Yeni Türkiye konusunda en önemli konunun medeniyet restorasyonu olduğunu önceki yazımızda ifade etmiştik. Peki, bir medeniyetin restorasyonu nasıl gerçekleşebilir? Şüphesiz bu konu farklı bilim dallarını ilgilendiren bir konudur. Biz kendi mecramızdan şunu ifade edebiliriz; medeniyet şehirlerde doğar, şehirlerde yaşar ve şehirle hemhal olur. Öyleyse yapılacak çalışmalar; ecdadımızın medeniyet değerleri ile kurmuş oldukları şehirleri ve yükledikleri kimlikleri tespit etmek, incelemek, tamir etmek ve yaşatmak şeklinde sınıflandırılabilir.
Bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Şehir Kimliği adlı çalıştayları başlatmıştır. Bunlardan şehrimizi ilgilendiren ilk çalıştay bir yıl önce gerçekleştirildi. Bu çalıştaydan ne tür sonuçlar çıktı? Neler planlanıyor? Henüz paylaşılmış net bir bilgi yok maalesef!
Peki, asırlardır kimlikli şehirlerimiz halen kimliklerini muhafaza ediyorlar mı yoksa modernizim adı altında bir dejenerasyonla kimliksiz/kişiliksiz şehirler haline mi getiriliyor?
İslam'ın şehre bakışı; Bu emin şehre yemin olsun ki. (Tin 95/3) ayeti ve Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Yeryüzü bana mescit kılınmıştır sözü ile net bir şekilde anlaşılırken; acaba, bir ulu divan, geniş bir ibadethane olan yeryüzü ve şehirlerimize bu gözle bakıyor muyuz?
Anadolu'da sahibinin ölmesiyle birlikte içinde yaşadığı evinde ölmesi, ruhsuz kalması, özellikle kırsalda çokça karşımıza çıkmaktadır. Nitekim yeryüzü tıpkı bir ev gibi yok olmuş, virane olmuş kadim şehirlerin bıraktığı arkeolojik eserlerle doludur. Öyleyse şehrin kimliksiz kalması da yok olacağı anlamına gelmez mi?
Peki şehir kimliği nedir?
Şehir kimliği; her şehirde farklı ölçek ve yorumlarla kendine özgü nitelikler taşıyan; fiziksel, kültürel, sosyo-ekonomik, tarihsel ve biçimsel faktörlerle şekillenen; şehirliler ve onların yaşam biçiminin oluşturduğu; sürekli gelişen ve sürdürülebilir şehir kavramını yaşatan; geçmişten geleceğe uzanan büyük bir sürecin ortaya çıkarttığı anlam yüklü bütünlüktür 1,2
Öyleyse kendine özgü nitelikler, kültürel ve tarihsel faktörleri dikkate aldığımızda Konya; kadim başkent oluşuyla ve Selçuklu Medeniyetini temsil etmesiyle öne çıkmaktadır. Sahip olduğu en kıymetli tarihi değerleri Selçuklular döneme aittir. Bu değerler bazen ahşap bir cami bazen taş bir medrese olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerek alimleri, evliyaları gerekse de tarihi eserlerinde sahip olduğu kimlik açıkça anlaşılmaktadır. Bu kimlik aynı zamanda şehrinde kimliğidir. Dolayısıyla bundan sonra ki süreçte de özellikle şehir mimarisi açısından Selçuklu sanatlarına bağlı kalarak modern tasarımlar yapılması şarttır. Nitekim, Ak Partinin 2014 Yerel Seçimler için hazırladığı Beyanname' de şehirlerin marka şehir haline getirilmesi vurgulanarak, geleneksel mimariye saygılı kimlikli ve kişilikli şehirler oluşturulacağı belirtilmiştir. Hatta örnekte verilerek Selçuklu mimari üslubunun Selçuklu şehirlerinde uygulanması için teşvik edileceği, geleneksel Türk bahçesinden (ki bu aslında Selçuklu bahçeleridir) izler taşıyan park ve yeşil alan tasarımları destekleneceği ifade edilmiştir. Bu bir beyanname olduğundan Ak Parti İl Başkanlığınca ve Yerel yönetimlerce konunun takip edileceğini düşünüyoruz!
Özellikle kentsel yeşil alanlarda; Büyükşehir Belediyesinin ve İlçe Belediyelerinin çalışmaları bulunsa da, bunların büyüklük ve dağılış açısından yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Ayrıca maalesef Kadim Selçuklu Başkent'inde geleneksel bahçe sanatımızın özelliklerini yansıtan bir tek örneğin bile olmaması üzücüdür. Oysa 1200'lerde Meram bahçelerinde, 1221'de Alanya'da; 1227'de Kubadabad da ve daha nice yerlerde inşa edilen Selçuklu Bahçelerinde kullanılmış olan sanat medeniyetimizin en güzide örneklerindendir. Aynı tarihlerde Avrupa'da bırakın bahçe sanatını, bir şehirleşmeden bile söz etmek mümkün değildir. Nitekim o tarihlerde Londra'da insanlar çamur içerisinde yaşıyorlardı. Bugün modernizm adı altında kopyaladığımız gotik, barok yada modern bahçe tasarımlarının hiçbirisi ne medeniyetimize ne de bölgenin ekolojik özelliklerimize uygun değildir. Bu konuya bir sonraki yazımızda detaylı değineceğiz!
Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de şehirleşmede görülen en önemli sorun hızlı nüfus artışı ve plansız büyümedir. Bunun birçok faktörü olduğu ortadadır ancak bu durum kontrolsüz ve önlenemez bir durum değildir. Özellikle 1950'den sonra şehirlerde hızla artan nüfus ve yapılaşma mevcut şehir kimliği üzerinde olumsuz bir baskı unsuru olmuş ve bu etki halen devam etmektedir. Şehir kimliğinin temel öğeleri olan sosyal ve kültürel yapı, doğal çevre ve manevi değerleri en çok etkilenen öğelerdendir. Maalesef, bugün Konya tarihi kent merkezide dahil olmak üzere inşa edilen kamu binaları, iş merkezleri ve konutların özellikle cepheleri kimliksiz, kişiliksiz ve sosyal iletişimi engelleyecek şekilde yapılmaya devam edilmektedir. Bu durum kentsel dönüşüm alanlarında çarpıcı bir şekilde görülmektedir.
Acaba, Konya'da şehir kimliğini muhafaza edecek bütüncül yaklaşımı, yalnız tarihi eseri değil yakın çevresini de planlayan, şehrin silüetini ve ölçeğini dikkate alan ve en önemlisi geleneksel mimari tasarımları kullanan örnekler neden yapılamamaktadır?
Selamlarımla!
______________
- Tekeli, İ. 1990. Bir Kentin Kimliği Üzerine Düşünceler, Antalya Kent Merkezi İçinde Kalekapısı ve Çevresi Kentsel Tasarım Yarışması Notları, Antalya.
- Çöl, Ş. 1998. Kentlerimizde Kimlik Sorunu ve Günümüz Kentlerinin Kimlik Derecesini Ölçmek İçin bir Yöntem Denemesi, MSÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi, İstanbul.