Bugün bir hırsızlık yapasım var. Bütün sevgiyi, muhabbeti bir bir toplayıp tam anlamıyla hak edenlere sunmak üzere! 

Geçtiğimiz günde hayatımıza uğrayan, sevgi günü olarak ilan edilen bir hırsızın varlığı dilden dile gezmekte!Sevgiyi bir güne sığdırmaya çalışan sonraki günler, oluruna bırakarak yaşamayı sinsi sinsi hissettiren! İnsanlar o güne, sevginin anlamını bilmeden riayet ediyor. Sevebileceği birinin yanında olması gerektiğini düşünmeye başlıyor. 

İnsan sevme hissini israf etmemeli! Sevgi sabırla ölçülür, şefkatle, tahammülle, muhabbetle! Altınla, gümüşle! Saatle, dakika ile! Ya da günle ölçülmez. 

Bir demli muhabbet ve açık denizlerde hiç bitmeyen, bir ufka yolculuk edercesine yüreğine dolan mutlulukla, huzurla anlam kazanır. Sevgiyi bir güne sığdırmaya çalışanların nasır tutmuş duyguları, her güne yayan muhabbet yüklü insanlara haksızlık etti. 

Sevgililer gününde kesin sevilecek birine ihtiyaç varsa, bizi hiçbir zaman unutmayan bize şah damarımızdan da yakın olan yaratıcımızı sevelim. 

Üstüne basa basa bu günü hatırlatan televizyondaki spikerlerin seslerinin kesilmediği o günlerde babamın masumca söylediği bir cümlesi dikkatimi çekti. “Sevgilinizle buluşup, hediye alacağınıza, Rabbinizi namazla ziyaret edin.”

Bunun üzerine dalıp gittim zamanın koynunda, düşüncelerin eşliğiyle! Düşündümde dalgaların gelgitleri gibi şu yüreğimizin dehlizleri! Başka türlü geçmez ki şu canına yandığım dünya! Gözlerimde gün batımı! Kızılca sardı, bir sevgi bedeni! Oysa sevginin anlam bulduğu an; her gün, beş vakit değil miydi?..

Sevgi muhabbet idi! Sevgilinin kelamını tek tek ezberlemek... Onun huzurunda iliklerine kadar sevgiyi hissetmekti!

Vuslatın kapılarının aralanmasında anahtar görevi gören, secdesinde huzura varışı simgeleyen! Her boyun eğişin bir sıkıntıdan daha arınmak olarak görüldüğü! Gerçek ile hayalin birbirinden ayırt edilemediği, eşsiz bir âleme yolculuk yapmaktı... Bedenin, ruhun dünyasına gidip gelmesinin diğer bir adıydı sevgi...

Sevgi, vakitlere oruç tutturmaktı. Her vaktin orucunu, sevgilinin huzuruna çıkmaya niyet ettiğinde iftar etmekti. Sevgilinin aşkını doya doya içmekti. Diğer bir vakte kadar gönlü sevgiye, huzura aç bırakmaktı. Özlemle, hazan kaplayan yüreği teselli etmekti!

Oysa toplumun yine içler acısı bir durumu daha geçtiğimiz günlerde yüzümüze güle güle kendini belli etti. Sevgiyi bir güne hapsederek onu mahkûm ettiler. Suçsuz olan birini koydular yirmi dört saat duvarının içine ve hediye parmaklıklarının arkasına! 

Mevlana çok doğru öğütlemişti oysa“Dikkat etde kayma, bu zamanda insan çalanlar, altın çalanlardan daha fazla!”

Benim gönlümde sevgi, huzura düşmektir tepetaklak ve mutluluğun dizine çarpmaktır kafanı! Gurbet özlemini, kısa bir yolculukla tatmin etmektir. Dünyaya zehir zemberek suskunluğunu, işte tam da Rabbin önünde bozmaktır. Yakınmaktır, yalan dünyanın bitmek bilmeyen koşturmasından! Talan olan umudun mahzeniyle avunmaktır!Dünya hayatının boğucu işlerinden biran olsun kurtulup, nefes almaktır. 

Eee, Hakka yürüme vakti gelmedi mi? Seccadeleri alın hadi, sevgiliye gidiyoruz.Bu günlerde mevzu derin! Sevgiyle kalın yazı dostlarım...