Son günlerde yaşanan gelişmelerin, Türkiye'de bazı kesimlerin başlattığı ekonomik boykot çağrıları, sadece siyasi bir tepki değil, aynı zamanda ülke ekonomisine zarar verme potansiyeli olan tehlikeli bir girişim haline geldi. Ekonomik boykot adı altında yapılan bu çağrılar, aslında doğrudan yerli üreticileri, istihdam sağlayan şirketleri ve ülkemizin ekonomik istikrarını hedef almaktadır.

Ekonomik boykotlar, yalnızca hükümete ya da belirli kurumlara yönelik bir tepki olarak kalmaz; zincirleme bir etki yaratır ve doğrudan halkın kendisine zarar verir. Boykot edilen firmalarda çalışan binlerce insanın geçim kaynağı, bu tür hareketler nedeniyle riske atılmaktadır. Ayrıca, ülkemizin uzun yıllardır emek vererek inşa ettiği milli markalar, bu tür kasıtlı kampanyalar nedeniyle ekonomik zarar görebilir ve küresel pazardaki rekabet gücünü kaybedebilir.

Sağduyulu vatandaşlar olarak, duygusal tepkilerle hareket etmek yerine, ekonomik bağımsızlığımızı ve ülkenin refahını korumaya odaklanmalıyız. Demokratik tepkiler elbette ki meşrudur, ancak bu tepkilerin ülke ekonomisine zarar vermeyecek şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Türkiye’nin geleceğini karartacak, işsizlik ve ekonomik sıkıntıları artıracak boykot gibi eylemler yerine, yapıcı ve çözüme odaklı adımlar atılmalıdır.