Geçtiğimiz yıllara göre bu kış Konya’da kuraklık göze çarpıyor. Hem kar hem de yağmura hasret kalındığı gibi sıcaklıklar da mevsim normallerinin üstünde seyrediyor. Meteoroloji tarafından yapılan açıklamalarda Konya’da kar yağışının etkili olacağı söylense de bu gecikmeden hem üretici hem de vatandaş endişeli. Bunun yanında Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda: “Şu an için sahada bir sıkıntı yok fakat yüksek rekolte beklentisi için artık yağışlı soğuk kış koşullarının gelmesi gerekiyor. Ayrıca şu an yaşadığımız soğuk sıcak dengesizliği ve ilk çıkışta bitki hassasiyetinin artması nedeni ile yapraklarda mantari etkiyi andıran soğuk zararı belirtilerini yaygın görüyoruz” ifadelerini kullanmıştı. Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Konya İl Temsilcisi İlker İrioğlu ise, bu kuraklığın en büyük sebebinin beşeri faktörlerden kaynaklandığını vurguladı.

2-4-93

MEVSİMLER ARTIK ESKİSİ GİBİ DEĞİL

Konya’daki iklim kuraklığının çevreyi hor kullanmak ve kirletmeye devam etmekten kaynaklandığına dikkat çeken İlker İrioğlu, dünyanın artık kaldırılabilir kirlilik seviyesinin, kendisini yenileyebilme sınırının geçtiğini açıkladı. İlker İrioğlu, iklim değişikliği olacağının öngörüldüğünü ve gerçekleştiğini ifade ederek, “Artık mevsimler eskisi gibi olmuyor, yazlar daha kurak, daha sıcak, bahar ayları daha az yağışlı, kışlar karsız geçmeye başladı. Şu anki orta yaş nesil bile çocukluğunu, gençliğini hatırlıyor, karla oynadığı zamanları, kardan dolayı okulların sık sık tatil edildiğini çok iyi hatırlıyor. Artık son yıllarda bunları yaşamıyoruz. Şöyle bir baktığımızda, son on yılda hatırladığımız belki bir kıştır. Onun dışında artık kışlarımız karsız geçiyor. Konya merkez ise çevre ilçelere göre daha önce de az yağış alıyordu. Artık bu durum daha da belirgin hale gelmeye başladı. Umuyoruz tedbirler alarak, alınan tedbirlere uyularak bu durum daha da kötüye gitmez” diye konuştu.

2-2-94

KURAKLIĞIN EN TEMEL SEBEBİ: BEŞERİ FAKTÖRLER

İklim değişikliği ve kuraklığın en büyük sebeplerinden birisinin beşeri faktörler olduğunun altını çizen İlker İrioğlu, insan faaliyetlerinin, doğanın kendi kendini tamir edemeyeceği, yenileyemeyeceği, kaldıramayacağı kadar dünyayı tahrip ettiğini kaydetti. Dünya kaynaklarının, sanayinin gelişmesinden itibaren, özellikle son yüzyılda çok kötü bir şekilde kullanıldığından bahseden İrioğlu, “Elbette yaşamak için kullanacağımız ürünleri üretmemiz gerek. Ancak bunları üretirken çevremizi korumayı özellikle sanayi devriminin, sanayi gelişiminin ilk başlarında unuttuk, önemsemedik, ‘hele bir kalkınalım daha sonra tedbirleri alırız’ dedik. Bunu ülkemiz için söylemiyorum, tüm dünya bunu yaptı. Özellikle gelişmiş ülkeler. Artık tedbirleri almanın zamanı. Daha doğrusu tedbirlere sıkı sıkıya uymanın vakti geldi, hatta geçiyor. Tüm şartlar böyle devam ederse, insanlar kendisini düzeltmezse, yenilenebilir enerjilere dönüşüm hızlanmazsa, israf önlenmezse, buna bağlı tüketimimiz artarak devam ederse, bir de üretimde çevreyi kirleten etkenleri azaltmaya yönelik tedbirlere uymazsak dünyamızı bozmaya devam ederiz. Bunun sonucunda iklim değişikliği dediğimiz hadise hızla sürmeye devam eder” ifadelerini kullandı.

2-3-86

AĞAÇLANDIRMA HİÇ DURMADAN DEVAM ETMELİ

İrioğlu, iklim değişikliğinin global bir sorun olduğunu vurgulayarak bu noktada çözümün bireyden başladığını savundu. İrioğlu, insanlar dikkat etmeye ve alışkanlıkları değiştirmeye başladığında her şeyin daha kolay olacağını söyleyerek, “Bizler sonuçta bu toplumu oluşturuyoruz. Herkes bir ucundan tutarsa, durumu tersine çevirebiliriz. Örneğin yağışlar için ormanlar çok önemlidir. Ağaçlarımız azaldıkça, ormanlarımız yok oldukça, yeni ormanlar yapmadığımız sürece, yaptıklarımıza ve mevcutlara iyi bakmadığımız sürece etrafımız gittikçe kuraklaşacak. Ormanlık alan, bir yaşam alanıdır. Birçok canlıya ev sahipliği yapar. Bir bölgeyi ağaçlandırdığınız zaman oraya hayat gelir. Ormanlarımız dünyanın akciğerleridir, mevcut hava kirliliğini temizlemeye yardımcı olur, aynı zamanda yağışı arttırır. Çünkü orman alanları bulundukları bölgenin nem oranını yükseltir. Ormanın, ağacın çok olduğu bölgeler hem taban toprağında hem de ağaç düzeylerinde sürekli bir nemlilik barındırır. Nemli hava, su tanecikleri birbirlerini çekerler ve ormanlık alanlarda bu sebeple yağmur bulutları daha çok oluşur. Bundan dolayı yağışların çoğalmasında çok etkindir. Dolayısıyla ağaçlandırma hiç durmadan sürdürülmesi gereken bir devlet politikası olmalı. Herkes ağaçlandırma yapabileceği her bölgeyi bireysel olarak ağaçlandırmalı” şeklinde konuştu.

2-6-91

TEDBİRLERİMİZİ HEM KURUMSAL HEM DE BİREYSEL OLARAK ALMALIYIZ

Gelecekte pişman olmamak adına önerilerde bulunan İrioğlu, son olarak şunları dile getirdi: “İçinde bulunduğumuz ortam yeterli görülebilir. Ama durup bir düşünelim; Şu anda bile dünyada kuraklıktan kırılan ülkeler var. Nehirleri, gölleri kurumuş, bir bardak temiz su bulmakta zorluk çeken insanlar var. Yanı başımızda suları çekilmiş Beyşehir Gölü’müz, neredeyse kuruma aşamasına gelmiş Akşehir Gölü’müz var. 20-30 yıl önce uzmanlar tarafından uyarılıyorduk. İlgili kurumlar çok çalışsa da bazı kuruluşlar adeta bu konularda bir şeyler yapılsın diye çırpınsa da herkes elbirliği ile sahip çıkmazsa bir gün gelir, her yer çöle döner. Dünyanın gözü önünde kaybolup gitmiş, deniz diye bir zamanlar adlandırılan, kuruyan Aral Gölü var. Plansız, programsız, tedbir almadan yapılan, kısa süreli faydaları düşünülerek zamanın Sovyet hükümetince yapılan insan faaliyetleri sebebiyle kuruyup giden, yüzbinlerce insanı refah içinde yüzyıllarca yaşatmış bir Aral gölü kurudu gitti, binlerce insan göç etmek zorunda kaldı. Bundan dolayı, tedbirlerimizi hem kurumlar olarak hem de bireysel olarak alalım, ileriki yıllarda pişman olmayalım."

Fetullah Gülen, bir piyon! Fetullah Gülen, bir piyon!

TUBA KAYA 

2-7-90

Editör: Birkan Bakay