Ramazan ayının geleneksel tartışma konuları vardır. Oruç hafif hafif çarpmaya başladığı zaman bu konular raflardan indirilir, piyasaya sürülür ve tekrar tartışılmaya başlanır.
Acaba imsak vakti sıkıntılı mı, orucu olması gerektiğinden daha uzun süre mi tutuyoruz? Ölçümler yapılır, tartışılır, konuşulur ama bir sonuca varılamadan Ramazan ayı biter. Bir sonraki yıl yine aynı durum söz konusu olur.
Tecrübeyle sabit anlayacağınız.
Bir grup, imsak vaktinde bir sıkıntı olmadığını günlerin uzun, gecelerin kısa olduğu bir dönemde olduğumuzu savunur ve bu kadar uzun süre oruçlu kalmanın doğal bir durum olduğuna işaret eder.
Diğer bir grup daha vardır. Bunlar tan yerinin ağaracağı vakte kadar yiyip içmekte sıkıntı olmadığını demeye getirirler. Ak iplik, kara iplik meselesi. Bir elinde ak iplik, diğerinde kara iplik, ikisinin renklerini ayırıp görünceye kadar yiyip içmeye devam.
İplikleri elinde tutanın gözleri az bozuksa, renk körü falansa ve siz böyle birine tabi olmuşsanız, yaşadınız. Öğleye doğru başlarsınız orucu tutmaya...
Şakası bir yana her iki cenah da orucun vaktiyle ilgili kesin yargılara ulaşamıyor. Bu konuda söz sahibi olan Diyanet İşleri Başkanlığı da tartışmaları bitirecek net bir cümle kurup, son noktayı koyamıyor.
Gelenek haline gelmiş olan Ramazan ayı tartışmaları imsak ve iftar vakitleriyle de sınırlı değil tabi.
Orucumu bozar mı?sorusu var bir de. Yanıt bekleyen en büyük ve en önemli soru. Aman Allah'ım...
Hocalar da yılmıştır iyice bu sorudan. Akla zor gelecek ihtimallerle hocalara sorular soruluyor.
Sakız çiğnesem, denize girsem, kolonya sürsem, fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusunu içime çeksem, yemek programları izlerken ağzımın akan suyunu toparlayıp yutsam, abdest alırken ağzıma verdiğim suyu aynı oranda tükürememiş olsam...
Say say bitmez...
Orucu bozan ne çok şey varmış. Hayır orucu bozan şeylerden ziyade, orucu bozmaya meyilli ne kadar çok insan varmış. Niye uçurumun kenarında yürümeye çalışıyorsunuz kardeşim, bunların hiç birini yapma ki orucunun ecri zayi olmasın.
Kaldı ki (!) senin din kardeşin Doğu Türkistan'da Çin gavurunun'made in China' imzalı bin bir türlü eziyet ve zulmüne göğüs geriyor. Ağzına zorla dökülen içkileri yutmamak için nefesini tutuyor. O adamın orucu bozulur mu diye sormak lazım.
Suriye'de yarım ekmeğe muhtaç mazlumlar var. Üzerlerine yağan bombaların ortalığı tozu dumana kattığı bir ortamda her nefeste bir avuç kum yutan bu insanların oruçları bozulur mu diye sormak lazım.
Arakan'da, Mynmar'da, Somali'de, sömürü altında olan daha birçok Müslüman beldesinde en son ne zaman yemek yediğini hatırlamayan din kardeşlerin yeri geliyor iftar ve sahur yapmadan oruç tutuyor. Onların bu orucu kabul olur mu onu sormak lazım.
Gazze her zamanki gibi... Bir yetim çocuk edasıyla çekilmiş bir kenara bekliyor. Abluka altında olsa da, İsrail gavurunun zulmüne göğüs gerse de orucunu tutmaktan vazgeçmiyor.
Allah onlara sabır versin...
Hocam bir soru da ben soruyorum. Her sene Ramazan ayı geldiğinde yukarıda kısmen bahsettiğim sakızları çiğneyerek oruç tutuyoruz ya, orucumuz kabul oluyor mu?