Konya Terziler ve Konfeksiyoncular Odası Başkanı Aziz Güleç, hayat hikayesini anlattı. Dönemin siyasi kimliği ve işinde gösterdiği özveriyle bilinen Güleç, 75 yaşında terzilik mesleğini devam ettirirken aynı zamanda Terziler ve Konfeksiyoncular Odası başkanlığı görevine de devam ediyor. İşine verdiği özenle Konya eşrafının elbiselerini dikmeye devam eden Güleç, eski dönemlerdeki ahilik kültürünün kalmadığını ve terzilik mesleğinin eskimeye yüz tuttuğunu söyledi.

Önce sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Aziz Güleç. 1948 yılında Konya’nın Orta Konak köyünde doğdum. Oradan türbe önü dediğimiz Mevlâna civarına geldik. İlkokulu orada bitirdim. Daha sonra o yaşlarda iş hayatına atıldık.

O yaşlarda mesleğe hangi sektörde başladınız, terzi olma kararını nasıl verdiniz?

İlkokul beşinci sınıftan çıkınca ve biz de köy çocuğu olunca sosyalleşelim diye yengem bize gazete sattırdı. O dönemler Konya’da 2 yerel gazete vardı. Bunları Galip diye bir çocukla gazete sattık. Hatta o dönem Melek ablanın oğlu Galip, benim gazetelerimi yırttı. Sermayem 80 kuruştu. Melek abla 150 kuruş ödeyerek beni evime yollamıştı. Babam manifaturacıydı. Babamın yanına gidip gelirken Haşhaş Manifaturacısında tezgahtar olarak işe başladım ama omuzumda pazen kumaş taşırdık. Bir gün yine pazen taşırken Konya’nın en iyi terzilerinden benim de ustam Yusuf Arısoy, ‘seni terzi yapalım’ dedi. Bende ‘ne yapacağım terziliği’ dedim. Dayıma Yusuf ustanın söylediği şeyi ilettim. Dayım da ‘O Konya’nın en iyi terzisi. Seni terzi yapalım.’ dedi, götürdü beni. Öylelikle bu mesleğe başlamış olduk.

Daha sonra da ustanızın yanında mı devam ettiniz?

Bu işin çıraklığını, kalfalığını ustamın yanında öğrendim. Daha sonra ustam Fransa’ya gitti. Giderken beni de İstanbul’a bıraktı. Birkaç yıl İstanbul’da kaldım. Orada Talat Tekbaş ustanın yanında çalıştım. Tabi İstanbul’da kardeşim olunca çok sıkıntı yaşamadım. İşi biraz daha iyileştirdikten sonra Konya’ya geldim. Ne yapayım diye düşünürken babam, eski Selçuk Otel’in yanında 1971 yılında bir dükkân tuttu. Orada çalışmaya başladım. Kardeşim Mustafa’da terziydi. Onunla birlikte çalıştık. İşlerimiz iyileşmeye başlayınca yanımıza kalfa almaya başladık ve 15 kadar kalfayla müthiş iş yaptık. Sabahlara kadar çalıştık. 1980 yılına kadar orada çalışmaya devam ettim.

Başarınızın sırrı, bu çalışma azminiz miydi?

Tabi, çalışma olmadan başarı gelmez. Yaptığım işin takibini yaparım. Eğer elbise diktiğim kişi, o kıyafeti ilerleyen dönemlerde giydiyse bir bakarım üstünde nasıl duruyor diye. Eğer pot duruyorsa tekrar düzeltirim. Bu meslek, bizde aşk. Ben yıllarca Konya protokolüne, milletvekillerine, komutanlara, belediye başkanlarına takım diktim, hala Konya eşrafına elbise dikemeye devam ediyorum.

Terziler ve Konfeksiyoncular Odası yönetimine başlangıcınız nasıl oldu?

Terziler İşhanı ilk yapıldığı dönemlerde bizler de buraya taşındık. Benden önceki Başkan Ali Kılıç, ısrar ederek beni yönetime aldı. Terziler İşhanı’nın ilk yönetimi arasında ben de varım. Burası 1978 yılında bitirildi ancak biz 1981 yılında taşındık. Yönetimde Ali Kılıç’la 22 yıl beraber çalıştık, başkan yardımcısı olarak da görev yaptım. Görevden ayrılmak istediğimi söyledim. 1996 yılında da odaya aday oldum. O yıldan bu yana ara vermeksizin başkanlığa devam ediyorum. 1996 yılında federasyona seçildim, ikinci başka olarak da görev yaptım.

Hala terzilik yapan biri olarak sizce mesleğe bakış açsısında yıllar içinde değişiklikler oldu mu?

Önceden el işçiliği daha önemliydi. İnsanlar ütüsüz kıyafet giymezdi, kıyafetlerine önem verirlerdi. Şimdi insanlar ütülü paça pantolon giymiyor. Protokole bile baktığımızda ütülü paça giymiyorlar. Konfeksiyon işlerinin ucuzlayıp hızlandığı dönemlerde bizim işlerimiz biraz duraksadı. Ancak baktığımızda el işçiliği, konfeksiyona bakış daha ucuz. Zaten elbise dikecek terzi de kalmadı. Diğerleri paça daraltma, boy kısaltma gibi işlemler yapıyor. İşlerimiz kötü değil ancak iyi de değil. İşçilik çok kalmadı. Bir aralar erkeklerde İspanyol paça moda oldu. Dizler daha dar, aşağı taraflar daha boldu. Sonra dar paçalar moda oldu. Gençler şimdi el işçiliği bilmiyor, önünde iki düğmesi olsun yeter.

Ahilik kültürü ve usta- çırak ilişkisinden bahseder misiniz?

İş ahlakı daha farklıydı. Müşteriye değer verilirdi. El işçiliğine çok önem verilir; müşteri de ustanın kıymetini bilirdi. Ben ustamın yanında yetiştim, benim de yetiştirdiğim kendi yerini açan çocuklar oldu. Yaklaşık 300 kalfam oldu. Ancak şimdi bu sektörde kalfa bile kalmadı. Terzilik bitmek üzere, arkadan gelen yok. Bir gün bitecek meslekler arasında.

Sizce bu meslekte eleman yetişmemesinin sebebi nedir?

Çocuklar daha büyürken ‘nasıl para kazanacak’ diye düşünülüyor. Haliyle meslek edinme derdinin önüne para kazanma derdi geçmiş durumda. Terzilik zor iş, kolay para kazanmak istiyorlar.

Bu sektörde yaşadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Biz sabahtan akşama kadar çalışırdık dedim ya. Bayram önü daha yoğun olurduk, 3 ay kala iş almazdık. Bir müşterim geldi, ille de pantolon dikmem için ısrar etti. Bende her zaman gelen bir müşterim olunca, reddetmek ayıp olacak diye düşündüm. Pantolon diktirmesin diye, normal fiyatının iki katı fiyat söyledim. Parasını verdi, arefe günü gelip alırım dedi, çıktı gitti. En iyi müşterimdi. Onu da bitirdik şükür ama bayramın 4 gününü zor geçirdim. Hiç unutmuyorum o bayramı.

Bildiğimiz kadarıyla bir de siyasi kimliğiniz var, siyasi olarak o dönemlerde neler yaptınız?

Biz İslam’la yetişmiş, haramı helali bilen bir ailenin çocuğuyuz. Cebimizdeki paranı hepsinin bizim olmadığını bilen insanlarız. Çocukluğumdan beri siyaseti severdim. Bizim kökenimiz de Saadet Partisi. Mehmet Sözer Bey’le yıllarca beraber çalıştık. Saadet Partisi’nde il başkan yardımcılığı yaptım. Ali Güneri abimiz bize yön verirdi. Öylelikle bir hastalık başlamış oldu. Saadet’le gelip AK Parti ile devam ediyoruz. AK Parti döneminde de yönetime seçildik, devam ettik. Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan Bey’le güzel şeylerin mücadelesine destek olmaya çalışıyoruz. Ayrıca Konyaspor’da da 10-15 yıl gençlik kolları başkanlığı görevi yaptım. İrfan Besicioğlu zamanında yöneticilik yaptık.

Peki gençlere çalışma hayatlarında ne tavsiye edersiniz?

Bol bol çalışsınlar. İslam’a saygı duysun, memleketlerini sevsinler. Biz çok çalıştık, onlar da çok çalışsınlar. Ben evlendiğim gece saat 1.30’da geldim çalıştım. Öyle bir azim vardı. Bu yerlere kolay gelinmiyor. Bizler gelip geçtik. Allah gençlerimize hayırlı işler yapacak ömürler versin.  

Teşekkür ederiz.

HACER CEYLAN 

Editör: TE Bilişim