Bugün itibariyle 1 Kasım seçimlerine 24 gün kaldı...

Bundan 4 ay önce yaptığımız 7 Haziran seçimlerinin öncesini kısaca hatırlayacak olsak, aklımıza ilk gelenler ne olur?

Ben, hatırladığım kadarıyla aktarayım. 7 Haziran seçimlerine 24 gün kala, yani Mayıs ayının son haftasının son günlerindeki Konya ile, 4 ay sonra gerçekleştirilecek olan 1 Kasım seçimlerine 24 gün kala yaşadığımız Konya aynı değil...

Çok uzak bir tarihten bahsetmesek de 'o dönemin Konyası' demek gerekiyor. İşte o dönemin Konya'sında seçimlere 24 gün kala, parti bayrakları şehri süslemişti. Kimi yerlerde partiler bayrak yarışına girmiş, hatta bu yarış zaman zaman kavgalara da sebebiyet vermişti. 

On yıllar öncesinden kalan bir alışkanlıktı belki partilerin bayrak yarışı. Son döneme gelinceye kadar da bu yarış devam etti. 

Kerametin bayrakta olduğu kanaati dahi oluşmuştu. 'Ne kadar çok bayrak asarsak, o kadar çok oyumuz, seçmenimiz olur. Bayrak sayımız, bizim o bölgede ne kadar güçlü olduğumuz algısını da beraberinde getirir' düşüncesi hakimdi. 

7 Haziran seçimlerinden sonra ise kerametin bayrakta olmadığı anlaşıldı...

Her 5 dakikada bir kapımızın önünden sırasıyla bütün partilerin seçim araçları bangır bangır bağıra bağıra geçerdi. Bunun mazisi de sadece 4 ay... 

4 ay öncesini hatırlamak çok zor olmasa gerek. Hangi partiye aitse o partinin genel başkanının fotoğrafları, arması ve bayrakları ile süslenmiş seçim araçları son sesle geçerken, kimilerinin yüreğini kabartıyor, 'Ne kadar güzel müzikleri var. Bu partiye oy veririm ben' dedirtiyordu. Tabi anlık düşünceler...

Partinin aracı uzaklaşıp sesi duyulmayacak duruma geldiğinde, vatandaş kapıldığı o büyüden hemen kurtuluyordu. 

Sonra bu gürültü makineleri mahalle aralarından geçerken, bir annenin ayağına yatırtıp, uyusun diye ninniler söyleyerek salladığı minik yavrusu sese irkilip pat diye doğruluyordu. Sonrasında o çocuğun anası 'Naha döküle galman imi. Ocağı batmayasıcalar çocuğumu uyandırdılar' yine diyordu. 

Evlerimizin, iş yerlerimizin içine kadar girip kulaklarımızı kemiren müzik seslerinde de değilmiş keramet...

Bunu da anlamış olduk. 

Hemen günümüze gelelim. Bugün partiler bayrak yarışından da gürültü makinalarından da vazgeçti. Tabi yasaklar ve seçimden yeni çıkmış olmanın verdiği maddi yıpranmışlık olmasa bizim partilerimiz alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçmezdi. 

Şimdi ise şehri süsleyen bayrakların ve gürültü makinalarının yerini sessizce yapılan mahalle ziyaretleri, halk buluşmaları, esnaf ziyaretleri, akşam oturmaları aldı...

Propagandanın bi çok çeşidi var. Gelişen çağda, teknolojinin level üzerine level atlattığı, her cepte bir telefonun bulunduğu, herkesin üç beş mail adresinin olduğu iletişim çağında cep telefonuna gönderilecek bir mesajın dahi sokaklara asılacak bayraktan da, gürültü makinası konumundaki seçim otobüslerinden de daha etkili olacağı aşikar.