3 gün aralıksız süren kar ve tipinin ardından dün sabah saatlerinde güneşi gördük.
Sevinedüşdük güneşi görünce. Güneşin doğduğu sabahın öncesine baktığımızda iki farklı dünyayı yaşıyor gibi sevindik.
Tamam dedik, bu iş oldu. Yırttık, ölmeden, telef olmadan atlattık bu büyük tehlikeyi...
Aslında tehlike değil. Daha düne kadar rahmet yağsın diye dualar ediyor, cemaat halinde rahmet duasına çıkıyorduk.
Suyumuzun azlığından yakınıyor, ürünlerin tarlalarda yandığını söylüyor, barajların alarm verdiğini duyuruyorduk.
KOSKİ daha 3 ay öncesine kadar sürekli olarak uyarı yapıp, tasarrufu elden bırakmamak gerektiğini söylüyordu.
Farkındaydık aslında her şeyin. Allah rahmetini vermezse, belki de bu yaz susuzluk sıkıntısı hat safhaya ulaşacaktı. Sularımız kesilecekti.
Belki de kıtlık baş gösterecekti.
Allah biz aciz, kendisine muhtaç kullarının bu feryadını, dualarını kabul etti. Daha ne isteriz değil mi?
Allah'ın rahmetine yeterince hazırlıklı olmadığımız için ateşe düştük. Eyvah dedik, vah ettik... Mahrum kaldık, mağdur olduk, kimileri ölümle burun buruna geldi.
Önceki akşam yaşanan tipi belki görülmemiş bir şeydi. Büyüklerimiz bahsediyorlar da biliyoruz. En son 1985 yılında havamız bu kadar ayaz olmuş. Kar ve tipi etkisini böylesine fazlaca göstermiş.
Aradan 20 yıl geçtikten sonra aynı manzaraları yine yaşıyoruz. 20 yıldır adam akıllı kış yaşamayan Konya, kışı unutmuş demek ki. Bu 20 yılda da kendimizi afata hazırlayamamışız.
Geçtiğimiz 2-3 günde yaşanan manzara bunu gösteriyor. Beyhekim Devlet Hastanesi ve Numune Hastanesi'nin bulunduğu Beyhekim Mahallesi'ne ulaşım tamamen durdu. O bölge tamamen mahrum, o bölgede yaşayanların tamamı mağdurdu.
Polis telsizinden geçen anonsları dinlediğimde 'güler misin, ağlar mısın' durumunu yaşıyordum. Birisi Beyhekim'e ulaşılamadığından, ambulansların hareket edemediğinden, yolun tamamen kapandığından bahsediyor; öteki de 'anlaşıldı' diyor. Anladın da ne oldu?
Az aşağısına inelim, Bosna Hersek Mahallesi... Şehir efsanesi olarak bildiğimiz manzaraları burada yaşadık. Tipi insanı sürükleyip götürür mü, götürdü. Belki şehre kurt inmedi ama o da olabilirdi. Es kaza dışarı çıktıysanız yandınız, affedersiniz yanlış söyledim, dondunuz...
İşine gücüne gidip gelenler önceki akşam bu sorunlarla boğuştu. Bosna Hersek Mahallesi'ne giden yol tamamen kapandı. Ulaşım iptal...
Tramvaylar dahi güç bela ilerledi. 45 dakikada, saatte bir tramvay geldi. Durakta beklerken telef olmadan tramvaya binebildiyseniz, yırttınız...
Az daha aşağı taraflara inelim. Organize sanayi bölgelerine bakalım. Elektriklerin kesilmesi nedeniyle devasa firmalar paydos etti. İşçi servisleri hava kararmadan şehir merkezine ulaşabilmenin gayreti içerisindeydi.
On binlerce işçi dün gece evine gidemedi, sanayide mahsur kaldı. Gözünü karartıp evinin yolunu tutanlar ise çıktıklarına pişman oldu. Güç bela kendisini evine atanlar, buna sevindi, şükretti...
Şimdi yiğidi öldürüp hakkını da yememek lazım. Konya Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin ekipleri var güçleri ile sabaha kadar kapanan yolları açmak için mücadele verdi.
Ama var güçleriyle! Bu güç yeterli değildi. Şu gerçeği tekrar tekrar görmüş olduk ki, biz şehir olarak kışa hazır değiliz.
Mesnevi'den:
Can, beden kavgasından kurtulursa, beden ayağı olmaksızın gönül kanadıyla uçmaya başlar.