Bir yenisine daha eriştiğimiz, on bir ayın sultanı Ramazan-ı Şerif tüm Müslümanlara mübarek olsun. Bizi kavuşturan Rabbe hamd olsun.

İbn-i Ömer (radıyallahü anh) Efendimizden rivayet olunduğuna göre, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “İslâm dini beş şey üzerine kuruldu: Birincisi, Allah’tan başka tapacak bulunmadığına ve Muhammed Aleyhisselam’ın Allah’ın elçisi olduğuna şehâdet etmektir. İkincisi farz olan namazı beş vakitte ikâme ve eda etmek. Üçüncüsü muhtaç olan fakirlerin hakkı olan zekâtı vermektir. Dördüncüsü ise hacca gitmektir.. Beşincisi Ramazan ayında oruç tutmaktır.” (Buharî Tere. Vehbi Efendi)

“Hicrî ikinci senede farz kılınan orucun ilk dönemdeki eda keyfiyeti ile oruç hakkında inen son ayetlerdeki orucun eda keyfiyetinin farklılık arz ettiğine dair rivayetler bulunmaktadır. Oruç hükümlerinin zikredildiği yegâne Kur’ân pasajı Bakara 183-187 ayetlerinde tetkik edildiğinde de Ramazan orucunun tedrîce mütevakkıf bir inzâli olduğunu ifade eden bu rivayetler ile ayetler arasında bir paralellik olduğu görülmektedir.

Araştırma sonucunda, orucun ilk döneminde Müslümanların yatsı vaktinden ertesi günün akşamına kadar oruç tuttukları ve evvelden oruç tecrübeleri olmadığı için miskin doyurmak ile oruç tutmak arasında muhayyer bırakıldıkları görülmüştür. Bu dönemden sonra ise ilk etapta fidye muhayyeriyeti kaldırılmış, hasta ve yolcu dışındakilerin Ramazan ayının tüm günlerini oruçlu geçirmeleri irade buyurulmuştur. Müslümanların Ramazan ayı boyunca yatsıdan akşama kadar oruç tutmada zorlanmaları üzerine de ikinci etapta orucun günlük süresi tan yerinin ağarmasından akşama kadar olacak şekilde düzenlenmiş ve Ramazan orucu bugünkü halini almıştır.” (Muhammed Selman Çalışkan)

Oruç Müslümanlara farz kılındığı gibi başka milletlere de emredilmiştir. Bu ibadetin fazileti Allah katında çok fazladır. Bizler gönderildiğimiz bu yatılı hayatta bir misafir olarak emir ve yasaklara uyması gereken canlılarız. İnanç ve tevekkül Allah yoluna sevk eder ve aynı zamanda kişilerin Yaratıcı ’ya daha yakın olmasını kolaylaştırır.

On bir ay istediğimiz gibi yiyip içebiliyoruz. Fakat sadece bir ay tan yerinin ağarması (imsak) ile akşam olması arasında (iftar) bu gereksinimlerimiz kısıtlanıyor. On bir ay dünyada daimi kalacakmış gibi sefâ sürüyoruz. Hani evlerimizde istediğimiz gibi yer, içer ve rahat davranırız ama bir misafirliğe gittiğimizde ev sahibi sofrayı kurar ve ‘hadi buyurun’ diyene kadar bekleriz ya Ramazan-ı Şerif’te de yemek yiyemiyorsun. Ne zaman ki ev sahibi ‘haydi oturun’ diyor o zaman yiyebiliyoruz.

Ramazan-ı Şerif’te Allah ev sahibinin kim olduğunu ve burada bir misafir olduğumuzu bizlere hatırlatıyor. Bir ezan ve salâ arasındaki ömrümüzün içinde; iki ezan okunacak süreye sığıyor rızkımız.  

Manevi anlamda huşû bulan kalplerimizin yanı sıra, fiziksel olarak da; kan şekeri kontrolü, kilo kaybı, bağışıklığı güçlendirmesi, vücuttaki enflamasyonu azaltması, zihinsel fonksiyonların işlevini artırması ve cildi canlandırması, sindirim sistemini dinlendirmesi gibi faydalar da sağlıyor.

Aynı zamanda kişi; öfke kontrolünü sağlar, yalan söylemez, başkasının arkasından konuşmaz, kötü ve çirkin sözlerden uzak durur, haksızlık yapmaz, anne ve babasına saygısızlık yapmaz, diğer insanlarla iyi geçinir. Misafirler ağırlanır. Sıla-i rahim çoğalır.

Oruç, iyi huy ve ahlaki güzelliklerin kalıcı davranışa dönüşmesinde de katkıda bulunur.

Ne güzel bir aysın Ramazan… Bizlere tekrar hem bu fani hayatta misafir olduğumuzu hatırlatıp hem de bir bir güzellikleri önümüze seriyorsun.

İbadetlerimizi eda edebilmek ve bu şerefli ayı hakkıyla tamamlayabilmek hepimize nasip olur İnşallah…

Allah yenisine tüm Müslümanları kavuştursun. Selam ve dua ile…