Türkiye’de son 20 yılda evlenme oranı düşerken boşanma oranı hızla yükseliyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2021 yılında yayımladığı verilere göre 2021’de 562 bin evlilik yapıldı, 174 bin de boşanma kayda geçti. 2001-2021 arasını kapsayan son 20 yılda bin kişilik nüfus başına düşen evlenme sayısını ifade eden 'kaba evlenme hızı' yüzde 20 düşerken 'kaba boşanma hızı' ise yüzde 47 arttı. Avukat Asiye Tuğçe Çakır, artan boşanmalara dikkat çekerek evlilik birliğinin sonlanma sebeplerinden bahsederken, Aile ve Çocuk Danışmanı Özcan Dalgıç ise boşanmalarda en çok hasar alan bireylerin çocuklar olduğuna vurgu yaparak “boşanmadan sonra da ebeveynler birlikte hareket etmeli.” dedi.

EVLİLİK YAŞI YÜKSELDİ!

Avukat Asiye Tuğçe Çakır, son yıllarda boşanma oranının arttığına dikkat çekerek bu orandaki artışın sebepleri hakkında bilgi verdi. Çakır, “Öncelikli olarak evlenmelerdeki azalmaya dikkat çekecek olursak, bana göre bu azalmanın en büyük sebebi, insanların ilk olarak mesleğe yönelerek kariyer yapıp daha sonra bir yuva kurmak istemeleridir. İlk öncelik ‘meslek’ olduğundan ve günümüzde evlenme konusunda aile ve çevre baskısı azaldığı için evlenme yaşı yükselirken evlenme oranı da azaldı. Bundan 20 yıl önce bekar 20 yaşındaki bir kadına ‘evde kalmış’ gözüyle bakılırken, 10 yıl önce bu yaş 25’e, son 5 yıldır da bu yaş 30-33’e kadar ilerledi. Kadın ve erkeğin evlilikten önce ‘kariyer’ düşüncesi ve çevre baskısının ortadan kalkmasıyla insanlar evlenmekte acele etmiyor.” diye konuştu. Evlilik yaşının yükselmesi konusunda en önemli unsurlardan birinin ‘maddi yetersizlik’ olduğuna dikkat çeken Çakır, “Eskiden nikah olup sonradan düğün olabiliyorken, insanlar artık düğün yapma, ev kurma, ailelerin isteklerine cevap verme konusunu maddi olarak omzuna bir yük olarak görüyor. Bu yüzden insanlar kariyer ve maddi yeterliliğe kendilerini hazır hissetmedikleri için ve çevre baskısı da ortadan kalkınca evliliği erteliyorlar.” ifadelerine yer verdi.

MADDİ DOYUMSUZLUK BOŞANMAYA SEBEP OLUYOR

Boşanmalardaki artışın sebeplerinden bahseden Çakır, bazı insanların kariyer ile evliliğin yükünü aynı anda göğüsleyemediklerini söyledi. Bireyin sosyal hayata kendini adapte ederken ailesini geri planda tutmasından kaynaklı olarak boşanmaların yaşadığını ifade eden Çakır, “Sosyal hayattaki var oluşu sebebiyle evini unutan, evine ve ailesine daha az vakit ayıran ya da sorumluluklarını unutan çiftlerde de boşanma durumu olasıdır.” şeklinde konuştu. İnsanlardaki maddi doyumsuzluğun boşanmayla sonuçlanabildiğini ifade eden Çakır, “Bana göre insanların boşanmalarının en büyük sebebi, maddi doyumsuzluk. Hayatı yaşamak şatafatla birleştiği zaman, insanlar artık birbirlerini sevmeyi yeterli bulmuyor. Maddi yeterliliklerine göre değil, ‘en güzeline sahip olma’ arzusuyla borçlandıkları zaman da huzursuzluk ve moral bozukluğu ortaya çıkıyor. Bu yüzden maddi olarak fazla yüklenmeden bir yuva kurarsak, daha huzurlu bir aileye sahip oluruz.” diye konuştu.

‘PANDEMİ, KARAKTERLERİ TANIMA FIRSATI SUNDU’

 Çakır, pandemi sürecinde dünya genelinde boşanma sayısındaki artışa dikkat çekti. Pandemi ile birlikte eşler arasında birbirini tanıma oranlarının da arttığını söyleyen Çakır, “İnsanların evlerinde kalmalarıyla birlikte birbirlerini tanıma oranları yüzde 40 arttı. Daha önce sadece sabah ve akşam kısa bir süre birbirlerini gören aile bireyleri, bu süreçte birbirlerinin gün içinde neler yaptıklarını daha iyi analiz etme imkânı buldular ve karakterlerinin uyuşup uyuşmadığını bu süreçte gördüler. Buna bir de maddi ve manevi gerginlik eklenince, bu gerginliği en yakınlarından çıkardılar ve evde çatışmalar başladı. Bu çatışmalar, evlilik birliğinde boşanmalara kadar gitti.” dedi.

‘SÜRESİZ NAFAKA, HAKSIZLIKTIR’

Boşanmalarda nafakanın erkeğin ödemesi yönündeki yanlış değerlendirmeye de açıklık getiren Çakır, “Kişi, boşandıktan sonra yoksulluğa düşecek ise, karşı taraftan nafaka talebinde bulunabiliyor. Çok yaygınlaşmamakla birlikte artık maddi durumu var ise kadının da erkeğe nafaka verebileceği yönünde Yargıtay karar verebiliyor. Ancak evlilikler çok kısa sürse de nafaka ömür boyudur. Vefat ya da yeni bir evlilik olmadığı sürece nafaka, süresizdir. Bu da aslında erkeklerin evlilik konusunda tekrar düşünmesine sebep oluyor. Nafakanın süresiz olması, erkeklere yapılmış çok büyük bir maddi haksızlıktır.” dedi.

BOŞANMADA İLK DAVA AÇAN, KUSURLU DEĞİLDİR!

Boşanma konusunda kadınların erkeklere oranla daha çekingen davrandığını söyleyen Çakır, halk arasında ‘boşanma davasını ilk açan kişi suçludur’ şeklindeki yanlış tabunun hâlâ kırılamadığını belirtti. Çakır, “Hiçbir hâkim, davayı ilk açan kişinin suçlu olduğunu düşünmez. Bu ve diğer konularda dava açma hakkı, her insanın kişilik hakkıdır. Benim gözlemlediğim kadarıyla erkekler, boşanma konusunda daha cesaretli, kadınlar boşanmada kusurlu değilse bile ‘ilk davayı o açsın, biz geri dava açalım’ söylemleriyle geliyor. Evlilik yaşı konusunda tabular kırılmış olup toplumun fikirleri değişmiş olsa bile; ‘ilk davayı açan suçlu’ tabusu hala devam etmekte.” ifadelerini kullandı.

EMEK VERİLMEYEN EVLİLİK ÇABUK BİTİYOR

TÜİK 2021 yılı verilerine göre evliliklerde boşanmaların yüzde 33.6 ’sının ilk 5 yıl içinde gerçekleştiği görülüyor. Aile ve Çocuk Danışmanı Özcan Dalgıç, bunun en büyük sebebinin evlenen gençlerin bireysel farklılıklarıyla kurmuş oldukları aile ortamını, sevgi ile besleyip saygı ile büyütememelerinden kaynaklandığını belirtti. Gençlerin sadece evliliğin getireceği güzelliklere odaklanmalarından kaynaklı olarak evlilikte karşılaştıkları basit sorunları bile büyüttüklerini ifade eden Dalgıç, emek verilemeyen evliliklerin kolayca bittiğini söyledi. Dalgıç, “Benim çiftlere tavsiyem; sevgi, saygı ve sabır üçlüsünün yanı sıra eşlerin birbirine anlayışlı yaklaşması, empati yapabilmeleri, sorun çözebilme kabiliyetlerinin olması, uzun ömürlü ilişki için olmazsa olmazlar arasında olduğunu söyleyebiliriz.” diye konuştu.

EN ÇOK ETKİLENEN, ÇOCUKLAR

Boşanmalarda en çok 0-12 yaş grubu çocukların boşanmanın etkisinde kaldığını söyleyen Dalgıç, “Aile birliğinin bozulması durumunda, çocuklar bu süreçte bir kanadı yara almış olarak çıkarlar. Yaş grubuna göre, az veya çok farklı problemler yaşarlar. Anne ve babanın bu süreçte çocuğu-çocukları ihmal etmeleri problemin büyümesine sebebiyet verebilir. Eşlerin ayrılma sürecini kavga yerine anlaşarak yürütmeleri en önemli husustur. Çocuklar anne ve babanın boşanmasının kendi yüzünden olduğunu düşünüp, suçluluk duyabilir. Boşanmanın, onun hatası olmadığını anlatılması gerekir. Boşanma öncesi ve sonrasında, anne-baba aralarındaki problemlere çocuğu dahil etmemeleri gerekiyor.” şeklinde konuştu.

‘EBEVEYNLER BİRLİKTE HAREKET ETMELİ!

Boşanma öncesi ve sonrasında ebeveynlerin birlikte hareket etmeleri gerektiğini belirten Dalgıç, “Çocukla ilgili önemli kararlarda, anlaşarak ortak hareket etmeye çalışmaları lazım. Ebeveynler, çocuğa karşı kararlı ve tutarlı hareket etmeleri gerekiyor. Çocuk ebeveynlerini kaybetme korkusu yaşayabilir, bu süreçte onu anlamalı ve desteklemeli. Çocuğunuzun yaşadığı bu probleme istinaden, ona devamlı maddi ödüller vermeyin, her istediğini yapmayın ki, bunu kullanmaya alışmasın. Ve en önemlisi, çocukla kaliteli zaman geçirilmeli, annesinin ve babasının sevgisinden emin olmalı, değersizlik ve güvensizlik problemi yaşamamalıdır.” ifadelerini kullandı.

HACER CEYLAN

Editör: TE Bilişim