Ticari hayatına 2007 yılında günlük 300 adet ekmek üretim kapasitesi ile küçük bir alanda aile şirketi olarak başlayan Doruk Tandır Unlu Mamulleri, günlük 100 bin adet ekmek üretim kapasitesi ile Konya’nın ‘tandır’ noktalarından biri haline geliyor. Doruk Tandır Unlu Mamulleri ’nin doğuş hikayesini, Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Doruk anlattı. Doruk, bu günlere gelişin kolay olmadığını dile getirerek, “Farkı sektörlerde çalıştım, bu sektörde eşimin de desteğiyle var oldum. Doruk Tandır Unlu Mamulleri olarak, Konya’da tandır ekmeği ruhsatını alan ilk işletmeyiz. Yılmadık, başardık.” ifadelerine yer verdi. 

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Mehmet Doruk. 1962 yılında Boruktolu mahallesinde doğmuş, bir çiftçi ailenin çocuğuyum. İlkokulu mahallemde bitirdikten sonra hayalim hafız olmaktı. Bir yıla yakın Kur’an Kursunda eğitim aldıktan sonra kursu bırakmak zorunda kaldım. Böylelikle 12-13 yaşlarında iş hayatına babamın yanında başladım. Ancak 1998 yılından tekrar eğitime başlayıp orta ve lise öğrenimini dışardan bitirdim.

Çiftçilikle başlayan bu iş serüvenine her zaman gıda sektöründe mi devam ettiniz?

Yok, farklı birçok sektörde çalıştım. Biz 5 kardeşiz, ben babamın yanında ona yardım ederken 4 kardeşim de Konya merkezde zanaat öğrenmeye gitmişlerdi ve orada Malas Soba firmasını kurdular, ben bir süre babamın yanında çiftçilik ve hayvancılık yaptım. 1988 yılında kardeşlerimin isteğiyle ve babamın da rızasını alıp onların yaptığı işi büyütmek amacıyla Ankara’da pazarlama üzerine ticari hayata başladım ve 1986 yılına kadar orada kaldım. Soba ve dayanıklı tüketim ve zücaciye ürünlerinin satışıyla devam ettik. Ev oturma grubu satan bir firmanın sözünde durmaması sebebiyle o işi bıraktık. Ardından Ankara’da Eğit-San adı altında çok ortaklı ve eğitim, inşaat, pazarlama gibi farklı sektörleri de içinde barındıran bir grup kurduk. Bu gruptaki hayalim, Ankara Gölbaşı’nda ilkokuldan üniversiteye kadar içerisinde barındıran bir okul kurmaktı. O dönemlerde imam Hatiplerde Arapça ders kitabı okutuluyordu, bizler de basımını yapıyorduk ancak 8 yıllık eğitim başlayınca o işi feshetmek zorunda kaldık. 1996 yılında tekrar Konya’ya dönmem icap etti.

‘KONYA’YA DAMLAMA SULAMAYI İLK GETİREN AİLEYİZ’

Konya’ya dönüşünüzden sonra da abilerinizin yanında pazarlama sektörüne devam mı ettiniz?

Aslında abilerimin yanında bu işlerle meşgul olurken aynı zamanda harman vaktinde ve yaz dönemlerinde de çiftçiliğimiz bir süre devam etti. Hatta 1996 yılında köyümüze ilk sırık domates yetiştiriciliğini başlattık. Açık alanda yetiştirdiğimiz bu domateslerin ihracatını da yaptık. Konya’da damlama sulama sistemi bilinmezdi ve bizler aile olarak Konya’ya ilk damlamayı getiren aileyiz. Aynı zamanda deve kuşu çiftliğimiz vardı. Güzel işler yaptık. Ancak pazarlamada yaşadığımız birkaç talihsiz olay yüzünden tarımdaki ihracatımız da bitti. Bunlar olurken bir yandan da Meram Sanayi’de olan Malas Soba firmamızı 2.Organize’ya taşıdık ve 4 kardeş oraya ‘Doruk İnşaat Isı Limited Şirketi’ ismini vererek kurmuş olduk. LPG oto tankı işine de girdik ancak LPG oto tankı tam olarak sektör haline gelemedi ve bu işe başlayan birçok firma bu işi bıraktı. Bu arada Irak’a 12 kilogram mutfak tüpü ihraç etmeye başladık, Pakistan’a bir yatırımımız oldu derken çok güzel ihracatlar yapmaya başladık. Pakistan’a da bir iş yeri açmıştık ancak ortaklarımızın iş ahlakı konusunda duyarlı olmamaları neticesinde Pakistan’daki yeri devrettik. Irak’taki ihalelerimiz devam ederken 12 milyon liralık bir ihaleyi neticelendirmeden 2003 yılında Irak Savaşı başladı ve bizim işimiz durma noktası geldi ve orada kazandığımız parayı Türkiye’ye aktaramadık. Bu mücbir sebepten dolayı bu işi tasfiye ettik ancak bir kardeşim Malas Soba firmasını yaşatmaya devam etti.

Bu iflastan sonra kardeşlerinizle birlikte yeni bir iş kurdunuz mu?

Hayır, bu işten sonra ayrılmak istemesek de alınan bir karar neticesinde ayrıldık ve ben iki yıl biçerdöver işi yaptım. Baktım ki iş gerçekten zor ve bize göre bir iş değil, 2008’de markamızın doğuşu için sebep işlemeye başladık. ‘Ne iş yapalım’ diye düşünürken annelerimizin yaptığı tandır ekmeğini yapmayı düşündük. Eşimle birlikte bir arkadaşımızın dükkanında ekmeği üretip pazarlamasına kadar kendimiz yaptık.

SIKINTILAR YILDIRMADI!

Bu sektöre başladığınızda ne gibi sıkıntılar yaşadınız?

Başladığımız yıllarda çok satılan bir ekmek değildi. Yarım çuvaldan az undan 100 adet ekmek yapardık, yarısını satamadığımız için dağıttık. Market market dolaşıp pazarlamasını yaptık. 5 adet ekmek için bile hizmet ettik. Bu sektörde istikrarın olmadığını söyleyen marketçiler, ekmek almak istemediler ama biz yılmadan devam ettik. İstikrarımızı gören marketler, bizimle çalışmaya; ekmek sayımız 200’ü bulmaya başladı. İş yapmaya başlayınca kendi dükkanımızı açtık. Tabi bir de ruhsat almakta sıkıntı yaşadık. Tandır ekmeğinde ruhsat alınamayacağını söylediler ancak bunun da peşini bırakmadık. Tarımda, odalarda, belediyede bu konuda ayrı ayrı sıkıntılar yaşadık. İl Tarım Müdürlüğünden görevlendirilen bir personelin dükkanımızı incelemesi sonucu ekmeğimizin diğer ekmeklerden daha sağlıklı olduğuna karar verdi. Böylelikle Konya’da ilk tandır ekmeği ruhsatını aldık. Kanunları da inceleyerek bu işin olurunun olduğunu insanlara gösterdik. Doruk Tandır ismini de resmen almış olduk. 

Şirketi kurmada eşinizin katkıları azımsanamayacak kadar çok olmuş. Daha sonra çocuklarınız da bu sektörde çalışmaya başladılar mı?

Eşim, ailem olmasaydı bu işi başaramazdım. Kendisini 21 Şubat 2021 yılında kaybettim, Allah mekanını cennet etsin, onun bana verdiği destekle bu günlere geldim. Ciddi sermaye vererek ortak olmak isteyenler oldu ancak kabul etmedim. 4 çocuğumdan 2 oğlum da sonradan yanımızda işe başladı. 2005 yılında Büsan Ayyıldız Sanayii’ndeki 2 bin metrekarelik alana taşındık. Buraya taşındıktan sonra da rekabetten dolayı da baskı gördük. Bu şubeyi ilk açtığımızda 5-6 yıl para kazanamadık ama sabrettik. Şükür artık zincir marketlerle çalışıyoruz, ürün çeşidimizde artışa gittik.

Bu ürün çeşidinden bahseder misiniz?

Tandır ekmeği, böreği ve gevreği ve paketli tandır ekmeğinin yanı sıra yaklaşık 1 yıldır da roll ekmeği üretimlerimiz başladı. ‘Aldığımız iade ürünleri nasıl değerlendiririz’ diye düşünürken bu ekmeklerden galeta unu yapmaya başladık. İade ekmeklerimizi de granül hale getirerek böyle değerlendiriyoruz ve yapılış tarzından dolayı bu un, diğerlerine göre daha özlü oldu ve sektöre tutundu. Benim her zaman iddiam; bir insanın bir hafta bizim ekmeğimizi yese başka ekmek yiyemeyeceği yönündedir. Kalite, pişirme ve sağlık noktasında güzel ekmek üretiyoruz. Yeni kurduğumuz yatırımımızda da 2023 yılı hedefinde döner ekmeği üretim planı yapıyoruz.

TANDIR EKMEĞİNİ DÜNYAYA TANITACAK!

Peki ürettiğiniz her çeşitte sizin bu kadar tutulmanızın sebebi sizce nedir?

Bizler, ürettiğimiz ürünlerde kaliteli ve sağlıklı ürün üretiminin yanında titizlikle yürüttüğümüz ‘dakiklik’ konusundaki sektörün açığını kapattık. Herkes kaliteyi üretmek için çabalayacak ancak servis hızlı olmazsa bu kalite anlam ifade etmiyor. Aracımız bozuksa bile başka bir araç bulup yine de verdiğimiz sözde durarak dakikliğimizi koruyoruz.

Konya dışına açılma gibi bir düşünceniz olmadı mı?

Aslında öyle bir düşüncem hala var. Bayilik usulü İstanbul, Ankara gibi büyük illere işyeri açmak istiyorum. Oğullarımın şehir dışına gitme gibi bir niyetleri yok ancak ben hala bu konuyu düşünüyorum. Hedefim sadece Türkiye de değil, tandır ekmeği dünyaya tanıtmak istiyorum. İnsanlar eskilerin değerini anlamaya başladılar, bu ekmek de bizim geleneklerimizden biri. İnsanların eskiye özlemle birlikte tekrar bu ekmeğe rağbet olacağı düşüncesindeyim.

Gençlere ne tavsiye edersiniz, ticari hayatlarında nasıl bir yol izlemeliler?

Rahatla birlikte illetin, servetle birlikte de gafletin arttığını her zaman söylerim. Ticaret hayatını bir yol olarak görürsek ve bu yol dar ise; yolu genişletmek için sabırla çalışmak gerekir. Gençlere herkesin farkında olmadığı ancak sektörlerin ihtiyacı olan işleri bulmaları tavsiye ederim. Bu işlerde de pes etmeden sabırla ve hayalle çalışsınlar. 1998 yılından başlayıp orta ve lise öğrenimini dışardan bitirdim. Gençler de isterlerse başaramayacakları hiçbir şey yok.  Ayrıca kolektif olarak çalışmaya ülke olarak alışmamız lazım çünkü bir cenaze bile 4 kişiyle taşınır. Birkaç yüzyıllık şirket sayısına baktığımızda Türkiye’de bu sayı oldukça az. Ülke olarak bu bütünlüğün olmasını diliyorum.

HACER CEYLAN 

Editör: TE Bilişim