Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da görev yapacak öğretmenlere Kürtçe kursu verileceğini söyledi.

Gerekçe şu: Bu bölgedeki çocuklar Türkçe bilmiyormuş. Öğretmenler de Kürtçe bilmeyince sınıfta iletişim kurulamıyor, ders yapılamıyormuş.

Gelinen noktada, teorik olarak egemenlik alanımızda bulunan bir bölgede, Millî Eğitim'e bağlı okullarda Devletin resmi dilini öğretemiyoruz. Öğrencilere Türkçe öğretemeyince öğretmenlerimize Kürtçe öğretiyoruz.

Türkiye'nin diğer bölgelerinde ilkokul hatta anaokulu çocuklarına İngilizce öğretmek için gösterdiğimiz çabayı Doğu ve Güneydoğu'da Türkçe öğretmek için neden gösteremiyoruz?

Kanunî bir engel mi var?

Türkçe öğretecek öğretmenimiz mi yok?

Çocuğun ailesi Türkçe bilmeyebilir. Haliyle çocuk da öğrenememiştir. O zaman ana sınıfını ve ilkokulun birinci sınıfını Türkçe öğretimine ayırırsınız. Diğer sınıflarda da Türkçe ağırlıklı derslerle öğrencinin Türkçesini ilerletebilirsiniz.

Neden böyle yapılmıyor da öğretmene Kürtçe öğretiliyor?

Oy endişesi mi?

Yoksa korku mu?

Egemenlik alanımızda egemenliğimizi kaybetmiş olabilir miyiz?

Olaya bir de şu açıdan bakalım:

Bu çocuklar Türkçe öğrenmeden mezun olacaklar.

Sonra ne olacak?

Bunun orta öğretimi var, lisesi var. Türkçe bilmeyen öğrencilerin buralarda başarılı olması mümkün mü?

Ya üniversite? Türkçe bilmeyen öğrenci üniversite imtihanını nasıl kazanacak? Kopyayla mı?

Çocuğunun geleceğini düşünen anne babaların, onları Türkçe öğrenmeye teşvik etmesi gerekmez mi? Tıpkı Almanya'da yaşayan, kendisi Almanca bilmeyen ama çocuğunun çok iyi Almanca öğrenmesini isteyen Türkler gibi!

Bu işte bir terslik var.

Belli ki birileri bölge halkının kafasına bölünme fikrini iyice yerleştirmiş.

Artık Türkçe öğrenmeye bile ihtiyaç duymuyor ve direniyorlar.

Zaten uzun zamandır PKK'nın çağrısı, belki de baskısı sonucu Devletin okullarını da boykot ediyorlardı. Belki isteyerek, belki istemeyerek! 

Televizyonlara çok yansımıyor ama boykot pek çok okulda kısmen de olsa devam ediyor.

Gelinen noktada koskoca Türk Devleti adeta havlu attı. Bölge halkını istediği noktaya getiremeyenler PKK'nın istediği noktaya geldi.

PKK başından beri Türkçe eğitime karşı çıkıyor, Devletin Kürtlere kendi anadilinde eğitim vermesi gerektiğini söylüyordu. En önemli taleplerinden biri buydu.

Bu talebin arkasında yatan gerçek düşüncenin ne olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.

Sonuçta PKK istediklerini bir bir alıyor. Sayın Bakanımız ise televizyonlarda, sanki çok önemli bir iş yapmış gibi, öğretmenlere Kürtçe öğretileceğini söylüyor. 

Herhalde seçim öncesi yapılan böyle bir açıklamanın AKP'ye bölgeden oy getireceği düşünülüyor.

Ama nafile!

7 Haziran'da HDP'ye giden bir tek oy bile bu açıklama sebebiyle AKP'ye gelmeyecek. Tam tersine, 8 Haziran'dan beri kendi saflarına çekmeye çalıştıkları milliyetçi oylar da uzaklaşacaktır. Zira milliyetçilik lafla olmuyor. İcraatlarınızla göstereceksiniz milliyetçi olduğunuzu.

Bir de!

Milliyetçiliği ayaklarız altına alıp çiğnemeyeceksiniz. Gün gelir lâzım olur.

Kim ne derse desin, bunun adı acziyettir. Bunun adı teslim olmaktır. Bunun adı, bölgede Devlet egemenliğinin kalmadığının ilanıdır. 

Şimdi birileri, her zaman olduğu gibi, “büyüklerimizin vardır bir bildiği” diyebilir.

Eskiden ben de böyle düşünürdüm. Ama büyük denilen adamları tanıdıkça bizden daha çok şey bilmediklerini yakinen müşahede ettim.

Son olarak şunu da ifade edeyim ki, bu kafayla o bölgede görev yapacak doğru dürüst öğretmen de bulamayacak, okulları PKK'lı öğretmenlere terk etmek durumunda kalacağız. Onların da nasıl bir eğitim vereceklerini söylemeye gerek yok sanırım.