Anlatacağım tablo CHP’li hatta MHP’li bir belediye döneminde gerçekleşmiş olsa idi, hiç çekinmez o belediyeyi başlarına yıkar, hayatlarını zindan ederdik!

İzmir Depremi’nin olanca acısıyla üzerimize çöktüğü anda, Mevlit Kandili ve Deprem Günü, mahalleliye aymazca İzmir Marşı dinleten şuur fukarası, şımarık ve belki ajan pravakatörlerin bangır bangır müzik sesleri ile cirit attığı,

İşine gitmek için bindiği motosikletinin herhangi eksiği dolayısı ile bağlandığı, parka çekildiği, nefes alamadığı bir zamanda, hangi akıl kıtlığının sonucu olduğu bilinmez, egzost sesleri ile çocukları çığlık çığlığa ağlatan ama tek bir trafik tedbirine muhatap olmayanların arz-ı endam eylediği,

Hız yapma ve günün-gecenin hangi saati olduğu fark etmeden drift atmanın serbest olduğu,

Starboks, kafa halida, kafa arab bilmem ne marka kahvelerinin kutularının kaldırımlar, bahçe çelenlerine atıldığı, köpeklerin dıçkılarının kaldırımlar ve bahçe önlerine ettirildiği,

Sakin olma imkanı ortadan kalkan mahallelinin evinin önüne aracını park edebilmek için dört döndüğü,

Vs, vd, vb...

Bütün bunlar el’an fazlasıyla Melikşah Caddesi’nin yaşanan gerçekleri.

Mesken, sükûnet bulunan, ikamet edilen, huzur bulunan yerdir.

Olmalıdır.

Sekene ile aynı kökten gelir.

Sakinlik de yine aynı köktendir.

Maalesef Melikşah Mahallesi’nin Melikşah Caddesi’nin 41 Evler Bölümü mahalle sakinliği kavramının ağır saldırı altında olduğu, meskenlerin ise zorla terkedilmek zorunda kalındığı, kalınmakta olduğu bir yer haline geldi.

Belki Meram Yeni Yolu rahatlatmak, belki rant, belki popüler kültür, belki bilerek bilmeyerek inşa ettiğimiz yeni hayat tarzı ve gençliğin talep ve zorlamaları, belki hepsi ve daha fazlası bu sonucu getirdi.

Bu tabloyu inşa eden, ait olduğum siyasi geleneğin mensubu yönetici kardeşlerime –daha önceki gün, dün veya bugün fark etmez- sormak istiyorum;

Buralarda ruhsat verirken, işyerlerine gelecek araçların park edeceği yeri hiç mi düşünmediniz? Düzenleme ortaklık payı adı altında onlarca yüzlerce metrekare arsasını aldığınız mahallelinin evinin önüne mi güvendiniz de ruhsat verdiniz?

Ne yerseniz o olursunuz, ne konuşursanız osunuzdur, nerede yaşarsanız ona göre şekillenirsiniz, ilkelerini hiç mi aklınıza getirmediniz?

Yaşayan bir mahalle hayatı göz göre göre ortadan kalkar, huzur katledilirken gözleriniz hiç mi görmedi, kulaklarınız hiç mi duymadı?

Peki bunca ruhsatı verdiniz, bunca sıkıntıya yol açtınız, bari üretilen çöp, üretilen yeni yaşama biçimine dönük temizlik ve diğer tedbirleri almakta neden gecikiyorsunuz?

Önleyici Emniyet Tedbir diye bir kavram ortada iken, bu bölgede neden bekçi gezmez, neden trafik, asayiş ekipleri görünür olmaz? Toplum güvenliğini, trafik güvenliğini, mahalle huzurunu tehdit ve yok eden, başıbozukluğa neden izin verilir? Bizim anlamadığımız, anlayamayacağımız özel bir ayrıcalık, ayrımcılık, dokunulmazlık, sosyal, siyasal bir deney ve imtiyaz mı söz konusudur bilmek istiyoruz.

Mahalleliye hayatı zehir eden delikanlı bu sözlerim de sana;

Beslediğin köpekle hava atmasını biliyorsun. Tamam anladım. Ama onun pisliğini mahallenin ortasında bırakmaya, kaldırımı kirletmeye hakkın yok. Elin gavuru kadar da mı olamıyorsun. Beslediğin ve sevdiğin hayvanın pisliğini topla ki pisliğe bulanma.

Bangır bangır türlü müzik dinleyen arkadaş, akıllı ol, delikanlı ol. Müzik dinle ama adam gibi. Üçüncü şahısları rahatsız etmeye hakkın yok. Ha insanların evinin içine girmiş baskın yapmışsın ha müziğinle taciz etmişsin hiç farkı yok. Bil.

Hangi kafayla yapıyorsun bilinmez ama hamile kadının ayağının dibine attığın patlayıcı/torpil aslında senin insanlıktan uzaklaştığın andır. Topla kendini.

Önüne geldiğin kafenin parkı mı yok, mahallenin kapısının önüne, garajının önüne park etme. Git Melikşah Çarşamba Pazarı’na koy arabanı. İki adım yürüyüver. Hem sağlığına iyi gelir.

Ey kafe sahibi. Para kazanma adına mahallenin hakkına girdiğini unutma. Kazan paranı helalinden. Ama mahallelinin hakkını girerek, huzurunu çalarak değil. Tut bir vale, müşterinin aracını ya işletmenin önüne ya da vatandaşın evinin önünden kamusal kullanıma uygun yerlere parkettir.

Tüm bu sıkıntıları an be an yaşayan bir vatandaş ama gazetecilik görevimin de gereği olarak ifade etmek istedim. İtiraf edeyim ki tespit ve anlatmak istediklerimin çok azı burada. Zira konuyu kişiselleştirme gibi bir duruma asla düşmek istemem. Ne var ki gördüğümü yaşadığımı da anlatmak zorundayım.

Ne mi yapacağım?

Birincisi buğzediyorum.

İkincisi çok üzgünüm. Tüm bunlar gözümüzün önünde oluyor.

Üçüncüsü mü; zamanını bilemem ama ömrüm olursa, evimi, barkımı terk edip başka yerlere taşınmak, bu tablonun müsebbipleri ile çoklukla öbür dünyada hesaplaşmak üzere mahalleye veda etmeyi düşünüyorum...

Size sekinet ve sağlık dilerim.