Siyaset nedir? Sorusunun karşılığı kişiye göre, toplumlara göre değişik algılana bilinir, yorumlanabilir. Ama günümüzdeki anlaşılır karşılığı” Kanun ve yasaları uygulayıp toplumu yönetmeye Siyaset; bu kanun ve yasaların icra makamı, kurumu ve mekanizmasına da devlet denir” tarifi uygun olsa gerek.

Milletin teşkilatlanmış haline Devlet denilmekte, devletlerin günümüzde yönetim şeklide çoğunlukla beğensek de beğenmesek de seçilmişlerin yönettiği siyaset yolu ile yapılmakta. Türkiye örneklemesi yapacak olursak, bir hedefe, bir davaya inanalar bir araya gelerek siyasi parti kuruyorlar, parti programı ve tüzüğü ile biz iktidara gelirsek ülkeyi bu kriterler üzerinden yöneteceğiz diyorlar, seçmen iradesine göre ya tek başına ya da koalisyonlar kurarak ülkeyi yönetiyorlar. Demokrasi kültürünün yerleştiği ülkelerde usul bu şekilde devam ediyor. Darbe ve dikta rejimlerinde ise tamamen güç ve kudret ile işler götürülüyor.

Peki nasıl bir lider tipi istiyoruz?

Hz. peygamberin vefatından sonra yerine geçecek isim konusunda herhangi bir işarette bulunmaması devlet yönetimi ve siyaset acısından son derece önemlidir.

“Genel ahlak ilkelerini belirleyen kuran ve sünnette, siyasete ve yönetime ilişkin atıflar bulunmamakta, ancak olabilecekleri ve nelerin yapılması gerektiğini, Çağın ve asrın şartlarına göre belirlenmesi istemektedir. Günümüzde insanlar siyaseti günün ve cağın şartlarına ve ihtiyaçlarına göre yapmak durumundadır. Yani başında bulundukları toplumları tanrıdan alınan bir güçle değil milletten aldıkları yetki ile yönetmelidir. Nitekim dört halife dönemindeki yönetim anlayışı böyle olmuştur.

Halife, lider veya devlet başkanı yeryüzünde Allah adına iş gören yönetici değil, Hz. Peygamberin dünyevi otoritesini devam ettirecek, ümmet adına iş gören kimse olarak anlaşılmalıdır. Hazreti Peygamberin siyasi anlamda bize bıraktığı en önemli miras ehliyet, liyakat, istişare, emanet, adalet ve hukuka riayeti esas alan, yani ahlaki ve hukuki ilkelere dayalı bir yönetim modelidir."

Peki yönetimi eline geçirenlerin tavrı, tutumu ne olmalı?

Şeyh Edebali’nin, Osman Bey'i devletin başına geçmesinden sonra yanına çağırarak kulağına küpe olacak bir nasihatte bulundu. İşte o nasihat:

"Ey Oğul!.. Beysin, bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül alma sana. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik, yanılgı bize; hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kem göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana.”

Türkiye’de siyaset uyanıkların, kısa yoldan köşe dönmek isteyenlerin tercih ettiği bir meslek diye algılanır oldu. Halk nezdinde siyaset “içinde zarar ihtimali bulunmayan bir ticaret şekli” olarak görülüyor. Maalesef, siyasetin toplumdaki algısı köşe dönmecilik, rant ve menfaat elde etme, kısa zamanda zengin olma vs. ile telaffuz ediliyor.

Türkiye'de "Beşik Siyasetçiliği" diye bir şey var. Sadece seçtiğiniz kişiye oy vermiyorsunuz, onun 7 ceddine de oy vermiş oluyorsunuz. Adamlar Demokrasi, seçim kılıfı ile sülalesini makamlarına ortak ediyorlar.

Türkiye'de ise siyaset ve bürokrasi ise bir geçim ve zenginleşme kapısıdır. Bu ülke de cumhurbaşkanlığı yapmış olan biri "benim memurum akıllıdır işini bilir" ölçüsünü de devleti başı olarak koymamış mıydı?

Siyasetin Öznesi ne olmalı?

Ülkemizde en çok istismar edilen konulardan birisi de din ve siyaset ilişkisidir. Din, bireysel hayatın düzenlemesi ile ilgilidir. Siyaset ise dini, milli, örfi ve hukuki kuralara göre milletin yönetilmesi ve toplumsal hayatın düzenlemesi ile ilgilidir. Meseleye bu acıdan bakmak daha sağlıklı olacağı kanaatindeyim.

Siyasetin öznesi fikirdi, ilkeydi, parti programıydı. Lider sadece bunun kitlelere ulaşmasında araçtı. Zamanla bu değişime uğradı, siyasetin öznesi lider oldu. Parti politikaları liderin görüşüne, mizacına ve karakterine göre şekil aldı. Ve bu sonuçla liderler oligarşisi doğdu.

Siyaset; eşe dosta rant sağlamak, nüfuz elde etmek, güç sahibi olmak, için değil, milletin emanetini milletin hizmetinde kullanmak için yapılır. Eğer bunu adil ve hakkaniyetli bir şekilde yürütemezseniz hem dünyanıza yazık olur hem de ahiretinize…

Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu sağlığında Türkiye’de siyasetin yapılış tarzını çok güzel şekilde özetlemişti; "Millet yanmasın diye kendini ateşe atanların davası olması gereken siyaset; Ne yazık ki, milleti yakıp kendisini kurtaranların davası olmuştur..."

“Türkiye; yönetenlerin değil, yönetilenlerin zengin ve huzurlu olduğu bir ülke olmalıdır." Türk devlet geleneğinde "zenginliği ilk önce halkına sonra kendine, fakirliği önce kendine sonra halkına yaşatacaksın" diye bir usul vardı bir zamanlar. Ya şimdi...

Peki bunca olumsuzluklara, kötü örneklere rağmen umutsuzuyum. Asla. Son söz yine rahmetli şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’ndan:

“Korkaklık yok!

Döneklik yok!

Uyuşukluk yok!

Teslimiyet yok!

Millet var, biz varız!

Biz varsak, Millet var!”

Unutmayın, "Sular yükselince balıklar karıncaları yer. Sular çekilince de karıncalar balıkları yer." Suların yükselmesi de çekilmesi de Allah'ın gücü ve iradesindedir. Hiç kimse bugünkü gücüne, kudretine güvenmesin. Yarın ola hayır ola.

Umarım Türkiye; yönetenlerin değil, yönetilenlerin zengin ve huzurlu olduğu bir ülke olur.

Duamız; Cenabı Allah yöneticilerimizin hayırlı işlerinde kolaylıklar ihsan eylesin, milletin ve devletin aleyhine olan işlerini iyiye tebdil eylesin.

Baki selamlar.