimsiz işyerleri, ilk yardım güvenlik sağlık gibi konuları küçümseyen şirket politikaları ve denetimi yapamayan devlet.
Ya  Soma'daki gibi sendikaların olduğu iş yerleri. Sendikalar; sanki görevleri hükümet kurup düşürmek. Neden kendi elemanlarına güvenlik, ilk yardım, acil durum eğitimi gibi iş yerinde çıkması muhtemel tehlikelere karşı  sürekli eğitim vermezler, ya da talep etmezler?
Zaman bu tip kazaları kullanıp, hükümet düşürmek zamanı değil, zaman kendini suçsuz çıkarma zamanı da değil. Zaman hepimizin, halk, devlet, iktidar, muhalefet şapkamızı çıkarıp başımızın önüne koyma zamanı. Hani işi kolayını bilen, her şeyin açığını bilen bizler var ya! İşte kaza kırk yıl da bir geliyor ama tam geliyor. Sistematik çözümler yerine kısa devre çözümler, kendimizi uyanık sandığımız çözümler, maliyeti düşüreceğiz değerken bizim değerimizi düşürüyor, canımızı yakarak ve çok daha yüksek bedeller ödeyerek. Artık göçebe toplum değiliz.  Düzenli toplumun, düzenli çalışma, sistemli çalışma zamanı geldi de geçiyor bile.
Sadece kendi hakkımızı isterken, menfaatimizi isterken kanunları hatırlamayalım, dini kuralları hatırlamayalım, verirken, başkalarının hakkı da söz konusu olduğunda, bizim zorunluluklarımız görevlerimizde de kanunu, dini inancı ahlakı hatırlayalım.
Sayın Başbakan kentsel dönüşüm projesi ile ilgili bir konuşmasında deprem öldürmez alınmayan tedbirler öldürür demişti!
Tamam, rekabet edelim, maliyeti düşürelim enerjimiz olsun yatırımımız olsun. Ama bunu insandan çalarak yapmayalım, insanlığı terk ederek yapmayalım. Allah Kuran-ı kerimde akletmez misiniz derken bize aklımızı, cüz-i irademizi kullanmamızı söylemiyor mu? Her şeyin bir liyakati, ilmi yok mu? Onu kullanalım ya da bulalım ki adını koyalım. Her şeyi Külli iradeye bağlayıp işin içinden sıyrılmaya çalışmayalım.
Enerjimiz olsun, yatırımımız da, ama en değerli enerji kaynağı, insan kaynağını unutmadan,  onu, harekete geçirerek yücelterek.