Şubat ayı şahadet ayı olarak bilinir...

Çünkü bu ayda tesadüf müdür, bilinçli midir bilinmez ama yüzlerce İslam alimi ve hak davanın savunucusu şehadet şerbetini içmiştir.

Çünkü bu ayda zulüm, baskı ve dayatmalara boyun eğmeyerek Müslümanların izzet ve şereflerini korumaya çalışan gerçek Müslümanlar zalimlerin gaddar ve hain mermilerine hedef olmuşlardır.

Çok önemli ve değerli şahsiyetler bu ayda şehit edilmiş.

Mesela İskilipli Atıf Hoca... Yazdığı bir kitapta Müslümanların şapka giymelerinin caiz olmadığını belirtmesi suç olarak görülmüş ve 1926 yılının Şubat ayında İstiklal Mahkemeleri tarafından idam edilmiş.

Büyük dava adamı ve dava alanında asrın müceddidi olarak bilinen İmam Hasan El-Benna, 12 Şubat 1949 tarihinde Kahire'nin en işlek caddelerinden birinde hain kurşunlara hedef olmuş ve şehadet şerbetini içmiş.

İslam için mücadele veren Şeyh Said Efendi de bu hareketleri nedeniyle 13 Şubat 1925 tarihinde 50'ye yakın şeyh ve alim ile birlikte Diyarbakır'da asılarak şehit edilmiş.

Amerikalı bir Müslümanolan Malcolm X de Şubat ayında şehadete eren isimlerden biri...

Örneklerini çoğaltmak mümkün.

Bunun yanında Şubat ayı bazı siyasi liderlerin, İslam erleri ve alimlerin de rahmet-i rahmana kavuştuğu ay oldu. 'Bir çiçekle bahar gelmez ama bahar bir çiçekle başlar' diyerek 1969 yılında Konya'dan başlattığı Milli Görüş hareketiyle tüm İslam dünyasında önemli bir konuma gelen, geçmiş dönem Başbakanlarından Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca da 27 Şubat 2011 tarihinde rahmeti rahmana kavuştu.

5 Mart 2011 tarihinde ise Konya'nın manevi mimarlarından Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi hakkın rahmetine kavuşmuştu.

Bu vesileyle hatırımıza gelen tüm İslam erlerine, mücahitlere, şehitlere, hak bildiği dava uğrunda yolundan sapmadan giden ve bu davanın bir adım öteye gidebilmesi için son nefesine kadar mücadele verenlere tekrar Allah'tan rahmet diliyoruz...

Bir şubat ayının daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu Şubat ayında da şehit haberleri ile kabuk bağlamış olan yaralarımız yeniden kanamaya başladı.

Acı haber Malatya'dan geldi. Acının düştüğü yerlerden biri de Konya'nın Ereğli ilçesi oldu. Unutmamıştık aslında. Her zaman hatırımızdaydı. Ama bu olayla acımız yine tazelendi.

Henüz uçaklar düştü, havada mı çarpıştı, bilinmiyor. Sebebi ne olursa olsun, bu millet 4 evladını daha toprağa verdi. Görev için uçmuşlardı, görevleri esnasında hayatlarını kaybederek şehit düştüler.

Ateş yine her zamanki gibi düştüğü yeri yaktı. O şehitlerin aileleri acı içerisinde kıvranmaya başladı. Televizyonlar son dakika haberleri ile bu olayı duyurdu. Şehitlere ilişkin ayrıntılar an be an paylaşılmaya başladı.

Ve şehit cenazeleri toprağa verilmeye başladı. Dün ikindi namazına müteakip Konyalı şehidin cenazesi de memleketi Ereğli'de toprağa verildi.

Sonra bitti... İşte bu kadar...

Yarın da konuşuruz, öbür güne gündemde bununla alakalı hiçbir şey kalmaz. Unutulur gider... Bundan öncekileri nasıl unutmuşsak, bunları da gayet tabi unuturuz.

Unutmak bizim işimiz...

Mesnevi'den:

“Kul, dert ve elemden Hakk'a sızlanır, Allah da der ki: Gördün ya! Nihayet dert ve zahmet, seni bana yalvarır bir hale getirdi, seni doğrulttu.”