Konya’nın önemli işadamlarından Tekelioğlu Cıvata Yönetim Kurulu Başkanı Veli Tekelioğlu, iş ve sosyal hayatıyla ilgili önemli açıklamalar yaptı. 1974’te ticarete atılan babasının yanında iş hayatına başlayan Tekelioğlu, okul hayatından arta kalan vakitlerde çalışan bir isim oldu. Üniversiteyi bitirip askerliğini yaptıktan sonra, babasının yanında iş hayatına devam eden Tekelioğlu, 1989 yılında babasından devraldığı şirketi büyütmeyi başardı. Ailesiyle birlikte 1989 yılından buyana şirketi yöneten Tekelioğlu, sanayide de hatırı sayılır isimler arasına girdi. Konya Sanayi Odası, Konya Organize Sanayi Bölgesi gibi önemli kuruluşlarda görevleri de olan Tekelioğlu, başarmak için bir hedef doğrultusunda planlı, programlı çalışmalar yapmak gerektiğini söylüyor.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Mustafa Veli Tekelioğlu, 1963 yılında Altınekin’de doğdum. İlk okulu köyde bitirdim. 1974 yılında ailemle birlikte Konya’ya geldim. Konya’da da 1981 yılında İmam Hatip’i bitirdim. Sonrasında Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi Ekonomi Fakültesi’ne gittim. 1985 yılında da üniversiteyi bitirdim. Sonra askerliği yaptım ve evlendim. 1’i kız 3’ü erkek olmak üzere 4 çocuğum var.

İş hayatına girişinizi nasıl anlatırsınız?

Mesleğimiz baba mesleği. İmam Hatip’ten itibaren babamın sanayideki dükkanına gider gelirdim. Babam şuan yaptığımız işin ticaretini yapıyordu. Ben de askerden sonra tamamen işe geçtim ve ürünlerimizi köy köy, kasaba kasaba pazarladım. Müşterilerimizi tanımış oldum, pazarı tanımış oldum. Ülkemin köylerini, kasabalarını tanımış oldum. Türkiye’nin hemen hemen her yerine o dönemde pazarlama yaptık. 1989 yılının ortasında şirketin yönetimini babamdan devraldım. O tarihten beri de şirketi ben yönetiyorum. 1993 yılında da üretime başladık. Şirketimiz aile şirketi. Kardeşlerim ve çocuklarımız birlikteyiz. 1989’dan beri bu şekilde devam ediyor.

İş hayatına babanızın yanında başladınız ve ailenizle de devam ettirdiniz. Bu konuda bilgi verir misiniz?

Ailemizin iş hayatı 1974’te başladı. İlk işyerimiz Karatay Sanayi’deydi. Orada bir kaportacı dükkanının yazıhanesinde küçük bir alanda yağ, cıvata, gaz gibi ürünler satarak başladık. Daha sonra, Eski Sanayi’de bir ortakla birlikte toptan civatacılık işine başladık. 1980’de de Tekman Cıvata’yı kurduk. Orada da bir ortağımızla birlikte devam ettik, 1989 yılında da ortağımızdan ayrılarak, aile şirketi olarak ticareti sürdürdük.

Şuan geldiğiniz noktada şirketiniz ne durumda?

Şuan 3 şirketimiz var. Tekelioğlu Cıvata, burada üretim yapıyoruz ve ürettiğimiz ürünleri ihraç ediyoruz. Ticaret yaptığımız firmamız olan Tekman Cıvata şirketimiz var, orada ad 65 kişi çalışıyor, yurtiçine pazarlama yapıyoruz, ithalat da yapıyoruz. Bir de MVT diye bir şirketimiz var, bu şirketimiz de ihracat yapıyor. Hem kendi ürünlerimizi hem de farklı ürünleri yurt dışına pazarlıyor.

Dünü ve bugünü değerlendirecek olursak neler söylersiniz?

Bugünün imkanları 1980’li 1990’lı yıllara göre çok daha kolay. İş yapma azmi olan insanlar için bugün iş yapmak, o günün şartlarına göre çok daha kolay. Fakat eski dönemlerde, insanların ahlaki seviyesi, şimdiye göre çok daha sıkıydı, insanlar etik kurallara bağlı olarak hareket ediyorlardı. Günümüzde ahlaki kurallara bağlılık biraz daha gevşedi. Bu anlamda zorluk var. O dönem ülkenin genel ekonomik durumu da çok zayıftı. Günümüzde Türkiye’nin ekonomisi derinleşti, daha sağlıklı hale geldi. Ülkedeki ekonomik dalgalanmalardan, dünyadaki dalgalanmalardan daha az etkilenir duruma geldik. Ülkenin üretim kapasitesi arttı. Ama imkanları tam olarak kullandık mı kullanmadık mı noktasına bakacak olursak, maalesef biz dünyadaki gelişim hızına ayak uyduramadık. 1970’li yıllarda Türkiye’de uygulanan ekonomi politikalarına benzer bir ekonomi politikası, Güney Kore’de de uygulandı. Onlar ülkelerinin sanayilerinin gelişmesine, büyümesini sağladılar ama biz bunu iyi kullanamadık. O trendi yakalayamadık. Günümüzde özellikle otomotiv sanayinde elektrikli araca geçiş söz konusu. Ülkemizin bu konuda yaptığı büyük bir umut. Ancak burayı da ihmal edersek, bu treni de kaçırırız. TESTAŞ diye bir fabrikamız var mesele, kurulduğu dönemde çok modern bir tesisti ancak öksüz kaldığı için bugün geri kalmış bir fabrika oldu. Ama TESTAŞ’la aynı anda kurulan Tayvan’daki bir fabrika, şuan dünyanın çip ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayan bir hale gelmiş. Buna benzer birçok tesisimizi örnek verebiliriz. Bu tesisler siyasi çekişmelere kurban edilmişler. Bizim bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Hiçbir siyasi mülahaza gütmeden, ülkemizin çıkarlarına katkı sağlayacak bir zihniyeti ortaya koymamız gerekiyor.

Cemiyet hayatında bulunan bir isimsiniz. Bu anlamda ne tür faaliyetleriniz oluyor?

Sivil toplum kuruluşlarında faaliyetlerimiz oluyor. Konya Sanayi Odası’nda Yönetim Kurulu Üyesiyim, Konya Organize Sanayi Bölgesi’nde Yönetim Kurulu Üyesiyim, Altınekinliler Derneği’nde görev yapıyoruz. MÜSİAD’da da üyeyim ve bir dönem yönetim kurulu üyeliği yaptım. Cemiyet hayatı tarafı da böyle.

Altınekinlisiniz memleketinizi, Konya’yı sevdiğinizi biliyoruz. Yardım çalışmaları da yapıyorsunuz. Bu konularda neler söylersiniz?

Altınekin sevdalısı, Konya sevdalısı, Türkiye sevdalısı biriyim. Bu bizim geleneklerimizde olan bir şey. Altınekin’de olduğum zaman oraya, Konya’da olduğum zaman Konya’ya, yurt dışında olduğum zaman da ülkeme hizmet ediyorum. Ben olaya böyle bakıyorum. Ama bunu başarmak için donanımlı olmak gerekiyor. Bu anlamda çocuklarımızı iyi eğitmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çocuklarımızı görgü ve bilgi sahibi olarak eğitemezsek, dünya ile rekabet edemezler. Onun için bizim en kısa zamanda eğitim sistemimizi stabil hale getirip, çocuklarımıza emek vermemiz gerekiyor. Bunun için de herkesin karınca kararınca, kendi imkanları ölçüsünce katkı sağlaması gerekiyor. Biz de dededen, babadan yardımseverliği, insanlarla işbirliği yapmayı öğrendik. Bu bizim insanımızın özünde olan bir şey, sadece bize has bir özellik değil. Biz hep beraber yürümeyi seven insanlarız. Bu çerçevede de aile olarak önce Altınekin’den başlayarak, imkanlarımız ölçüsünde eğitim konusunda çeşitli destekler veriyoruz.

Birlik ve beraberlik ruhu, sizin neslinizi cemiyet hayatına yer edinmenizi sağladı. Ancak bugün gençler bu tür organizasyonlar içerisinde çok fazla yer almıyorlar. Bu konuda neler söylersiniz?

Eğitimli insanlar, zaten örgütlü insanlardır. Teşkilatçı insanlardır. Bir insan eğitim almışsa, teşkilatçılığı da öğrenmiş olur. Takım olarak hareket edilmesi gerektiğini eğitim alırken zaten öğrenir. Bu anlamda, işle ilgili veya farklı örgütler, birlik ve beraberliği sağlamak için kurulmuş yerlerdir. Dolayısı ile eğitimsiz bir insan zaten teşkilatçı olamaz. Eğer bir takım halinde hareket ediliyorsa o toplumun önüne de hiç kimse geçemez. Dünyada bireyselcilik öne çıkarılmaya çalışılmış ve toplumlara da empoze edilmiş. Ama bireyselciliğin bugün doğru olmadığını hepimiz biliyoruz.

Şehrimizi ve ülkemizi değerlendirecek olursak neler söylersiniz?

Konya gerçekten kadim bir şehir. Selçuklu devletinin başkentliğini yapmış bir şehir. Biz istemeyi sevmeyen, her işi kendimiz yapmayı isteyen, her zorluğun altından kendimiz kalkmaya çalışan bir şehiriz. Ben bunun kıymetli olduğunu düşünüyorum. Zaman zaman bu durumun dezavantajı olduğunu söylüyorlar ama biz sağlam bir karaktere sahip bir şehiriz. Şehrimiz bir kültür, hoşgörü şehri. Hz. Mevlana’yı tüm dünyada tanımayan yok. Mevlana’nın felsefesini, fikirlerini özellikle entelektüel çevreler biliyorlar. Bunlar Konya için müthiş avantajlar. Konya üreten bir şehir. Çalışkan, kanaatkar insanlarımız var. Bu da çok önemli. Hırslıyız ama hırsımızı kontrol edebilen bir şehiriz. Rabbim bu şehre, bu şehrin bulunduğu coğrafyaya mükemmel imkanlar vermiş. Büyük tarım alanlarımız var. Hayvancılık için müsait alanlarımız var. Sanayimiz hızla gelişiyor, bundan sonra çok daha hızla gelişecek. Konya biraz ihmal edilmiş ama artık dünya ile entegre oldu, bundan sonra Konya’nın önüne kimse geçemez. Türkiye olarak baktığımız zaman; Türkiye dünyada en güzel yerde bulunuyor jeopolitik olarak. Bu da Rabbimin bize bir nimeti. Bu coğrafya sarhoşları kaldırmaz. Sarhoşlar bu coğrafyada tarihe gömülür. Bu coğrafyada yaşıyorsanız uyanık olmak zorundasınız. Biz bu coğrafi avantajımızı kullanırsak, iyi bir yere geliriz. İnsan kaynağı olarak dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir insan kaynağına sahibiz. 3 kıtayı birbirine bağlayan bir noktadayız. Bu jeopolitik avantajı, tarihi avantajı, insan kaynağı avantajını iyi kullanırsak önümüzde kimse duramaz. Biz, Osmanlı döneminde de önceki dönemlerde de dünyada utanç vesilesi olacak hiçbir şey yapmamışız. Bu nedenle, dünyanın herhangi bir yerine gittiğim zaman, ben başımı asla öne eğmem. Ama bir Fransız başka bir yere gittiği zaman, başını öne eğer çünkü katliam yapmıştır. Bizim bu anlamda anlımızda hiçbir çizik yok. Onun için, eğer insanımızı iyi eğitirsek, başımıza da dirayetli insanlar seçersek, bizim önümüzde kimse duramaz.

Eklemek istedikleriniz var mı?

Özellikle gençlere şunu söylüyorum; çalışmak çok önemli. Ama bu çalışmayı harala gürele yapmamalıyız. Planlı, programlı ve bir hedefe matuf bir çalışma yapmalıyız. Eğer yaptığımız çalışmalar bir hedefe yönelik değilse, nehrin içinde yüzen bir saman çöpü gibi nereye gideceğimiz belli olmaz. Ama planlı, programlı ve hedefe doğru bir çalışma yaparsak, başarılı oluruz. Gençlerimiz günümüzde rekabet edebilmeleri için mutlaka yabancı dil öğrensinler. Mutlaka geleneklerimize, dinimize, örfümüze sahip çıksınlar. Ben Müslüman-Türk ve Konyalı olarak ağır birisiyim. Taş yerinde ağırdır. Bu özellikleri koruyarak yolumuza devam etmeliyiz. Onun için herkes değerlerine sahip çıkmalı.

ABDULLAH AKİF SOLAK 

Editör: TE Bilişim