Kültürümüzde Mart ayı ile ilgili çok Atasözümüz vardır, bunların hepsi güzel, anlamlı ve özlü sözlerdir. "Mart kapıdan baktırır,  kazma kürek yaktırır" bu yıl kazma kürek yaktırmadı ancak Covid-19  nedeniyle beklenmeyen çok farklı şeyler yaşandı.

"Mart ayı dert ayı" gerçekten dert ayı oldu. Allah , bir daha yaşatmasın ve kısa sürede sona ermesi için dua edelim ve  uyarılara hep birlikte uyalım. Mart ayı baharın geldiği zirai faaliyetlerin başladığı aydır. Nevruz bayramı, 21 Mart da bu aydadır. Arazi işlerine kapıdan, pencereden bakmakla yürütemeyiz, o halde her türlü tedbirimizi alıp zirai faaliyetlerimizi sürdürmeliyiz.

Salgın Mart ayı içerisinde ülkemizde yoğun görüldüğü için, ülke içindeki günlük yaşama, alışkanlıklara, siyasete, eğitime, turizme, kültürel faaliyetlere, ticarete, zirai faaliyetlere, ekonomik bütün hareketliliklere etki etmiştir.  Korona salgının dünyada görüldükten sonra ülkemize de geleceği, ülkemizin de etkileneceği dünyada daha önce görülen salgıların seyrine göre beklenen bir durumdu, ancak bu kadar öldürücü ve etkileyici olacağı en azında toplumda bilinmiyordu. Korona virüsü zengin ve fakir ülke, din, dil ve renk ayrımı yapmadan ülkemiz dahil, bütün dünya ülkelerini etkisi altına aldı. Yayıldığı ülkelerde insanlar arasında ayırım yapmıyor ise de bu virüsten evsiz, işsiz, beslenme şartları daha iyi olmayanlar, bağışıklık sistemi zayıf olanlar ve kronik rahatsızlıkları olan yaşlılar daha çok etkilenmektedir.

Salgın hastalık nedeniyle dünyada birçok ülke sosyal devlet olmanın gereği bazı destekler vermekte, vatandaşlarından ihtiyacı olanlara gücüne göre maddi yardımda bulunmaktadır. Türk- İslam kültüründe  yardımlaşma gibi çok güzel hasletler vardır. Bu dönemde hem zirai faaliyetlerde hem de ihtiyacı olanlara yardımda bu özellikler öne çıkarılmalıdır. Her şeyi devletten beklemek yerine bu güzel alışkanlıklarımızı da bu günlerde daha fazla öne çıkarmalıyız.

Ülkelerin, bu tehlikeli salgınla mücadele etmek için her türlü ekonomik ve sosyal önlemleri almakta ve maddi destek paketleri açıklamaktadır. Elbette her sektörün etkilendiği bir ortamda devlette üzerine düşeni yapacaktır. Dünya ülkelerince açıklanan maddi destekler bizim ülkemiz için ölçü olmamalı, birazcık kendi yağımızla kavrulmalı ve bu zor dönemimde toplumuzda ki yardımlaşma kültürü hayata geçirilmeli, özellikle bu dönemde daha canlı tutulmalıdır.

 Korona virüs salgınının ne zaman biteceği veya etkisinin ne zaman azalacağı hususunda farklı öngörüler ileri sürülmekte 1-2 ay diyenden, 1-2 yıl sürebileceğini öngörenler de var. Bilim adamlarının çoğu bu salgının en azından birkaç ay daha süreceğini  tahmin etmektektedirler.

Türkiye’yi yönetenlerce virüsün ülkemizde görülmesiyle alınan ilk önlemlerden sonra alınmakta olan daha sıkı önlemler toplum sağlığı açısından gerekli görüldüğüne göre işin ciddiyeti farklı ve hafife alınacak gibi değildir. Devlet el yıkamayı içeren 14 kural ile başlayan ilk  tedbirlerden sonra, tedbirler yerini “Evde kal, Evde hayat var,  Evimizde kalalım. Hayat eve sığar” sözlerine bıraktı. Böylece alınan yeni tedbirlerle insanlar arasında ki yakın  teması en düşük seviyeye indirmeye ve bunların yanında yaşlıların sokağa çıkmamaları gibi farklı tedbirler almaya yasaklar koymaya kadar gidilmiştir.

Mümkün olduğu kadar insanlar arasında istenilen sosyal mesafeyi koruyalım. Salgın hastalıklar gıda üretimini ve dağıtım zincirini önemli ölçüde etkileyeceğinden üretimimizi aksatmayalım.  Zirai faaliyetlerimizi mümkün olduğunca imece usulü ile yardımlaşarak yapmaya ve her yıldan daha fazla üretmeye gayret edelim. Yılmak ve yıkılmak yok, Allahın izni ile hem hastalığı atlatacağız, he de tarımsal üretimi sürdüreceğiz. İhtiyacı olanlara devletin yardımları yanından kültürümüzün gereğini de elimizden geldik kadar yapmaya çalışalım. Bu süreci en az kayıpla  atlatma dileklerimle hoşça kalınız.