Türkiye için üretim, yatırım, istihdam” desturuyla çıktıkları yolda emin adımlarla ilerleyen Ayvazoğlu Metal’in Kurucu ismi Mahmut Ayvaz, bir torna ve bir matkapla başladıkları işlerinin şirkete dönüşme hikayesini anlattı. Bu uzun ve yorucu yolculuğun en büyük yatırımının ‘insan’ olduğuna dikkat çeken Mahmut Ayvaz, şimdi yönetici koltuğunda oturan oğullarının en büyük yatırımı olduğunu ifade etti. Sağladığı istihdam alanıyla ülke ekonomisine destekte bulunan Ayvaz, yetiştirmiş olduğu 200’den fazla insanla da yeni üretime katkı sağlıyor.

Sizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?

Ben Mahmut Ayvaz. 77 yaşındayım. Konya’da doğup büyüdüm. İlkokulu bitirdikten sonra 12 yaşımda bir firmada, sanayi sektöründe askere gidene kadar çalıştım. Askerden geldikten sonra 3 yıl kadar daha devam ettim. 1962 yılında ilk işyerimizi açmakla bu sektöre firma olarak ilk adımı atmış olduk.

İlk iş yerinizi açarken destek aldınız mı?

O yıllarda bizim anne babamızda da para yok. Desteği sadece yanımızda olarak manevi şekilde destek oluyorlardı. 1962 yılında iş yeri dediğimiz yeri, bir torna ve bir matkapla açtım. Eski garajda 8 metrekarelik bir yerdi. O zamanlar bu iki ürünün parasını ödeyeceğiz diye de ömrümüz geçti. O dönemlerde dostluk vardı, herkes dostu bildiği insana kefil olabiliyordu. Kefille, borçla bu günlere geldik. 14 yıllık eski garajdaki iş yerimden sonra 1976 yılında Karatay Sanayi yapılınca oraya geçtim. 1983 yılında büyük oğlum yanımda işe başladı, 1988’de de diğer oğlumun başlamasıyla işler biraz daha kolaylaşmış oldu. 1993 yılından sonra da iş hayatını yavaş yavaş çocuklara devrettim. Daha çok yazlıkta ve sosyal hayatın içinde olmaya çalışıyorum. Bahçemde beslemiş olduğum tavuk, hindi köpeklerim var. Onlarla, torunlarla meşgul oluyorum.

Geçmişte yaşamış olduğunuz dönemde sanayi sektörünü bugünle kıyaslar mısınız?

Önceden ‘yedek parçadan getir de yenisini tak’ gibi bir sistem yoktu çünkü imalat yoktu. Her şey emekle yapılıyordu ancak arızalanan bir parçanın sıfırdan değişmesi gerektiği için çok para kazanılabiliyordu. O zamanlarda az çalışıp çok kazanılırken, günümüzde imal edilip çok çalışılıyor ancak kazanç az çünkü şimdi kazancın kadar masrafın da var. İmalat yoktu, biz de sadece piyasa işiyle başladık. 2000 yılında imalata başlamış olduk.

Konya sanayisine baktığımız zaman bence Türkiye’de bir numara. Tabi değerini biliyor muyuz, hayır. Gerekli yatırımlarla desteklenmesi gerekiyor.

Bu işe yaptığınız en büyük yatırım sizce nedir?

Bizim işte, 2000’li yıllara kadar imalat yoktu. Para kazanılıyordu ve yatırım gibi bir heves yoktu, ihracat olmadığından parayı harcayacak yer de yoktu. Dolayısıyla en büyük yatırımı da bu sektörde evlat yetiştirerek yaptığımı düşünüyorum. İş azmi olan, işi bilen evlatlar yetiştirmeyi ben yatırım olarak görüyorum.

Sizlerde çocuklarınıza ve şimdi de torunlarınıza bu işi öğreten bir usta olarak, gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Bizim dönemimizle şimdi ki dönem, çağın gerekliliğinden olsa gerek çok farklı tabi. Biz, ustamız dükkândan çıkıp sokağı terk etmeden oturamazdık, dövdüğü zaman sesimizi çıkaramazdık. Şimdi ki çocuklara iyilikleri için bile olsa söz söyleme hakkına sahip değiliz. Oysaki benim yetiştirmiş olduğum 200’ün üzerinde sektörde insan var. Bunların 10-15 tanesi bugün ürün imalat yaparak organizede kendi iş yerinin sahibi. Verdiğim tavsiyelere gelecek olursak, biz hiç banka işine bulaşmadık ve her zaman ‘attığınız imza, sizin namusunuzdur’ desturuyla iş yaptık. Çocuklarıma ve yeni nesillere de tavsiyem budur. Ancak daha fazla bir tavsiye isteyecek olursanız; çok güvendiğimiz yanımda çalıştırmış olduğum, akraba dediğim insanlardan bile kötülük görebiliyor insan. En yakınınız bile size bunu yaparken insanlara ne tavsiyesinde bulunacaksın ki!

Sanayi sektöründe çalışan bulunamamasının sebebinin ‘çok tehlikeli’ iş sınıfında olmasının sebep olduğunu düşünüyor musunuz?

Tüm işyerleri az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli olarak tehlike sınıflarına ayrılmış durumda. Kafede çalışan garson, az tehlikeli iş grubunda aynı ücrette asgari ücreti alırken burada çok tehlikeli grupta çalışana da aynı asgari ücret veriliyor. Hal böyle olunca insanlar en tehlikeli yerde aynı parayla çalışmak istemezler. Eğer Asgari ücret, tehlike sınıfına göre artış gösterirse çalışan bulamama ya da işsizlik gibi bir sıkıntıyla karşılaşılmaz. Bana şu an da en az 6 tane çalışan lazım ve kapı kapı dolaşın, sanayinin her yerinde bu böyle. Ülke, üretimin olduğu yerde büyür.

Teşekkür ediyoruz.

HACER CEYLAN 

Editör: TE Bilişim