Daha okul yıllarında kendini çalışmaya adamış olan ve farklı sektörlerde hala çalışma hayatına devam eden Hasan Gökmen, iş dünyasına attığı ilk adımı ve hayat hikayesini 10’LAR Dergisine anlattı. Her işin bir bedeli olduğunu ifade eden Hasan Gökmen, aynı zamanda gençlere tavsiyelerde bulundu.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Hasan Gökmen ben. Neslimiz, 19. yüzyıla kadar Konya’ya dayanıyor. 1949, Konya doğumluyum. İlk, orta okul ve liseyi Konya’da tamamladıktan sonra İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne başladım. Hem okula gidip hem de çalışırdım. Okulun son yılı Konya’ya gelmemle birlikte iş hayatına başladım.

Okurken çalışmanın zorlukları nelerdi, size iş hayatında katkıları oldu mu?

Tabi, olmaz mı? Çalışma hayatına ilk orada başladım ve çalışma hayatını, iş değerlerinin birçoğunu orada öğrendim. Sonrada geldik işimizi kurduk, ne kadar erken iş hayatıyla yüzleşirseniz, kabullenmeniz de o kadar kolay oluyor. Zor değil mi, elbette zor ancak günümüzde baktığımız zaman hayal dünyamız çok geniş ancak adım atmakta zorlanıyoruz. Bunun için erken yaşta bu gerçekle yüzleşmeli.

Ticari hayata ilk olarak hangi sektörde başladınız?

İş hayatına ilk olarak tekstil işiyle başladım. Okulda son senemde İstanbul’da meşhur Sultan Hamam yangını oldu. Bende Konya’ya geldim. O yıllarda Konya’daki manifaturacı, perakende satış yapan iş adamlarının ‘bizim de ileride tekstilde bir üretimimiz olsun’ diye kurdukları bir işletme açmışlar. Rahmetli eniştemin desteğiyle o işin başına geçtim. O zamanlarda, günümüzün saygın iş adamları orada çalışıyor ama geleceği göremiyorsun. İlk ürün alımına onlarla gittik. Onlar alacakları ürünün siparişini verdiler, onlar bitirince bende sipariş verdim. ‘Ne yapacaksın bu kadar malı’ dedikleri zaman, ‘Biz böyle büyüyeceğiz, sizde bundan sonra malları benden alacaksınız ya’ dedim. Bir sene orada çalıştıktan sonra baktım üretim sektörüne geçiş yapılmıyor bende bıraktım.

İlk iş yeri açılışınız nasıl oldu, ailenizin bir katkısı oldu mu?

Rahmetli Halit Baştaş ve rahmetli Eniştem Mehmet Çelik ile birlikte İstanbul Caddesinde Kale Möble Tic.A.Ş. yi kurarak dayanıklı Tük. Mall. Ticaretine başlamış olduk. Ailemin bana verdiği en büyük destek kendine güven ve güçlü bir karakter olmuştur. Uzun yıllar halı toptancılığı, beyaz eşya toptancılığı yaptık. 1987 yılında Kendi iş yerimle ilgili bir atak yapmam gerektiğine inandım ve bir arsa alarak oraya kendi iş yerimi kurmak için kolları sıvadım. 1996 yılına kadar toptan day.tük.mall ticaretine devam ettim. Daha ilerlemek için farklı bir sektör arayışına girerek Otomotiv sektörüne yöneldim. Almış olduğumuz arsa üzerine kendi binamızı yaparak, bayilik müracaatına başvurduk. 1996 yılı sonunda benden binanın dış cephe fotoğraflarını ve mimari projesini istediler, götürdüm. Bayi müdürü ‘bu cephe değişecek’ dedi. ‘’Ben 3 yıldır bu binayı yaptırıyorum. Terzide ceketi ölçüp biçip diktirmişim, tam sırtıma giyecekken sen bana ‘bunun rengini beğenmedim’ diyorsun’’ diye bir benzetme yaptım, çıktım. 3 ay  sonra halı bölge toptancılığı işinde bir gencin parça halı getirip ‘bunun burası dikilecek’ diye farklı bir üslupla konuşması bardağı taşıran son damla oldu. ‘Ben o kadar uğraştım, yer yaptım ama yine buradayım. Bu böyle olmaz’ diye düşündüm ve ‘Doğuş Otomotiv Bayii Geliştirme Müdürü Sn. Vedat Güler Beyi aradım, ‘ben ceketin rengini değiştirmeye karar verdim’ dedim. Çok memnun oldular, sizleri ziyaret edeceğiz dediler. Bu arada içlerinde Konyamızın çok önemli firmaları da dahil olmak üzere 150 ye yakın bayilik müracatı olmuş ve bir çok yeri bayilik için gezmişler. Haziran ayında niyet sözleşmesi için beni çağırdılar, sözleşmeyi imzaladık. Sn. Genel Müdür Arif Cengiz Bey’e teşekkür ettim. ‘ Kriteriniz neydi diye sorunca, bizim için maddiyattan çok vizyon ve kişilik daha önemlidir, namusumuzu emanet ediyoruz hayırlı olsun’ dedi. Güvenilirlik ve sürdürülebilirlik açısından tercihleri bizden yana oldu. Öylelikle 1997’den bu yana Volkswagen markasının bayiliğine devam ediyoruz. Oğlum Erhan Gökmen işlerin koordinasyonunu üstlenmiş durumda. Kadromuzda bir çok personelimizle çok uzun yıllardır birlikte çalışıyoruz. Ben artık personel olarak görmüyor kendi evlatlarım gibi görüyor ve sonsuz güveniyorum. İşleyişimiz bende değil tamamen kadromuzdadır. Ben olmasam da her işin layıkıyla yürüyeceğini bilmenin rahatlığı içindeyim.

Çünkü biz büyük bir aileyiz.

Sizce günümüz ticaret dünyasında geçmişe kıyasla ne gibi farklar var?

Günümüzde güven problemi iş ve sosyal hayatta çok fazla karşımıza çıkan bir sorun. Artık kimse kimseye güvenmiyor, herkes birbirine kuşkuyla ve çıkar amaçlı bakıyor. Gösteriş ön planda ancak icraat yok. Ben buna üzülüyorum. Bununla ilgili yaşayıp unutamadığım bir anımı sizinle paylaşayım: Halı- beyaz eşya işi yaptığımız dönemlerde bizim de güzel bir yerimiz olsun diye satılık ya da kiralık bir yer bakmaya başladım. Tanıdığım ve çok sevdiğim bir dostumuzun öyle bir yeri vardı, ona gittim. ‘Burayı bize verir misin’ dedim. ‘Kiralık mı satılık mı istiyorsun’ sorusuna ‘fark etmez’ cevabını verince ‘O kadar oldun mu? deyip beni küçümser bir tavırla yaklaştı. Bu durum zoruma gitti. Çokta tanımadığım başka birinin yerine çekinerek gittim. ‘Hasan 300 milyondan bir kuruş aşağıya vermem’ dedi. Kendi içimde hesap kitap yaparak tekrar yanına gidip ‘ben sana bu parayı 4 taksitte ödeyebilirim’ dedim. Mülk sahibi bana ‘gel, tapuyu al’ dedi. Ben daha hiç para vermeden bana bunu demesi, beni hep duygulandırır ve bu anı benim için milyar dolar sermayeden daha kıymetlidir.

Sosyal hayatınızda neler yapıyorsunuz?

İş ya da eş, dostla seyahate çıkıyorum, gezmeyi ve yüzmeyi seviyorum. İnsanların arasına karışmayı severim o yüzden bilmediğim yerde yabancılık çekmem. Kendimi geliştirmek adına hareketli olmaya ve sağlığıma dikkat etmeye çalışıyorum. Eğer sağlığıma dikkat etmezsem işime ve aileme katkım olamaz. Ben sağlığımı ve ailemi çok seviyorum, çalışmadan yatayım o da olmaz.

Konya sanayisi hakkındaki düşünceleriniz neler?

Üretime başladığımız zaman bir marka yaratalım dedik ancak Konya’da bir marka değeri yaratmak çok zor. Zamanında yapmak isteyenler de oldu ancak olmadı. Konya insanımız maalesef ki kendi ürettiği markalara sahip çıkan bir şehir olamadı, buna çok üzülüyorum. Konya sanayisi ara mamul üretimini başarılı olarak devam ediyor ettirmektedir.

Gençlere, tecrübeleriniz ışığında vermek istediğiniz mesajlar var mı?

Ben hayatta üç şeye çok önem verir ve böyle bir insan olduğumu düşünürüm: İnançlı, milliyetçi ve sosyal değerlere sahip. İnancıma elhamdülillah dikkat ederim ve başkalarına göre değil, anayasamız olan Kur’an’a göre hareket ederim. Milletini seven ve sosyal değerlerine sahip çıkan, bilinçli bir insanım. Benim için hayatta iyi ve kötü insan vardır. Yaptığı işi düzgün ve özveriyle yapan herkes, benim için iyi insandır. Mesela yurt dışında bulamadığımız bir yer olmuştu. Bir taksiciye sorduk ‘biliyor musun’ diye. Taksici ‘beni takip edin’ dedi ve verdiğimiz parayı da kabul etmedi. İşte dil, din, ırkı ne olursa olsun bizim bu insanları örnek almamız lazım. Bizim akıllı ve iyi insanlara ihtiyacımız var.

Gençlere bir de sağlıklı iletişim kurmaları ve değerlerinin bilincinde, farkında olan insanlar olarak kendilerini yetiştirmelerini tavsiye ediyorum. Sosyal medya, bilinçli kullanılmadığı zaman uyuşturucu madde etkisine sahiptir. Sosyal medya, bizde iletişim kopukluğuna sebep oldu, dikkat etsinler. Gençlere diyorum ki; uyum içinde olmanız lazım. Üç tane uyum var. Kişinin kendisiyle uyumu, aile ve sosyal çevreyle uyumu, iş çevresiyle uyumu; bunlar uyum sağlamıyorsa sıkıntı ortaya çıkar. Ben gençleri sık sık toplarım. Önceliklerinizin sıralaması; ‘sağlığınız, aileniz, işinizdir’ derim.

Bir de her şeyin bir bedeli olduğunu unutmayın. Merdiven basamaklarını teker teker değil de üçer beşer çıkmaya çalışırsanız düşersiniz. Bedel ödemeden sahip olduğunuz şey, size zarar verir. Hayal kurun ancak önünüze küçük hedefler de koyun. Şartlar ne olursa olsun, hayatla erken yüzleşin ve çalışarak bir yerlere gelin, başarılı olursunuz. Bazen buraya iş görüşmesine gelen genç arkadaşlara kulak misafiri oluyorum ‘kaç para vereceksiniz’ diye soruyorlar. Bende ’15 bin lira vereceğim, sen bize ne vereceksin’ diye bir soru yöneltiyorum. ‘Ben okul bitirdim’ diyor. Oysa ki biz 50 yıldır okul okuyoruz. Diploma kompleksinden kurtulup kendi içinize dönün, kendinizi geliştirin.

Bu söyleşi fırsatını tarafıma sunan 10’lar Dergisi’ne de ayrıca teşekkür eder, başarılarının devamını dilerim.

Teşekkür ediyoruz.

HACER CEYLAN 

Editör: TE Bilişim