Eski çiftçilerin bir tohum seçme tekniği vardı.
Özellikle domates örneği ile anlatacağım.
Tarlada domates olgunlaşmaya başlayınca, ekim yapan aile tarladaki en güzel domatesleri takip eder onu tohuma bırakmak için o fideleri işaretlerdi. Herkes bilirdi ki; bu gelecek sene için tohum olacak ona dokunulmazdı.
Domates mevsimi bitince üreticiler kendi aralarında ürünleri değerlendirir, hatta gelecek sene de o üreticiden tohumunu temin etmeye çalışırdı.
Tohumun bu şekilde, zaman içinde temin etme süreci en kaliteli domatese ulaşma yolculuğuna dönüşürdü.
Ata tohumlarımızın oluşma süreci de böyle gelişir.
Bu tohumlama sürecinde genelde devlet vatandaşı hep yalnız bırakırdı.
Bu temin süreci bir metoda sisteme bir türlü bürünemezdi.
Devlet son yıllarda biraz uyandı ama hala bu bilinç küçük ve orta ölçekli çiftçilerimizi de kapsayacak sisteme oturmadı.
Bu arada büyüyen talep ile verimlilik artışı ihtiyacı, çiftçiyi endüstriyel tohumculuğa yöneltti.  Bu aşamada devreye küresel tohumcular girdi. Gen teknolojisi ile üretim ön plana çıktı. Bize gözle beğenebileceğimiz, dayanıklı ürünleri yetiştirebileceğimiz tohumları verdiler. Üstelik dekar başına çok da verimli idi.
Sonra hastalıklar başladı. Aynı tohumcu firmalar bu hastalıkların üreticileri olarak karşımıza çıktılar. Hemen ilaç satmaya çalıştılar. Tohumdan kazandıkları kadar ilaçlarından da kazandılar. 
Üreticilerimiz adı üstünde üretici iken onların tüketicisi haline getirildi.
Tarım ekonomisi, finansı, üretim tekniği konusunda yalnız kalan üreticilerimiz; bir taraftan tohum ve ilaççılara bir taraftan gübre tüccarlarına diğer taraftan da sermaye kaynağı olarak kabzımallara mahkûm edildiler.
Bunlara ek olarak yağmur, fırtına don da darbelere eklendi. Yeterli bilince sahip olmayan üretici maalesef tarlada çaresiz, yalnız fukaralığa mahkûm oldu.
Bugünlerde iki yıldır çalışılan hal kanunun meclise geleceğini söylüyorlar.
Kabzımallık düzenlenecek. Kabzımal kabzımala mal satamayacak.  
Çiftçi kooperatif eliyle mallarını hallere götürebilecek.
Bütün bunlar güzel bir şey de sorunun özü, çiftçinin kanunları anlayıp uygulayıp yaşamına nasıl yansıtacağı konusunda yeterli imkanları yok.
İl ve ilçe tarım müdürlükleri insan kaynakları olarak çok yetersiz. Ofisleri il ve ilçelerde.
Tabi dışarda on binler boşta ziraat teknikeri ve mühendisi geziyor, işsiz.
Ve çiftçi ve üretici aileleri gelişen ekonominin taleplerine göre pozisyon alamıyor.
Çiftçi çocukları geleceklerini planlayamıyor.
Gün geçtikçe tarlalar boşalıyor.
Köyler boşalıyor. Mahalleler yaşam alanı olarak daha az tercih ediliyor.
Covid pandemi süreci ile biraz doğaya dönüş başladı ama biz önce doğanın yaşamını sürdürülebilir hale sokalım.
İl ve ilçe tarım müdürlükleri yeterince araziye gitmiyor veya gidemiyor.
Politikacılar üreticinin gerçek probleminden çok anlık politik etkisinin hesabında. Gelecekteki oyunu nasıl alacağını düşünüyor. İşin reklamına talip.
İktidar maalesef sorunun özünden uzak.
Muhalefet zaten yeterince vakıf değil. Olmaz, yaptırmam demekten öte kendi projesini açıkça tanımlayamıyor.
Böyle olunca istikrarsız bir tarım politikamız var.
Hal kanunu çalışmasında çiftçi kooperatifleri diyor. Artık bu kooperatif lafını bırakalım. Bu kanunun adını İmece kanunu yapalım.
Bu kanunu imece gözüyle de değerlendirelim. Binlerce yıllık geleneğimizin ismini ve şeklini kanuna dahil edelim. 
Yabancı kelime kooperatif ( cooperative; cooperation öncelikli anlamı, yani işbirliğinden gelme).
İmece; dayanışma, tamamlanma, paylaşmadan gelme. 
Kooperatif kelimesinin manası bile kapitalizm kokuyor.
İmece ruhu olmazsa kooperatif diye bir şey olmaz. Zaten yıllarca olmadı da. Komünist dediler, Hırsızların suiistimal ettiği yer dediler. Öyle de oldu. Yıllarca örneklerine şahit olduk.
Kanun koyucu bu konuyu topyekûn ele almalı.
Daha ucuz sebze meyve nasıl üretiriz değil de hem tüketici hem üretici tarımdan birlikte nasıl kazanır nasıl fayda sağlar onun peşinde olalım.
Çiftçinin refahını da düşünerek. Yoksa sadece düşük fiyat ancak çiftçiyi ezer, eder. Durum onu gösteriyor.
Küresel gıda krizinde tarımdaki bu düzenlemeler çok daha anlamlı hale geliyor.
Elimizi çabuk tutalım.
Kendi kendimize yeterli tarım toplumuyuz bari bu konuda tam bağımsızlığımızı elimize alalım. Gıda konusunda istikbalimiz güvende olsun.