Ne olacak bu Konya'da trafiğin hali?

Şehir karmakarışık...

Aynı alan içerisinde büyüdükçe daha kalabalık bir hal alıyoruz. Araç sayısındaki artışa karşılık, araçların trafikte seyredeceği alanların da daralması trafiği alt üst ediyor...

Şu şartlarda kısa vadede trafik problemlerinin çözülebileceği görülmüyor.

İstanbul Yolu'nu 1. Organize Sanayi Bölgesi yakınlarından Ankara Yolu'na bağlayan cadde ve caddenin devamındaki kavşak mesela... Bu şehri yönetenleri sabah 07.30 ile 08.30 saatleri arasında; olmadı akşam 17.30 ile 19.30 saatleri arasında bu bölgeye bir getirmek lazım.

Şoförleriyle değil ama araçlarını kendileri sürerek gelecekler. O atmosferi, trafiğin içinden çıkılmaz o halini yaşayacaklar. Yaşayacaklar ki, anlasınlar milletin ne çileler çektiğini...

Aslında Ankara Yolu da aynı sorunların yaşandığı caddeler arasında. Akşam saatlerinde Belh Kavşağı'nda kırmızı ışık yandığını ben Galericiler Kavşağı'ndaki gazete binamızda hissedebiliyorum. İki kavşak arasındaki yaklaşık 2 kilometrelik alanda o kadar yoğun bir araç trafiği oluşuyor yani...

İstanbul Yolu da baştan başa bu yoğunluğun yaşandığı ana güzergahlar arasında. Konya'nın mevcuttaki çevreyolu aslında burası. Şehrin orta yerinden geçen böyle bir yol olursa, trafik yoğunluğunu da hoş karşılamak lazım. Ancak özellikle maç günlerinde millet kaçacak delik arıyor adeta...

Trafiğe bir düğüm atıldı mı, bir daha kolay kolay çözülmüyor. Allah korusun bir de kaza filan olmuşsa, vay halimize...

Bütün bunlar şehri bu yoğun trafikten arındırmamız gerektiğini gösteriyor.

Ağır tonajlı, uzun ve geniş araçları şehrin merkezinden uzaklaştırmamız gerekiyor.

Şehirlerarası yolcu taşımacılığı yapan otobüslerinşehrin merkezini kullanmaması gerekiyor.

Sanayiler ile şehir merkezinde işçilerin ulaşımını sağlayan işçi servislerinin de aynı şekilde şehirden arındırılması icap ediyor.

E tabi bütün bunları gerçekleştirebilmek için de çevre yolunun acilen bitirilip hizmete sunulması, sanayi ile şehir merkezinde ulaşımı toplu halde sağlayacak bir altyapının oluşturulması gerekiyor...

Keşke sorun sadece bu olsa...

Alaeddin ile Adliye arasındaki tramvay çalışmaları nedeniyle yolun büyük ölçüde daraltıldığı herkesin malumu. Bir yere bir hizmet gidecekse, o hizmet gitmeden önce yaşanan zorlukları da sineye çekmek gerekiyor elbet.

Bunun yanında Bedesten'e giren bütün yolların trafiğe kapatılmış olması da Bedesten'de oluşturulmak istenen o arındırılmış havayı daha iyi solumamızı sağladı. Birazcık daha ileriye gidip Aziziye Camii'nden Larende Caddesi'ne, Kadınlar Pazarı civarına ve Yeni Larende Caddesi'ne baktığımızda ise yine aynı sorun karşımıza çıkıyor.

Trafiğimiz git gide İstanbullulaşıyor.

Yollar zaten sıkışık. Trafik zaten yoğun. Bu yoğunluğun ortasında kâlesiz bir şekilde yolun kenarına araçları nizami bir şekilde park ettirmeye çalışan belediye görevlilerini de görünce, “Trafiği rahatlatmak yerine neden araç parkları ile trafik daha da içinden çıkılmaz bir hale büründürülüyor?” diye soruluyor.

Aziziye bölgesindeki esnaf, artık işyerine bile zor girip çıktığından şikayet ediyor. Sonra sağda solda, kaldırımlardan yayaların değil araçların ilerlediğini gösteren fotoğraflara alık alık bakıyoruz.

Hani bir laf vardır, 'Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil' diye... Benimki de o hesap. Sustuğumuz zaman arayıp, neden bu konuları yazmadığımızı soruyorlar. Bu şehrin sorunlarına eğilmemiz gerektiğini hatırlatıyorlar.

Bize de bunları tekrar söylemek düşüyor. Belki bir gören, belki ilgisini çeken birileri olur da vatandaşın trafik ve park sorununa bir çare bulur.

Mesnevi'den:

“Kim fena bir adet koyarsa ona her an lanet gider durur.”