LİSEYE DÖNÜŞEN ÜNİVERSİTELER

Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Alanya'da açılacaktı. Bir hayırsever binalarını bile yaptırmıştı. Ancak bir türlü olmadı. Çünkü Üniversite, Alanya'da çalışacak öğretim üyesi bulamadı.

Bunun üzerine fakültenin Antalya'da açılmasına karar verildi.

Öğretim üyesi bulundu, araştırma görevlisi alındı, öğretime başlandı. Fakülte kısa sürede hızla gelişti, pek çok öğretim üyesinin ve öğrencinin tercih ettiği bir fakülte haline geldi. 

Bugün, eğitim kalitesi olarak Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Türkiye'nin köklü fakülteleri ile boy ölçüşecek duruma ulaştı. 

Samsun'da da 19 Mayıs Üniversitesi'ne bağlı bir hukuk fakültesi kuruldu. Samsun Karadeniz bölgemizin cazibe merkezi olan şehirlerinden biri! Bu yüzden hukuk fakültesine kısa zamanda öğretim üyesi bulundu ve öğretime başlandı. Fakat gelin görün ki siyasî baskılarla hukuk fakültesi Çarşamba ilçesine nakledildi. 

Çarşamba'ya öğretim üyeleri gitmek istemiyor. Alanya'ya gitmeyen öğretim üyesi Çarşamba'ya gider mi? Öğrenci de büyük şehir dururken ilçede öğrenim görmek istemez. 

Bu yüzden 19 Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi beklenen gelişmeyi gösteremedi, adeta çakıldı kaldı. Bir fakülte siyasete kurban edildi.

Yanlış tercihler yüzünden bir türlü gelişemeyen, hoca kadrosunu tamamlayamayan daha pek çok hukuk fakültesi var. Bunlar Devlet üniversitelerine bağlı ve il merkezlerinde kurulmuş olan fakülteler. Meselâ Erciyes (Kayseri), İnönü (Malatya) ve Afyon Kocatepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi bunlardan sadece birkaç tanesi. Bu fakülteler üç beş tane fedakâr ve idealist öğretim üyesi sayesinde ayakta duruyor. 

Hükümetin her şehre bir üniversite açma hevesi ciddi bir kalite problemini beraberinde getirdi. Üniversite var ama hoca yok.

Hocasız eğitim olur mu?

Olur, ama ona göre olur.

Bu zamana kadar yeterli sayıda öğretim üyesi bulamayan kıyıda köşede kalmış üniversite ve fakülteler bundan sonra bulabilir mi?

Hiç şüpheniz olmasın, dört beş yıla kadar hepsi bulur.

Nasıl mı?

Hukuk Fakültelerinin sayısını bilen yok. Her yıl yaklaşık 12 bin civarında öğrenci alınıyor. Halihazırda hukuk fakülteleri yılda 6 bin civarında mezun veriyor. Bu sayı üç dört yıl sonra 10 binlere ulaşacak.

Ne yapacak mezun olan gençler?

Türkiye'nin hâkim savcı ihtiyacı belli. Hepsi hâkim savcı olamaz.

Binlerce avukatın arasından sıyrılıp para kazanmak da kolay değil.

Hâkim savcı olamayan, avukatlık da yapamayanlar araştırma görevliliğine heves edecek. 

Bir zamanlar araştırma görevlisi bulamayan fakültelere onlarca, belki yüzlerce müracaat olacak.

Bunlara kısa zamanda doktora yaptırılacak ve yardımcı doçent olarak atanmaları sağlanacak.

Böylece bırakın Çarşamba'yı, Güneydoğu'nun en ücra köşesindeki hukuk fakültesinin bile hoca meselesi kalmayacak.

Peki ya eğitim kalitesi?

Tahmin edileceği üzere kalite yerlerde sürünecek.

Üniversiteler yüksek liseye dönüşecek.

Meselâ Konyalı bir öğrenci, Konya'da başladığı eğitim hayatını Konya'da tamamlayacak. Çünkü artık her ilde bir hatta bazılarında birkaç tane üniversite var.

Öğretim üyelerinin de büyük bir çoğunluğu o şehirden olacak ki şu anda bile üç büyük şehrimizdeki üniversiteleri bir kenara bırakırsak, üniversitelerimizin büyük bir çoğunluğunda manzara böyle!

Bunun anlamı şudur: Üniversiteye öğrencilerinin büyük bir çoğunluğu, sanki yüksek liseye gider gibi, hemşerileri arasında, yine hemşerisi olan öğretim üyelerinden ders alacak.

Başka şehirleri, kültürleri ve fikirleri tanıma imkânı olmayacak. 

Oysa üniversitede, diğer adıyla evren şehirde, evrensel bir eğitim verilmesi hedeflenir.

Bunun için de öğrencilerin, bırakınız farklı şehirleri, farklı ülkelerin öğrencileri ve hocaları ile tanışması, onlardan ders alması gerekir.

Erasmus bu hedefe hizmet eder. Ama Erasmus programından istifade eden öğrencilerin oranı yüzde biri bile bulmaz.

Bu mesele sadece hukuk fakültelerinin değil tüm fakültelerin meselesidir.

Sadece üç beş tane büyük şehirde üniversite açılmasını isteyen bağnaz bir zihniyete mensup değilim. 

Ama bu iş ilçelere kadar da düşürülmemelidir.

Her üniversitenin hatta fakültenin filizlenip gelişebileceği bir ortam vardır. Bu ortam iyi seçilmezse üniversitelerimizin mahallileşmesinin önüne geçemeyiz. Üniversitelerimiz yüksek liseye döner. Üniversite eğitimi vermek yerine üniversitecilik oynar dururuz.

Bizden söylemesi!