Bir şehir ki, siyasetin tam ortasında...
Bir şehir ki, tarihinde ilk defa şehircilik anlamında çok ama çok büyük bir fırsat yakalamış.
Bir şehir ki, yüzdeye vursanız yüzde 1'in bile altında olan bir ihtimal gerçekleşmiş.
Bir şehir ki, yılların birikimi, emeği, tecrübesi ortaya koyulmuş.
Bir şehir ki, siyaset yapmış.
Bir şehir ki, ilim ve irfan sahibi insanlar yetiştirmiş.
Bir şehir ki,o şehir Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun ismini Başbakan olarak tüm Türkiye'ye, İslam alemine ve dünyaya haykırmış.
Ve ama bir şehir ki (!), o şehrin ileri gelenleri bu büyük değeri fark edememiş.
Bir şehir ki, o şehrin içindekiler, Başbakanı'na yeterince sahip çıkmayı bilememiş, becerememiş, eline yüzüne bulaştırmış...
Sözlerim bu şehrin yöneten yerel yöneticilere ve AK Parti İl Başkanı Musa Arat başta olmak üzere tüm AK Parti teşkilatlarınadır.
Dün bir mesaj vermek istemiştik. Sadece biz değil, neredeyse Konya'daki birçok gazetede köşe yazarlığı yapan, olaylara at gözlüğü ile bakmayan birçok meslektaşımız aynı duyguları paylaşmış, aynı fikirleri sunmuş.
Genelde AK Parti teşkilatlarının tamamının, özelde ise Konya'nın bu sonuçtan bir ders çıkarması gerektiğine dikkat çekilmiş.
Aklın yolu birdir... Doğru her zaman ve her yerde aynıdır, tektir, değişmezdir...
AK Parti'nin Türkiye genelinde oylarının düşmesinde birçok gerekçeyi alt alta sıralamak mümkün. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın propaganda sürecinde doğrudan müdahil olması ve kendi kurduğu, büyüttüğü bu partiye verdiği zararı göremeden ama iyi niyetle yaptığı mitingimsi konuşmalar, geçmişe nazaran daha bilinçli ve olayları doğru okuyabilen seçmende ters etki oluşturdu.
Bu en önemli madde diyebiliriz. Buna bağlı olarak baş sorumlunun da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olduğunu söyleyebiliriz.
Diğer taraftan AK Parti'nin il teşkilatları ve özellikle AK Parti Konya İl Teşkilatı'nın da ekstra dersler çıkarması, kendilerini sorgulaması, kafalarını buna yormaları, 'biz ne yaptık, biz nerede yanıldık, yanlışa düştük' diye sorması lazım gelir.
Soruyorlardır herhalde...
Çünkü sen Başbakan'ın şehrinde, Başbakan'ın Genel Başkan olduğu partinin il başkanısın, il yönetimisin, il teşkilatısın. Senin görev ve sorumlulukların o kadar büyük ve o kadar ağır ki, sen bunların bilincinde olmadan hareket edersen sonucuna da katlanmalısın.
Senin ulaşılamaz bir insan olmak gibi lüksün yok. Senin tam aksine, kapılarının sonuna kadar açık olması gerekiyordu. Çünkü sen, bir köprüydün. Köprünün bir ucunda seçmen; diğer ucunda parti teşkilatları, yerel yönetimler ve genel merkez vardı. Seçmeni köprünün karşısına taşıyacak olan da, seçilmişleri ve yöneticileri köprünün halktan olan tarafına taşımak da senin görevindi.
Toplumun sadece belli bir kesimiyle iç içe olmakla doğru sonuca varılamıyormuş meğer. Diyebilirsiniz ki, genel siyasi konjonktür bu sonucu getirdi. Türkiye genelinde bir oy kaybı oldu AK Parti'nin...
İyi ama senin de Başbakan gibi bir faktörün var. Yüz yılda bir bile gelmeyecek böylesi önemli bir gücün var.
Şimdi deniliyor ki, AK Parti Türkiye genelinde yüzde 9-10 civarında oy kaybederken, Konya'daki kaybı yüzde 4...
Acaba ben mi yanlış bir taraftan bakıyorum, yoksa AK Parti mi?
Senin şehrin Başbakan çıkarmış. Sen 4 puanlık bir oy kaybı yaşadık deyip, Türkiye ortalamasının altında olduğunu belirterek, bunu başarı olarak sunamazsın. Aynı oy oranını korumuş olman bile senin için bir başarı değildir. Sen, Başbakan Davutoğlu'nun Konya'daki gören gözü, işiten kulağı, tabir caizse eli-ayağısın... Başbakan'ın şehrinde bu düşüş yaşanıyor ve sen bunu bir başarı olarak görüyorsan ben buradan seçim sonuçlarına ilişkin beklentilerinizin üstünde bir sonuç elde ettiğiniz kanaatine varırım.
Demem o ki, Başbakan'ın şehrinde, Başbakan'ın Genel Başkanı olan bir partinin oyları düşmüşse burada durup silkelenmek, neler olduğunun farkına varmak, etrafı şöyle bir kollamak ve en nihayetinde de başarısızlığın cezasını kendine kesmek lazım.
Bunu bilir, bunu söylerim: YÖNETİM İSTİFA!
Mesnevi'den:
Kendi etrafında dön, kendi suçunu gör; hareketi güneşten bil, gölgeden bilme!