Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra bir Melheme-i Kübrâ (Hristiyanlara göre Armagedon) daha varsa insanlığın kaderinde, bu Amik ovasında işimiz vardı, provasız olmazdı. İçinde bulunduğumuz sistem, tepkimizin şeklini de ayarlıyor bize bırakmıyordu. Protesto yürüyüşü yapabilir, bağırabilir, tencere tava ile ses çıkarabilir, açlık orucu tutabilir, ışık yakıp söndürebilir, insani yardım toplayabilirsin... Demokratik sistemin seçenek sunmakta üstüne yok, yeter ki düzene zarar verecek bir harekette bulunulmasın düzen tehdit edilmesin. Tüm dünyanın gözü önünde 70 yıldır adım adım memleketi işgal edilip öldürülen ama onurluca direnen bir halka, Müslümanca elini uzatamaz omuz veremez, zalimin kolunu Müslümanca bükemezsin. Demokratça tepki gösterebilirsin. Yapılması gereken ile elden gelen arasındaki fark, ölümle yaşam arasındaki fark kadar büyümüşken, biz de yapılması gerekene güç yetiremeyince elimizden gelene mahkûm olmuştuk.
Hamas Başkanı İsmail Haniye'nin Müslüman ülkelere yaptığı sınırlara hareket çağrısına, Anadolu Gençlik Derneği ve Milli Gençlik Vakfı ses vermiş, 1500 araçla Türkiye'nin dört bir tarafından 7- 8 bin insan, iştiyakla yollara revan olup Amik ovasında, Reyhanlı Cilvegözü sınır kapısında toplanmıştı. Biz beş arkadaş bir araçla, bol ziyaretli, tefekkürü, hareketli bir yolculuğa niyet edip, bir gün önceden yola çıktığımız için, Konya konvoyuna iştirak edemedik. Adana'da bir gece konaklayıp pazar sabahı namazdan sonra Adana'dan hareket ettik. Hatay depreminden nasihat hissemizi, altı ay sonra da olsa almak istiyorduk (inşallah bir yazımızda da yolculuğumuzun Hatay bölümünü konu ederiz.) 14.30'da Cilvegözü'ne intikal ettiğimizde sınır kapısına yani miting alanına kadar uzun bir yürüyüş yolu bizi bekliyordu. Araçlar sınır kapısından birkaç kilometre geriye bırakılıyor kalan yol yürünüyordu. Şehir merkezlerinin kısıtlı alanlarında görmeye alıştığımız bu tür kalabalık toplanmalar, açık alanda azlık hissi verse de 7-8 bin kişinin bu zahmeti göze alıp davete icabeti, bu kadar kalabalık bir topluluğun hareket halindeki sükuneti, birbirine saygısı, küçücük bir tatsızlığın bile çıkmaması, içinde bulunulan hassas durumdan enaniyet devşirecek slogan ve söylemlere yer verilmeyişi, teşkilat ruhunun ahlaki olgunluğunun göstergesi ve takdire şayandı. Nevale, su, namaz çadırları her şey güzel düşünülmüştü. Yerlere atılan çöplere kafam takılmıştı ki, programın sonunda bir çağrıyla seferber olunup halledildi.
Program alışılagelmiş formatta idi. İstiklal Marşı ve Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlandı.
Ev sahibi Hatay AGD şube başkanı Serkan Bulut Beyefendi'nin 'Mücahit ve mücahideler' hitabı -son yıllarda adeta terör listesine alınmış kelimelermiş gibi kaçınılan- gönüllere İnşirah verdi.
Hamas eski İçişleri Bakanı ve Hamas başkan yardımcısı Fethi Hamad, canlı telefon bağlantısı ile, Filistin'i birlikte özgürleştirme çağrısında bulundu. Gazze'de tüm dünya ile savaştıklarını, artık bizi tanklarımız ve uçaklarımızla beklediklerini, Nil'den Fırat'a büyük İsrail davasındaki Siyonistlerin hâlâ Gazze'ye kara harekâtı yapamadıklarını Kassam Tugayları'nın onların hakkından geleceğini, Allah'ın yardımının kendileriyle birlikte olduğuna inandıklarını vurguladı. 'Siz Allah'ın dinine yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı doğru yolda sabit tutar. ' buyruğunu hatırlattı. Biz 75 yıldır Allah aşkıyla, Kudüs aşkıyla kanlarımızı dökmekten yorulmadık. Sizin de bu kıyamlarınızda yorulmamanızı bekliyoruz. Kanınızla, canınızla Mescid-i Aksa'nın yanında olmanızı bekliyoruz dedi. "Tekrar ilan ediyorum; sizlerle birlikte Filistin'i özgürleştireceğiz inşallah. Netanyahu'nun, İsrail'in tehditlerine rağmen biz Türk halkının, ümmetin bizimle birlikte olduğunu görmek istiyoruz. Buradan tekbirlerle Gazze'deki kardeşlerinize umut olun." dedi.
Osman Gündüz, Harun Beyaz ve Yusuf Karaburç ezgileriyle topluluğu coşturdu.
Türkiye ve Filistin bayrakları yanı sıra 'Bir avuçsun İsrail', 'Tek yol Cihat', 'Şehadet Bir çağrıdır', 'Mehmetçik Gazze'de.', 'Yıkılasın İsrail' pankartları taşındı. 'Mehmetçik Gazze'ye', 'katil İsrail Filistin'den Defol', sloganları atıldı.
Dr. Abdülaziz Kranşal Hoca sözü aldı: “Bu muhteşem topluluğu sınırın bu tarafında tutan, tel örgüler demir kapılar olduğu sanılmasın. Bugün sınırın bu tarafında bulunuyorsak kırk yedi İslam ülkesinin yöneticilerinin harekete geçebileceğine dair içimizdeki küçük Umut kırıntılarındandır. Eğer bu Umut kırıntıları da tükenirse, Allah şahit olsun ki ne bu topluluğu ne de yeryüzündeki Müslüman halkları kimse tutamaz. Ne sınır ne tel örgü tanırlar. Bu söylediklerimizi, siyonizm ve emperyalizm slogan, edebiyat sanmasın. Onlar tarihimizden bizi iyi tanır, kevgire dönmüş çelik kalkanlarından da tanırlar. Zalim Amerika, değil kapatılan konsolosluğunuzu, yeryüzünü size dar edeceğiz. Öldürdüğünüz her bebeğin hesabını tek tek soracağız." şeklinde konuştu.
Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi önceki dönem Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman ise; Kudüs meselesinin bizim için var oluş meselesi, imani bir mesele oluşuna vurgu yaptı. Birilerinin yaptığı gibi reel politik deyip, konjonktürel gerekçeler üretip itidal telkin etmek için değil, İsrail'i döktüğü kanda boğmak için buradayız. Birileri Doğu Kudüs- Batı Kudüs derken, 'Kudüs doğusuyla batısıyla İslamındır.' demek için buradayız. Günün sonunda, Allah ile savaşan İsrail'in kazanacağı şey ancak Cehennem olacak. Bu savaş, Filistin ve İsrail savaşı değil bu müdafaa; İstanbul'un, Cakarta'nın, Şam'ın Bağdat'ın, Mekke'nin ve Medine'nin müdafaasıdır. Hak- batıl savaşıdır. Gün gelecek terör devleti İsrail, işbirlikçileri ile beraber zelil olup gidecektir. Şehitlerinin başında Gazzeli Şehit yakınlarının;'Bizi Gazze' den göndermeye çalışıyorlar. Ama biz hiçbir yere gitmeyeceğiz. Eğer Gazze'den bir yere gidecek olursak, ancak cennete gideceğiz.' sözlerini hatırlattı.' İşte bu inancı yıkamazsınız. Biz de İslam ülkeleri olarak bu kararlılığı mutlaka kuşanmalıyız' dedi. 'İslam ülkeleri 97 yılında Erbakan Hocamız, Başbakanlık imzası ile El Halil'e nasıl mehmetçiği gönderdiyse, bugün de Şanlı Ordumuz acilen Filistin'e gönderilmelidir.' dedi. 'Başta Türkiye olmak üzere, bütün müslüman ülkelerdeki İsrail büyükelçileri gönderilmeli, Telaviv' deki büyükelçimiz acilen geri çekilmeli, İncirlik Üssü acilen kapatılmalı, İsrail'in merceği Malatya'daki Kürecik Üssüne el koyulmalı' İslam ülkelerinin yöneticilerine seslendi: ' Ne olur korkaklardan, zalimlerden yana olmayın. Yarın rezil olacak, yıkılacak, yeryüzünden silinecek olan İsrail'in yanında değil, gücün yanında, İzzet'in yanında, Filistin'in yanında olun. Yarın İsrail yıkıldığında enkazınızın altında kalmayın. Akdeniz; Amerikan gemilerine ve İsrail'e mezar olacak 'diye tamamladı sözlerini.
AGD Genel Başkanı Salih Turhan buluşmanın Cilvegözü'nde yapılmasına itiraz eden, İstanbul'da Ankara'da yapsaydınız ya da bu araçların benzin paralarını Gazze'ye gönderseydiniz diyen kardeşlere, burada yapılmasının maksatlarını açıkladı;' Sınırdan 680 kilometre ötede bizim insanlık için Cihat eden Mücahit kardeşlerimize Kalplerimizi biraz yakınlaştırabilir miyiz? onlara sesimizi sınırdan dıyurabilir miyiz,' Yeter bitsin bu zulüm, bitsin bu gurbet demeye geldik. Burayı Filistin'e en yakın nokta olduğu için tercih ettik. Terör devleti İsrail'in sahte bez paçavrasındaki - Bayrak demiyorum - Nil ve Fırat arasını kasteden Arz-ı Mev' ud planını burada gerçekleştirmenize müsaade etmeyeceğimizi ilan etmek için buradayız. (Peygamberimizin Amik Ovası hadisine de atıfda bulunarak;) 'Amik Ovası cihadının provasını yapan Müslümanlar olarak toplandık. Geri adım atacağımızı düşünmeyin ey zalimler! Bu gençlik o gençlik. Artık sabırların zorlandığı şu zamanda, İslam ülkelerinin kınama, çok çok şiddetli kınama yapmasını değil, kara, hava harekatı, ne gerekiyorsa yapmalarını istiyoruz. Bu konuda adım atmalarından başkasını istemiyoruz Bir an önce mecliste karar alın siyonist İsrail ile anladığı dilden konuşun. ' dedi. Miting sonrası sağlı sollu zeytin bahçelerinin çevrelediği sınır karayolunda eda ettiğimiz ikindi namazı, Özgür Aksa' da kılacağımız ilk namaza iştirak edebilme dualarımızla daha bir kıymetliydi. 680 kilometre mesafede Aksa, İstanbul’dan gelenler için, yolun yarısı demekti. Edirne, Kars,Trabzon, Samsun hele Konya... her ilden araç plakalarını görmek samimiyetin sağlaması gibiydi.
Özetle mitingin teması; Müslüman halkların, yönetimlerinin kayıtsızlıklarına tahammüllerinin kalmadığı, fiili müdahalenin tek çözüm olduğu yönündeydi .
Girişde buluşma alanına kadar araçların alınmadığı barikatla kesilmiş yürüyüş yoluna, şoförümüzün ağrıyan dizleri sayesinde jandarmadan kopardığımız izinle araçla geçebildik. Arkada oturan kardeşlerimiz yürüdüğü için boşalan koltuklara aldığımız otostop yapan, Arapça konuşan, Suriyeli olduğunu söyleyen gazeteci ve kameraman ne haber yaptı bilmiyorum ama bu kadar yüksek katılımlı bir programın medyada yeterli yer almamasının sebebi de bu kararlı anafikrin örtülme gayreti olsa gerek.