Elektrik Mühendisi olmanın ötesinde zulmün yürek yaktığı Türk dünyasına kayıtsız kalmayıp yardıma koşan bir aktivist olan Muammer Yavuz ile gerek Konya ve Ankara’da, gerekse Türk dünyasında yaşanan ve içinde bulunduğu olayları konuştuk. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Konya’da miting yapacağının duyulması üzerine başlayan Konya Olaylarının nasıl başlayıp devam ettiğini, Ankara’da Yüksekokul öğrencisiyken içinde olduğu öğrenci olaylarını bir bir anlatan Yavuz, Türk Cumhuriyetlerinde başlayan, Batı Trakya, Bosna Hersek, Irak ve Suriye ile devam eden Uluslararası faaliyetlerini de ilk kez anlattı.

Js

Memuriyetiniz sırasında Türk Cumhuriyetleri ile yakın ilişki kurdunuz. Bu ilgi nasıl gelişti?

Medarı Islah’ın hocalarından merhum Abdullah dedem Galiçya Cephesinde savaşmış, tabur imamlığı yapmış. Komutanı da, şimdi TBMM Başkanı olan Numan Kurtulmuş’un dedesi Numan Kurtulmuş imiş. Dedem Galiçya’dan döndükten sonra Kafkas İslâm Ordusunda Azerbaycan Cephesinde Bakü’nün kurutuluşunda savaşmış. 1918’de Gence’de Nuri Paşa’nın ve Mehmet Emin Resulzade’nin kurduğu ilk Türk Cumhuriyetinde görev başındaymış. Dedem, 1920 yılına kadar Kafkas Cephesinde kalmış. Çocukluğumuzda bize cephe anılarını anlatır, Ahmet Cevat’ın “Çırpınırdın Karadeniz” ve “Laleler” dizelerini marş nizamında duygulu biçimde söylerdi. Türkistan’daki mezalimi çocukluk yıllarımda öğrenmiştim. Çünkü Türkistan, Ural, Altay, Tanrı Dağları, Sibirya, Kırım, Kafkas hikâyeleriyle büyümüştüm.

1990 yılında 20 Ocak günü Rus işgalci güçleri Azerbaycan’ın çeşitli şehirlerinde katliam yapmıştı. Biz de Türkiye İzcileri olarak Rusya’nın Ankara Büyükelçiliğine, “Ata yurdumuz olan toprakları görmek, akrabalarımızı bulmak istiyoruz” diye müracaatta bulunduk. Önce olumsuz cevap verdiler. Fakat ben ısrar ettim. Ankara’daki Rus Büyükelçiliği aracılığı ile Gorbaçov’a, “Prestroyka-Glasnost (yani yeniden yapılanma) diyorsunuz. Biz akrabalarımız olan ata topraklarımızı ziyaret etmek istiyoruz. Sizin programınıza uyarız, yeter ki izin verin” diye mektup yazdık.

Bu mektuptan sonra Rus Büyükelçiliğinden, Komünist Partisi Inturist Teşkilatının programına ve rehberlerine uymak şartıyla, Gürcistan ve Azerbaycan’a seyahat etmemize izin verildi.  Kafile Trabzon’da toplantı ve otobüsle Sarp Sınır Kapısına doğru hareket ettik. Bu tür seyahatlerde yolcular farklı bölgelerden geldiği için otobüste tanışma faslı olur. Herkes yerinden kalkıp otobüsün önüne doğru gidiyor ve adını mesleğini, memleketini söylüyordu. Fakat birisi Konya’dan geldiğini, hekim olduğunu ve isminin de Mustafa Güçlü olduğunu söyleyince çok sevindim. Çünkü Doktor Güçlü benim izci arkadaşım Sami Nalçacı’nın eniştesiydi. Hatta düğününde de bulunmuştum. Hemen yanına gidip kucaklaştım ve o günden itibaren kendisiyle yakın arkadaş olduk. Batum, Kutaisi, Tiflis bölgelerini birer gün gezerek ilerledik ve Azerbaycan Gence’ye vardık. Orada da Bakü, Şeki ve Kafkas bölgesini ziyaret ettik.

İlk ziyaretimiz sırasında Azerbaycan yeniden teşkilatlanmaya çalışıyordu.  20 Ocak katliamından dolayı Rusya’ya karşı büyük bir öfke vardı. Elçibey Halk Cephesi Başkanıydı. Biz de Elçibey ve ekibiyle tanıştık. Azerbaycan Yazarlar Birliği Üyeleri ve şairlerle toplantılar yaptık. Bakü Üniversitesi Rektörü ve hocalarıyla görüşmeler yaptık. Azerbaycan’da temaslarımızı tamamlayıp Özbekistan’a geçtik. Taşkent’i, Semerkant’ı, Buhara’yı gezerek görüşmeler ve incelemeler yaptık. On beş günlük seyahatimizde hayli temaslarda bulunduk ve Azerbaycan üzerinden ülkemize döndük. Bu gezimizle surda bir gedik açmış olduk.

1991 yılında Azerbaycan Halk Cephesi, yani Elçibey’in davetiyle Azerbaycan’a tekrar gidip çeşitli görüşmelerde bulundum. Bu ziyaretimde Azerbaycan Enerji Bakanı Müslim İmanov ile tanıştık.

Bu arada Türk Devletleri ve Topluluklarının Birinci Kurultayının Antalya’da yapılması kararı alındı. Bu kurultayın toplanması için dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal çok gayet etti. Ben de Azerbaycan ve Kafkas bölgesinden kurultaya katılacak delegeleri belirleyecek komisyonda görev aldım.

Cumhurbaşkanı olan Ayaz Niyazi Muttalibov Rus yanlısıydı ve devrilmesi gerekiyordu. Bunun için Azerbaycan’da halkın katılımıyla büyük gösteriler, yürüyüşler, mitingler yapıldı. Bu işin önderliğini Halk Cephesi yaptı. Bizde o dönemde durumdan vazife çıkararak toplantılarda ve mitinglerde konuşmalar yaptık. Muttalibov devrildiği zaman Elçibey’in etrafındaki grupla hareket edip bir uçak dolusu aydın ve önder insanı Antalya’daki Türk Kurultayına getirdik.  Muttalibov devrildikten sonra Elçibey Azerbaycan Cumhurbaşkanı oldu. Azerbaycan’a bağlı Nahçıvan Özerk Cumhuriyetinde de Haydar Aliyev Meclis Başkanı, Bejan Farzaliyev ise Başbakan’dı. Nahcivan ve Karabağ’da isyan vardı, savaş halindeydiler. Azerbaycan Enerji Bakanı Müslim İmanov ile görüştüğümüz zaman Nahçıvan’da elektrikler yoktu. Seydişehir’de atıl vaziyette duran beş adet paket dizel santral vardı. Rusların Alüminyum Fabrikasını kurarken fabrikayı beslemek için kurulan bu santral zamanla boşa çıkmıştı. Bu beş santralin Nahçıvan’a nakledilmesini teklif ettim. Bakan İmanov heyecanlanıp hemen Türkiye’nin Enerji Bakanı Fahrettin Kurt’a telefon etti. Görüşmede bu santralin Nahçıvan’a nakledilmesine karar verildi. Fakat çok zahmetli bir işti. Ben teknolojiye hakim olduğum için kuruluşunda bulunan işçilerden de yardım alarak, yüz civarında tır ile Nahçıvan’a götürdük. Fakat santralin çalışması için çok yakıta ihtiyaç vardı. Savaş sırasında teller ve direkler de sökülüp satılmıştı. Çok eksik vardı. Santrali kurup devreye aldık ve şehir ışıl ışıl oldu ama birkaç saat içinde stop etti. Çünkü aşırı yüklenme olmuştu. Haydar Aliyev elektrik verildiğinde çok sevinmişti ama uzun sürmedi. Sonra planlama yapıp, “Elektriğin sadece televizyon, buzdolabı ve aydınlatmada kullanılması” duyurusunu yaptık. Halk bu kısıtlamaya alışınca Seydişehir’den götürülen sistem Nahçıvan’ın elektrik ihtiyacını karşıladı.

 Jhgcjcgj

Türk Kurultaylarının akıbeti ne oldu?

Kurultaylar on sene devam etti. Yakutya Cumhuriyetinin tek lideri Oghan ile Bakü’de buluştuk ve Kurultaya getirdim. Oghan ile Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz Tükkkan’ı ben tanıştırdım. O da Kızılderililerin liderlerini getirmişti. Kızılderili lideri Kennedy ile Oghan birkaç saat içinde anlaştılar ve Kızılderililerin aslının Türk olduğunu söylediler. Alaska’daki Kamçatka yarımadasından Amerika’ya geçen Türklerin zamanla Kızılderili olarak anıldığını onlar söyledi.

Hatta Amerika’dan kurultaya gelen Melüncanlar’ın da İzmir Çeşme’den gittiklerine dair gen kontrolü yapıldı ve doğru çıktı. Türk Kurultaylarının bu tür faydaları oldu. Türk Devletleri Teşkilatının da temelini oluşturdu, olgunlaştırdı. Günümüzde Cumhurbaşkanlığı temsil seviyesine geldi.

 Hsthtshsteswy

Türk Coğrafyasındaki gezilerinizde ne tür tespitlerde bulundunuz?

Türk Cumhuriyetleri gezilerimizde Dağıstan bölgesinde otuz civarında Türk ve akraba topluluğunun olduğunu gördüm. Bunlarla çeşitli temaslarımız oldu. Çeçenistan’da Dudayev’den sonra Zelimhan Yandarbiyev Cumhurbaşkanı olmuştu. Çerkez ve Gabardey bölgelerinde, Nalçik ve Dombai’de Çerkez kurultayları yapıldı. Kazakistan’da, Dağıstan’da, Ahıska ve Kafkaslar bölgesinde kurban kesme programları organize ettik, yardımlaşmayı artırdık.

 Jhdfjdh Ncvbn

Orta Asya ile sınırlı kalmayıp başka bölgelere de gittiğinizi biliyorum. Nerelerde ne tür faaliyetler yaptınız?

Yakın zamanda Suriye Tükmendağı’ndaki Türkmenlerin Hatay Yayladağı’na göç organizesini yaptık ve yardım götürdük. Barış Pınarı ve Zeytin Dalı bölgesindeki kampların yardım komisyonlarında bulundum. Şu anda çadırlara sıcak yemek dağıtımı Konyalı hayırseverler tarafından yapılmaktadır.

 Hgfhd

Bosna Hersek savaşı döneminde de mekik dokuduğunuzu hatırlıyorum. Bosna’da neler yaptınız?

Bosna savaşı sırasında rahmetli Aliya İzeetbegoviç’in önderliğinde yardım organizeleri programında bulundum. Sırplar otuz bin çocuğu kaçırmıştı. Bu çocukların bulunması için Türkiye Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi Şirin ile “Bosna’da Bir Çocuğum Var” kampanyası başlattık. Oradaki yetim ve şehit çocuklarına sahip çıkılmasını sağladık. 1992’de kaçırılan bir-iki yaşlarındaki otuz bin Boşnak çocuktan hiç haber alınamadı. Yaşıyorlarsa şimdi otuz yaşın üzerinde yetişkin insan olmuşlardır. Bunlar kimlerin elinde ve emrindeyse, meçhul kaldı. Mavi, yeşil gözlü çocukların gözlerinin, böbreklerinin alındığını söyleyenler olmuştu. Kaçıranların amaçları doğrultusunda yetiştirdiklerini düşünüyorum.

 Kjfhkfhl

Gelelim Batı Trakya’ya… İbrahim Şerif ile Konya İmam Hatip Okulunda arkadaş olunca mı Batı Trakya sizin için ilgi alanı oldu?

Ben Türkün, mazlumun olduğu her coğrafyaya ilgi duydum. Bu seyahatlerimin hepsini de yıllık izinlerimde yaptım. Hiçbir iznimi sahil kasabalarında, ailemle, çocuklarımla geçirmedim. Seçilmiş Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif on civarında arkadaşıyla Konya İmam Hatip Okulunda talebeydi. O yıllarda tanışıp arkadaş olduk. Batı Trakya Türklerinin sıkıntılarını ilk defa onlardan öğrendik. Yunan polisinin kendilerine yaptıkları zulmü talebelik yıllarında anlatmışlardı. Hatta “Çocuklarını Türkiye’de okutan ailelere de eziyet etmişler. Memleket iznine gidip gelirken yolda İbrahim ve arkadaşlarına da eziyet ediyorlardı. İbrahim Şerif Batı Trakya’da seçimle Müftü oldu. İlerleyen yıllarda İbrahim’in davetiyle vize aldık. Yedi günlük Batı Trakya seyahatimizde İbrahim’in annesi, hanımı, bölge halkı ve imamlarla tanıştık. Aralarında gazete çıkaranlar vardı. Gençler birliği vardı, Pomaklar Rodop dağlarındaydı, onların giriş çıkışı yasaktı. Orman köyünde onları ziyaret ettik ve o bölgede kurban kesmeye karar verdik. İskeçe Müftüsü Emin Aga’nın Selanik’te mahkemesi vardı. Ben Konya Postası gazetesinin muhabir kartını taşıyordum ve gazeteci kimliğimle mahkemeyi takip ettim.

 Jhdjdjdgjg

Batı Trakya Türklerinin şehit lideri Sadık Ahmet ile de hukukunuz vardı ve Konya’ya geldiğinde Konya Postası’nda sohbet etmiştik. Onunla nasıl tanıştınız?

Tevafukun böylesi: Ölümü de ömrü gibi oldu! Tevafukun böylesi: Ölümü de ömrü gibi oldu!

Sadık Ahmet ile Batı Trakya ziyaretlerimizde tanıştık. Sonra Konya’da misafir ettik. Münasebetlerimiz devam etti. Mümkün olduğunca Batı Trakya’ya yardım etmeye çalıştık. Çok değerli bir insandı. Onun üstün mücadele azmiyle baş edemeyen Yunanlılar onu katlederek kurtulmaya çalıştılar. Sadık Ahmet’in eşi Işık Hanım ve çocuklarıyla halen irtibatımız devam ediyor. İbrahim Şerif de halen görevinin başında ve faaliyetlerini sürdürüyor. Biz de görüşüyoruz.

Irak Türkmenleriyle de ilginiz vardı, anlatır mısınız?

1997 yılında Erbil’de yapılan ilk Türkmen Kurultayına Dr. Aydın Beyatlı, Mustafa Kemal Yayçılı, Riyaz Sarıkahya ve arkadaşlarıyla birlikte katıldık, bildiriler sunduk. Böylece ilk Türkmen Cephesi kurulmuş oldu. O zaman Kerkük’e gidemiyorduk. Sonraki yıllarda Kerkük ve Telafer bölgelerinde de Türkmen Cephesi kuruluşlarında bulunduk. Sibirya Türkleri olan Tataristan, Başkurdistan ve Yakutya bölgesine çok gitmek istiyordum. Başkurdistan’ın Başkenti Ufa’da, Ufa Üniversitesinin İsmail Gaspıralı’yı anma toplantısına katıldım. Amacım Yakutya’ya gitmekti. Yakutya (Saka Cumhuriyeti) Sibirya’nın sonunda, en uç noktada bulunuyordu. Lider Oghan’ı ziyaret etmek istemiştim. Oghan’ın tutuklu olduğu haberi gelince oraya gidemedim.

Aslında Yakutya Türkiye için bir nimetti. Dünyanın en büyük elmas yataklarına sahiptir. Oghan, “Türkiye gelsin, bizim elmaslarımızı işletsin” demişti. Fakat Türkiye’den bu konuda talip çıkmadı. Şu anda da Yakutya elmas ocaklarını Güney Afrikalılar işletiyor.

Bitmeyen enerjinizle biriktirdiğiniz hatıraları serdettiğiniz için teşekkür ediyorum.

Kaynak: MUSTAFA GÜDEN