Bireyden devlete insanlar ve toplumlar hedefler koyar ve o hedefleri ilkeler ve organizasyonlarla geliştirme gayretine girerler.

Bireyin de, esnafın da, iş adamının da, şirketin de devletin de amacı bir hedefi gerçeğe dönüştürmektir.

Devlet millet olarak hepimizin hedefini temsil eden üst organizasyon.

Devlet tek başına hareket eden bir varlık değil.

Devletin hareketini tolumun temsilcileri ve onların oluşturdukları kurumlar sağlar.

Millet vekil seçer,  vekiller yasa yapar,  yasalar da işleyişi sağlar.

Milletin vekili meclis ve tayin ettiği kurallara göre kurumlar ve kurallarla devlet işlemeye başlar.

Devletin doğru işleyip işlemediğini devletin denetim mekanizması sağlar. Doğru gitmeyen yönlerini düzeltir, rotasına sokar.

Denetimin asıl gücü millettir. Kamuoyudur.

Millet vekil eden, vekili seçen asıl güçtür.

Onun için vermiş olduğu yetkinin doğru kullanıp kullanmadığını millet ve bireyler takip etmeliler. 

Dilekçe,  CİMER,  siyasi partiler,  sivil toplum örgütleri, odalar kanalıyla bireyler kamusal denetimlerini yaparlar. Yapmalılar.

Yapabiliyorlar mı? Hayır.

Yapıyorlar mı hayır?

Peki, asıl patron, güç,  hesap alması gereken millet hesabı doğru almazsa ne olur?

Yetki verdiğimiz insanlar bilerek ya da bilmeyerek yetkilerini doğru kullanmamaya başlarlar.

Seçilen ve atanan insanlar, artık doğru işleyişi sağlayan organlar olmaktan çıkar, kendi konumlarını koruma ve güçlendirme gayretine girerler.

Millet devletin doğru işleyişini sağlamak için siyaset denilen, demokrasinin vazgeçilmez çözüm arayış yollarını, taktiklerini, stratejilerini kullanır.

Çünkü seçtiği insanları devlete işleyişini doğru yaptırsın diye seçer. Vekil eder. Onlar da devletin işleyişini kurallarla yani çıkarmış olduğu yasalarla sağlamaya çalışırlar.

Bu kuralları hayata geçirecek kurumları yasalarla belirler ve o kurumlarda çalışacak insanları da liyakate göre seçme yöntemlerini uygulayarak seçerler.

Peki, bunlar yapılırsa devlet doğru işler mi?

Kesinlikle işler.

Peki, işlemeyen ne?

İşte zurnanın zırt dediği yer burası.

Öncelikle biz vekil seçerken, toplumsal istişarelerimizle adaylar belirleyip en iyilerinin arasından seçim yapmıyoruz.

Adaylar genellikle cebine parayı koyup aday olmak için geliyor. Yani seçilmek için bize adeta rol yapıyor. Algımızı etkilemeye çalışıyor. Yığınla para harcıyor.  Kendisini seçtirecek gruplar kuruyor; bunlar ise genelde devleti soymak isteyen asalak ruhlu insanlar oluyor. Geçmişte sağladıkları faydalarla etkili oldukları oy grupları ile vekili seçtirmek için var güçleri ile çalışıyorlar.

Bir de seçim yaparken seçilen kişinin seçilince sorumluluk alabilecek insanlar olmasına dikkat etmiyoruz. O güne kadar milletin gözünü bir gün aday olurum diyerek harcamalar veya bazı hizmetlerle boyamış olan insanları vefa borcu olarak seçiyoruz.  Bu vekil seçildikten sonra ödül almış bir vekil olarak hiçbir varlık gösteremeden ya da birilerinin dümen suyunda yaşayarak vekillik dönemini bitiriyor.

Harcama yaparak gelenler, yatırdığı paraları ve karını kazanmak için her türlü fayda sağlayıcı girişimleri yapıyor, çözüm ortaklıkları kuruyor.

Dolayısıyla devlet milletin bekası, istiklali, istikbali için değil belirli çıkar gruplarına hizmet eden bir organizasyon haline geliyor. Bu çözüm ortaklıkları bazen milletin ve devletin bekasını, bağımsızlığını tehdit eder boyuta ulaşıyor.

Geçmişte, Nato’nun etkisindeki askeri bürokrat, holdinglerin desteklediği vekiller, yurt dışında eğitim alan hocalar, taşeron şirketler, cemaatler gibi  yabancı devletlerle işbirliği ile yönetilmeye çalışılan devletler gibi.

Siyasetin başı bozuk, faydacı yapısı muhtarlıktan belde, ilçe, il  ve devlet yapısına kadar bütün siyasi girişimlerde aile, aşiret, parti, bölgecilik, din, ideoloji, sevgi ve nefret grupları  gibi menfaat grupları sermaye gücü gibi faydacı güçlerin etkisi ile siyaseti devleti düzgün işeyen bir mekanizma değil devleti sağan, devleti soyan siyasi güçlerin  etkisine sokuyor.

Böyle olunca devlet; milletinin başta insan kaynakları, yer altı ve yer üstü, tarım enerji gibi bütün kaynaklarını milleti için değil bu faydacı grupların zenginliğine katkı yapmak için kullanmış oluyor.

Bunlar siyaset kadar devlet üzerinde de etkili olduklarından devletin denetim fonksiyonunu da etkisiz hale getiriyor. Denetim mekanizması doğru çalışırsa bu asalak fayda gruplarının işi doğru yürüyemez.

İşte bütün bu olayların asıl başladığı yer bizlerin vekil seçen asil olarak yani patron olarak hesap alma denetleme gibi gayretlerimizin olmamasından kaynaklanıyor.

Biz tembel olunca asalaklar doğru organize olunca devlet de onlar için fayda üretir hale geliyor.

Devletin düzgün çalışan mekanizması yerine, kendi amaçları için dayanışan faydacı soygun amaçlı, asalak insanlar devlet dediğimiz mekanizmayı bir güzel kullanıyor.

O zaman ötekileştirmeden, dayanışarak, birbirimizi tamamlayarak millet iradesini göstermeliyiz.

Sağcı solcu, dinci, milliyetçi fark etmez simgelerin peşine düştüğümüz sürece devlet bizim adımıza iş yapmayacaktır.

Vatan, millet, istiklal ve istikbal söz konusu olduğunda bütün kimliklerimizden sıyrılıp asıl hedefe yönelemiyorsak o zaman  vatandaşlığımızı ve insanlığımızı sorgulama zamanı gelmiştir.