Küçüklüğüme bakmayın, büyük haklarım var benim… Sadece minik bedenimi, oyun dolu zihnimi ve yaramaz hareketlerimi görüyorsunuz. Fakat ben de bir bireyim ve sizin yaş almışlığınız kadar hakka sahibim…

Benim gibi olan; konuştuğumuz dil, doğduğumuz şehir, geldiğimiz ırk, din, görüş fark etmeksizin milyonlarca akranım ile siz büyüklerden ayrılmayan bir yaşama tabiiyiz. Ve siz büyükler bizler için düşündüğünüz tüm yasa ve uygulamalarda bizim yararımızı göz önünde bulundurmak zorundasınız.

Bizleri dünyaya getiren anne ve babalarımızın sorumluluklarını yerine getirmelerine ihtiyacımız var. Çünkü bizler güçsüz ve zayıfız. Korunmaya ve bakıma gereksinim duyuyoruz. Bazılarımız bunlardan yoksun bir başına büyümek zorunda kalabiliyor. Bu gibi durumlarda ise devlet babamızın devreye girmesi gerekiyor. Bu hakların hepsini bize o sunuyor ya...

Yaşamak, her çocuğun temel hakkıdır. Ve büyüklerin ilk görevi çocukları korumaktır. Fakat bazı büyüklerimiz bizleri savunmasız görerek kötü düşüncelerine alet edebiliyor. Canımızı yakıp, ailelerimizin de yüreğine ateş düşürüyorlar. Son zamanlarda kaybolan ve cennete giden arkadaşlarımın haberlerini sıklıkla alıyor olmak beni çok üzüyor. Fakat küçük bebeğime sarılınca biraz unutabiliyorum.

Sanırım daha sizlerde olan; kin, öfke, menfaat, bencillik gibi duygulara sahip değilim. Büyümenin en kötü yanı bu olsa gerek. Biz çocuklar saf ve temiz düşüncelerimiz ile hareket ederken, sizler bilinçli ve nefsinizin kötü fısıltılarına kulak veriyorsunuz.

Ha, bir de şu var! Ne kadar küçük olsak da bizim de görüşlerimizi serbestçe ifade etme, bizleri ilgilendiren her konuda düşüncelerimizin dikkate alınmasını isteme hakkımız var. Sizlerin de bunları dinleme sorumluluğunuz var. Fakat siz bizleri küçük olduğumuz için susturuyor,  söylediklerimize gülüp geçiyorsunuz. Aslına bakarsanız; hiç kimse bizim onurumuzu kıramaz, bizi küçük düşüremez, özel hayatımıza karışamaz. Bu hakkımız yasalar ile korunmaktadır.

Bizler sizlerin geleceği, bu kültürü ve devleti ilelebet devam ettirecek olan küçük bayraktarlarız. Atatürk’ün de söylediği gibi; “Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir.”

Keza Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de; “Evladınıza ikram edin. Nasıl ana babanızın sizde hakkı varsa, evladınızın da sizde hakkı vardır.” diyerek bizlerin haklarına dikkat çekmiştir.

Üzgünüm çünkü bizim haklarımız sadece sözlerde ve yasalarda yer almakta… Anne ve babamıza bağımlı ve onların düşünceleri ile yaşama zorunluluğumuz var. Kendi düşüncemizi savunduğumuz zaman psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalıyoruz. Büyüklerimizin inandığına inanmak, yaptıklarını taklit etmeliyiz. Bunun nedeni bizi canlı bir eşya olarak görmeleri olsa gerek…

Anne ve baba; eğitmek, öğretmek, yetiştirmek ve büyütmek zorunda fakat bastırmak, ötekileştirmek ve küçümsemek; bizler büyüdüğünde özgüvenimizi yok edecek şeyler… Her çocuk kendine münhasır bir kişilikte dünyaya gelmekte… Başkaları ile kıyaslamak ve yarıştırmak katiyen doğru değil. Geçmişimiz annelerimizin; hep komşunun, amcanın, teyzenin çocuklarının yaptığı şeyleri bizlere dayatması ile geçti.  

Hepsini geçtim de… Minik bedenlerimizin istismarcılar tarafından savunmasız görünmesi beni ve arkadaşlarımı çok korkutuyor. Çünkü daha kendimizi koruyabilecek kadar güçlenmedik. Gerçi güçlü olsak ya da olmasak kimsenin buna hakkı yok! Bizlere sahip çıkın ve saygı duyun. Bir çocuğu yaralamak zihinsel ya da fiziksel, gelecekte meyve verecek olan bir fidanı kökünden sökmektir.

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları gününe ithafen farkındalık yaratmak adına… Kutlu olsun.