Bir gün işyerinde çalışma arkadaşlarımdan Sebahat hanımla iş ve kariyer üzerine sohbet ederken; yakını bir öğrencinin üniversite tercihi için makine veya elektronik mühendisliği bölümlerinden hangisi daha iyi diye sordu.

Bu konuda konuşmaya devam ederken, düşünmeye de başladım. Düşüncelerimi tabi ki o an paylaştım. Bu haftaki yazım da bu olsun dedim. İş okuldan başlar

Gerçekten hangi bölüm öğrenci için en iyi?

Hangisi daha çok kazanır, kolay iş bulur? Diye sorarsak belki bir nebze daha anlamlı olabilir ama zaman göstermiştir ki; para kazanacağım, kariyerimde makamlar göreceğim diye yola çıkan birçok öğrenci başlangıçta hedeflerini gerçekleştirmiş görünse de hayatın ilerleyen dönemlerde pişmanlıklar ve yeni arayışlar hayatının önemli faaliyeti haline gelmiştir.

İnsan olarak kendini yaşam ve iş içerisinde bir türlü tanımlayamamıştır.

Ameliyat yapamayan operatörler, demirden iğrenen makine mühendisleri, sabırsız proje yapamayan bilgisayar yazılım mühendisleri, hayvan kokusuna dayanamayan veterinerler, denizden korkan kaptanlar, madene giremeyen maden mühendisleri, ormana yabancı orman mühendisleri, toprağı tanımayan ziraat mühendisleri gibi bir yığın insan iyi derece ile üniversite bitirse bile kariyerlerinde patinaj yapmıştır. Ya da iş bile bulamamıştır

  1. bir başka boyutu da üniversiteli işsizler. Ya da iş bulan ama işyerinde kendini kaybeden çalışanlar. Mesela yirmi yıllık ustanın yanında sudan çıkmış balığa dönen mühendisler, ofislerde tecrübeleri ile bir konuma gelmiş çalışanların maskarası olmuş işletme, maliye gibi iktisadi bilimler mezunu arkadaşlar. Tabii bunlar şanslılar. İş bulmuşlar. İş için katlanıyorlar.

Dışarıda iş bulamayan üniversiteliler, kalifiye işçi bulamadığını iddia eden işverenler, torpil peşinde koşan anne babalar. Hatta evladına iş bulmak için siyaset yapan veliler o kadar çok ki. Aslında adaletsizlik yaptıklarının da farkında bile değiller. Oysa kirli siyasetin bir parçası olmuşlardır.

Bu arada sanayi ve ticaret odaları başta olmak üzere tüm meslek odaları başkan ve yöneticilerinin tek derdi etiket sağlamak ve bu kurumların avantajını ranta çevirmek için bulundukları konumları yıllarca ölümüne, mülkü gibi kullanırcasına bu gelişmeleri seyrederler.

Diğer bir seyirci grubu üniversiteler ve hocalar. Kendilerine teslim edilmiş çocukların kariyerini daha ilk sınıftan düşünecekleri yerde kendi kariyer planlarını beslerken bilim, iş dünyası, toplum adına çok da katma değer üreten faaliyet bulunmazlar. Kelaynak kuşu gibi az bulunan idealist hocalarımızı tenzih ediyorum.

İşveren; varlık sebebinin en önemlisi insan kaynağını yetiştirmek için kılını bile kıpırdatmaz, kalifiye eleman yok diye şikâyet eder. Üstelik buldu en kaliteli insanı asgari ücretle çalıştırmaya çalışır, performans değerlendirmesini bile bilmez. En iyi bildiği kariyer planlama şekli dedikoducu düzendir.

Oysa iş okulda başlar. Okulda başlamalı. İş okulda başlatılmalı.
Aile, okul, meslek kuruluşları, işveren, öğrenci hepsi işi okuldan başlatmak için girişim yapmalılar. Elbirliği yaparak çözüm projelerinin paydaşı olmalılar.

Mülki idari amirler, belediye başkanları bu girişimi içeren seferberlikler ilan etmeli.

Her meslek sahibinin yanında bir örenci olmalı.

Neden?

İstikbalde, istiklalimizi düşünüyor evlatlarımızı küresel yaşamın stratejik oyuncusu bir ülkenin ferdi olarak yetiştirmek istiyorsak, bu girişimi başlatmalıyız.

Özellikler aileler hangi bölümden ziyade evlatlarının potansiyeline, kabiliyetine ve ilgi alanına göre hangi bölüm olursa olsun fark etmez, onun yolunu açacak sorumluluğu almalı bilincimizi harekete geçirmeliyiz.

Bu davranış bir siyasetçi, devlet adamı yakını, tanıdık arama onursuzluğu ve adaletsizliğinden çok daha yüce bir davranıştır.

Öncelikle:

  • Biz çocuğumuz okula başlar başlamaz ilgili bölümle ilgili iş hayatı ile ilişki kurması için evladımıza yardımcı olmalıyız. Onu öğrenci koçu, danışmanı haline gelmeliyiz.
  • Öğrenciler de daha birinci sınıfa başlar başlamaz mesleği ile ilgili başarılı kişi ve kurumlarla iletişime geçmeli, irtibat kurmalı onlarla bir ortamda bulunmak için fırsatlar kollamalıdır.
  • Tabi tercih ettiği meslek ile ilgili üniversiteyi o iş kolunun en iyi olan ildeki üniversiteyi tercih etmeli.
  • Eğer hedefine bir iş koyabilmiş ise o işin en iyi yapıldığı ilde okumak, en iyi üniversitede okumaktan daha avantajlı olabilir.
  • Eğer bir işletmeci, dış ticaretçi, mühendis, gibi fabrika ortamlarına daha uygun bir meslek tercih etmişse, tercih ettiği iş kolunun en iyi şirketlerini barındıran sanayi şehirleri büyük bir avantaj sağlar.
  • Mesela Organize Sanayi Bölgeleri İş üreten bölgelerdir. Bu bölgelerde mesleğini icra edecekler daha birinci sınıfta OSB’leri suyoluna çevirmeliler. Fabrikalarda çalışanlarla iletişim kurmalı, o ortamda bulunmanın yollarını bulmalı, o işyerinin başarılı insanları ile tanışma fırsatlarını kollamalı.
  • Bu öğrenciye dersini okulda izlerken, öğrendiği bilgileri tasavvur etmesini, uygulamayı hayal etmesini sağlar.
  • Ortamı doğru algılayan bir öğrenci; günlük ödevleri daha ikinci sınıftan itibaren projelere dönüştürmeye başlar. İş yerinde problemlere kafa yorar, hocasından yardım ister. Derste algılayamadığını işin içinde sorgular.
  • İş yerlerinin arasında, hammadde, satış araçları, işçi sirkülâsyonu, işyeri konuşmaları daha okul döneminde hayatının parçası haline gelir. Ekonomi, döviz, enflasyon, cari işlemler açığı, ihracat, ithalat, katma değer kültürünün bir parçası olur.
  • Tabi bunları hemen gelir elde etme mantığı ile yapmamalı. Zaten bir iletişime geçilirse da ve kendini gösterebilirse ki; severek bölüm seçenler, yani işini başlangıçta seçenlerin büyük çoğunluğu işini severek yapacaklardır. Gittiği işlerin bir parçası haline geldikleri için kazançları da başlayacaktır. En başta kazancı vaktini yapacakları ve yapmaması gerekenleri öğrenerek geçirdiği için hayatın içinde zaman kazanacaktır. İş yerinde yiyerek içerek bütçesine katkı yapacak, kısa zamanda gelir de elde edecektir.
  • Sonuçta okul bittiğinde öğrenci; kaliteli bilgi ile donanırken, bilgisi beceriler dönüşecek, gerçek hayat ile okul hayatı arasında bocalamayacak, okul bittiğinde iyi bir iş ağı olacak kısacası yaşam savaşına güçlü silahlarla donanarak başlayacaktır.

Bu iletişimi öğrenci başlatırsa hızla ilerler, Üniversiteler başlatırsa kurumsal olur. İşveren başlatırsa katma değerinin önü açılır, Aile başlatırsa hem evladına hem topluma çok yararlı bir iş yapmış olur.

Devlet başlatırsa kaynaklarını doğru kullanmış olur.

Samimiyet olursa kim başlatırsa başlatsın eğitim gelişir, kalifiye iş ortamı zenginleşir, toplumsal refahın temeli güçlü olur.

Peki neden olmuyor?

Çünkü herkes birilerinden medet umuyor. Başkasından bekliyor.
Kendi iradesini harekete geçirmiyor.

Sloganımız İş Okuldan Başlar