Öncelikle İzmir’de yaşanan depremde vefat eden vatandaşlarımıza baş sağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. Geçmiş olsun Türkiye’m!

Cumhuriyetin 97’nci yılını kutladığımız şu günlerde tam bir çelişkiyi irdelemek istiyorum.

Yazım depremle alakalı değildi ama deprem yazımın bir parçası oluverdi.

Çelişkili olarak gördüğüm konu;   Cumhuriyet’in 97. yılı münasebeti ile yayınlanan mesajlar, kutlamalar, paylaşımlar. Tam bir tiyatro.
Cumhurun hürriyetini, dayanışmasını, imecesini, gücünü ifade edecek gelişmelerden çok, ritüellere belirli rollere bürünmüş yapmacık törenlerle göz boyama gayretleri çocukluğumdan beri çelişkili bir durumun gözlemcisi olarak beni rahatsız etmiştir.

Cumhuriyet Bayramlarında geçit törenleri ile devletimizin varlıklarının sergilenmesi ile cumhura moral oluyorsa da içimde hep bir yetersizlik duygusu yaşadım. Onlar da ithal edilen varlıklarımızdı.
Şimdi ve daha önceki depremlerde gördüğüm gibi deprem şartlarına aykırı yapılan o modern lüks diye satılan binaların nasıl mezar haline geldiği benimle beraber toplumun büyük bir kısmının canını acıtıyor.
Binaya ruhsat veren kurumlar,  inşaatı yapan müteahhit ve arsa payı olarak daha fazla daire almak isteyen kar paydaşlarının hepsi bu  cinayetin sorumlularındandır.
Deprem uzmanı bir hocamın serzenişi bir hayli düşündürücü. Deprem için riskli bölgeleri açıkladıkça, önlem taleplerini arttırdıkça sadece okumamış değil kelli felli okumuş, hoca olmuş, insanların da: ‘’Hocam bizim bölgeyi riskli bölgeye katmasanız, ya da bu konuları çok konuşmasanız? Dairemizin değeri düşüyor.’’ diye fırçalamaları sizce de büyük bir çelişki değil mi?
Sonra, çıkmış Cumhuriyet Bayramı törenleri üzerinden tartışma yapıyoruz.
Benim esas yazmak istediğim kelli felli holdingler.
Son zamanlarda muhteşem içerikli videolarla insanların da beğenilerini topluyorlar. Ben de videonun içeriğini ve mesajını çok beğeniyorum. Bunlardan birisi Sabancı Holdingin hazırlamış olduğu video.

Sabancı Holdingin kuruluşu 1925’e dayanıyor. Cumhuriyetten iki yıl sonra. Yatırım ve girişimcilik olarak da bu ülkeye çok hizmet etmişler.  Normal bir şirket olsa ve iddialı bir holding olmasa bu eleştiriyi hak etmeyecekler ama maalesef bu çelişkiyi çözemiyorum. Ve sorgulamak istiyorum. 1925’ten bu günümüze kadar tekstil, bankacılık, enerji, yapı malzemeleri, sanayi olmak üzere sosyal yatırımlarla birçok konuda da ülkemize örnek lokomotif olmuş bir holding.

Üniversitesi de var. Yani araştırma geliştirme ve insan kaynağı yetiştirme sistemi kurulu.

95 yıldır, kar etmişler, büyümüşler, büyütmüşler, gelişmeye de katkı yapmışlar ama bu kadar donanım ile ülkemizi dünyada stratejik bir güç haline getirecek bir marka üretememişler.

Veya herhangi bir teknolojiyi ile önder olamamışlar. Başka ülkelerde üretilen ürünleri belki ülkemizde ilk üretmişler ama ülkemize dünyada ilk teknoloji ürünleri ya yok ya da çok az.

Temsa ile bir marka yapılmaya çalışıldı ama onu da yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.  Olaya sadece finansal zararı kurtarmak olarak baktılar.

Enerjisa ile bütün birikimlerini ayaklar altına aldılar. Mersin ve çevresindeki dağıtım şirketini aldıkları andan itibaren elektrik kesintilerinden kurtulamaz olduk. Özellikle Silifke ve sahil mahalleleri.

Sadece Sabancı Holding değil,  birçok holding de benzer. Koç Holdingin de kalır yanı yok.  Almanya’dan Ford Taunus’u söküp burada en iyi yerli olarak satmaya kalktılar. Fabrikalarında ya diğer ülkelerle beraber ülkemizde de aynı anda ürettiler ya da başka şirketlerin temsilcisi olarak ilk ürünü ülkemizde ürettiler. Ülkemizi veya kendilerini dünyada stratejik bir güç haline getirecek bir ürün, teknoloji üretemediler ya da bir sektör  oluşturamadılar.

Ülkemiz ve meclisimiz yıllarca ithali ikame edip bir gün kendi teknolojimizi üreteceğiz umudu ile yasalarla korumacı gümrük duvarları kurarak sadece holdingleri ve güç çevrelerini zengin ettiler.

Enerjide, telekomda, optikte, mikrobiyolojide, gen teknolojisinde, tohumculukta ve tarımda yıllardır başka ülkelerin arka bahçesi haline geldi isek; ülkenin en büyük şirketleri de devlet ile beraber bundan sorumlu değil mi?

Hatta bugün depremlerde evlerimizin mezar haline gelmesi sadece kar ve güç amaçlı davranan şirketler ve siyaset değil mi?
Bu arada bizler 29 Ekim Bayramları ile Cumhuriyeti kutluyorduk. Ama cumhuru hür kılacak ne şirketler ne devlet ne siyaset mekanizması girişimler yapıyordu.

Cumhuru güçlendirmeyen, adaleti tesis etmeyen, dayanışmayı kuvvetlendirmeyen, gelir dağılımını düzeltmeyen hangi şirket, hangi devlet ve kurumları, hangi siyasi parti başarılı olmuş olabilir?

Cumhuriyet Bayramı birey olsun, şirket olsun, kurumlar ve devlet olsun siyasi mekanizmalar olsun ancak cumhurun hürriyetine katkı yaparsa bayramlar anlamlı olur.

Tekrardan geçmiş olsun İzmir’im İmece geleneği olan bir millet olarak , cumhuru hür hale gelmiş bir ülke olmak dileği ile…