Mevcut hükümeti sevelim, sevmeyelim, eleştirelim, eleştirmeyelim, ne olursa olsun kabul etmek gerekir ki 12 yıldır bu ülkede güzel hizmetler oluyor. Ben 91'liyim. Yaşım gereği 99'dan itibaren ülkede yapılan, edilen şeyleri idrak etmeye başladım. 99'dan öncesini ise ancak duyduklarım ve okuduklarım kadarıyla biliyorum. Şunu çok iyi anladım ki, bu ülke koalisyon hükümetlerinden, tek parti döneminden, bilhassa CHP'nin iktidarda olduğu dönemlerden çok çekmiş, çok zorluk yaşamış.
Yazımın girişinde de ifade ettiğim gibi mevcut hükümetin elbet yanlışları, yanlış hamleleleri, yanlış icraatları olabilir. Ama tüm bunların yanında takdire şayan hizmetleri de var. Bugüne kadar bu ülkeye bir çivi bile çakmayan insanların yanında aliyyül ala hizmetler kazandırdığı da apakçık ortada. Mesela şu yüksek hızlı tren olayı bana göre başlı başına muhteşem bir hizmet. Yurdun dört bir yanını demir ağlarla örüp, ulaşımı çok daha cazip hale getirecekler.
Bizim millet olarak en büyük eksikliğimiz iyi bir muhalefetten yoksun oluşumuz. Halbuki hükümetin yaptığı işleri adam akıllı eleştirebilen, sorgulayabilen, nedenini, niçinini araştırılan muhalif kalemlerimiz, muhalif vekillerimiz, muhalif aydınlarımız bir olsa bu ülkede çok daha güzel bir tablo ortaya çıkacaktır. Ama bizim hali hazırdaki muhalefetimizin durumu nasıl? Yapılan güzel işleri takdir etmek şöyle dursun, 'aman onların bir açığını bulayım, açık ne olursa olsun, her şeyini eleştireyim' zihniyetinde. İşten bundan dolayıdırki AK Parti, 12 yıldır iktidarda. 12 yıldır milletin büyük bir çoğunluğunun teveccühünü alarak gönüllerde taht kurmuş durumda. Önümüzde 7 Haziran Genel Seçimleri var. Bu süreçte halk olarak vekilimizi belirleyip, Meclis'e göndereceğiz. Bu noktada bir eleştiri yapmak istiyorum. Türkiye geneli en fazla aday adayı başvurusu AK Parti'den yapıldı. Bu da gösteriyor ki halkın geniş bir kesiminin AK Parti'ye büyük bir teveccühü var. Ama gel gelelim, çoğu adayda şahsen vekillik potansiyeli göremiyorum. Hatta, oturup konuşunca, 'bu mu vekil olacak' diyesim geliyor. Bu noktada aman dikkatli seçimimizi yapalım. Çapsız, ilimden irfandan yoksun şahısları kesinlikle Mesclis'e göndermeyelim. Zira Meclis çatısı keyif çatma çatısı değildir. Orada memleket meseleleri konuşulur, görüşülür. Her vekil bağlı bulunduğu ilin sıkıntılarını, dertlerini, ızdıraplarını giderici çalışmalarda bulunur, önergeler verir. Hülasa her konuda hakkımızda hayırlısı olsun. Umarım vekillik süreci de hayırlara vesile olur.
Yazımı birazcık tebessüm edesiniz diye kısa bir fıkra ile bitirmek isterim. Kalın sağlıcakla. Nasrettin Hoca Timur'la konuşurken eşeğini övmüş: -"İstesem, okuma yazma bile öğretirim ona", demiş. "Öyleyse öğret, demiş Timur. Sana üç ay süre!" Bu buyruk üzerine hoca eşeğini eğitmeye başlamış... Yemini büyük bir kitabın yaprakları arasına koyuyor, oradaki yem bitince diliyle sayfaları çevirmesini öğretiyormuş. Üçüncü ayın bitimine üç gün kala, eşeği aç bırakmış... Tam üçüncü ay dolunca ortaya büyük bir kitap konulmuş, eşek getirilmiş! Aç hayvan, kitabın sayfalarını birer birer diliyle çevirmiş, bir şey bulamayınca da Hoca'ya bakıp anırmaya başlamış... Timur: "Acayip şey!!" diye söylenmiş... Hoca, Timur'a dönmüş: "İşte eşeğin okuması böyle olur!" demiş...