Geçmiş yıllarda Ahmet Yıldız, Ahmet Gündüz, rahmetli Ahmet Çelik ve İbrahim Çiçek birlikte Karaman’da Alata’lı (Balcılar) namı diğer Karasakal Hoca Mehmet Ali Kırboğa’yı ziyaret ederdik. Bugünlerde Karasakal Hocamın “HATIRATIM VE NASİHATIM” Kitabını okuyorum.
Yine böylesi Mart ayında ziyaretimizde Karaman’da Karasakal Hocam ile sohbet ediyoruz. Şimdiki nesil ve bu zamanın görgüsü derken söz döndü dolaştı Çanakkale Ruhuna!
Evet, toplumların geleceği tarihe dayanır. Sağlam tarihi temellerden yoksun olan toplumlar, daha doğrusu milletler siyasal, ekonomik ve kültürel alanda büyük gelişmelere yol açabilecek güçlü adımlar atamazlar.
Tarihin verileri geçmişin yorumlanması, günün değerlendirilmesi ve geleceğin tahmin edilmesinde vazgeçilmez bir yer tutar.
Bizim milletimiz kadar düşen, düştüğü yerden de kalkmasını bilen, esarete alışık olmayan, öldü zannedilirken yeniden dirilen başka millet yoktur.
Eğer bu topraklarda şimdilerde Çanakkale ruhu bizi bir daha heyecanlandırıyorsa, bu kendi değerlerimiz üzerinde bir defa daha ayağa kalkıyor olmamızdandır.
Çanakkale ruhu, bizim inanç değerlerimizle yoğrulan milli ruhumuzdur. Kur'an seslerinin, Çanakkale Boğazı'nın yamaçlarında, Gelibolu'nun bayırlarında bir kanlı savaşın nakaratı olduğunu görebilenler ancak o ruhu anlayabilir.
Ben konuşmaya daha önce okuduğum bir kitabın yardımı ile devam ediyordum. Bu arada Himmet Tömtöm;
--- Şimdiki nesilde Çanakkale Ruhu var mı desin Hocam? Karasakal Hoca cevap verir.
--- Elbette var. Olmaz olur mu?
--- Nasıl yani? Karasakal Hoca konuşmasına devam eder.
--- Şimdiki nesilde Çanak yalama ruhu var.
Daha önceki yazımda söz verdiğim üzere Karasakal Hoca’dan hatıra ve nüktelerini sizlerle paylaşacağım.
Karaman’da zamanımızın Nasrettin Hocası diye bilinen Karasakal Hocayı tanımak ve her sözünün muhakkak bir hikmete dayandırdığını görürsünüz.
Her halükarda tanımakta fayda var.
FİLİM BİTER..
Karasakal Hoca'ya akılları kafalarından dışarıda Urumu Kırımı dolaşan, fakat kafalarına hiç uğramayan bir kaç kişi:
--- Hocam demişler, Cenabı Hak bu namıssız gâvurları neye yaşatıyor yaav? Hepsini gırsa geçirse, öldürüvirse olmaz mı?
Karasakal Hoca!
--- Ülen, demiş, televizyonda Red Kit'i seyrediyor musunuz siz?
--- Hee, demişler, seyrediyoruz valla Hocam!
--- Peki... Daltonlar'dan birinin kurşunu Red Kit'i yahut Red Kit'in kurşunları Daltonların'ın hepsini öldürüverse ne olur?
Adamlar bir şey söylemeden mel mel bakmışlar:
--- ...........?
Bunun üzerine Karasakal Hoca:
--- Filim biter oğlum, filim!.. Değil mi? diye çıkışmış: Cenabı Hak da gavırların hepsini gırsa geçirse, öldürüvirse, sizin dediğiniz gibi... Hayat biter, kıyamet kopar evlat! Her şeyde bir hikmet var...
**
KUMPANYA KIYAĞI;
Karasakal Hoca, bir tarihte, Akşehir Garajında. Konya'ya bilet alacak, fakat:
--- Boş yer yok!...Diyor gişe görevlisi.
Ne yapsın? O tarihlerde bugünkü gibi bir sürü şirket, bir sürü vasıta yok. Gişenin karşısındaki bir bankoya oturuyor, beklemeye başlıyor. Bir vasıta denk gelir diye.
Derken, az sonra, dışardan biri geliyor, gişeye eğiliyor, biletini alıp gidiyor. Hemen ardından biri daha geliyor, o da biletini alıyor.
Bir daha, bir daha... Aaaa!
Hoca'dan sonra gelip bilet alanların hepsi de asortik, kıravatlı tipler olunca... Hoca kendisine bir hinlik edildiğini zehabına kapılıyor ister istemez. İhtimal vermiyor ama başka bir anlamda veremeyince, yerinden kalkıp gişeye yaklaşarak, görevliye:
--- Beğ efendi, diyor, şu boynunuzdaki gıravatı bir dakikalığına bana verebilir misiniz?
--- Ne yapacan Hacemmii?..
Diye soruyor gişe görevlisi. Azıcık yılışık.
Karasakal Hoca:
--- Ne yapacam oğlum, boynuma takıp senden bilet alacam!
Derken, bu konuşmaya tanık olan bir aktör yaklaşıyor yanlarına. Ve durumu izah ediyor. Meğer Hoca'ya gerçekten de bir hinlik edilmemiş. Arabada gerçekten de boş yer yokmuş. O kravatlı beşler, Akşehir'e gelmiş bir tiyatro kumpanyasının aktörleriymiş.
O alınan biletlerin paraları da çoook önceden verilmiş. Karasakal Hoca'ya durumu izah eden aktör kumpanyanın başıymış. Hoca'nın nükdanlığından pek hoşlanmış ve bir çaresini bulup onu da arabalarına almış.
Daha bunlara benzer Karasakal Hoca’nın birçok nüktesi var olduğunu duydum. Yazar hemşerimiz bunları kitapta topladığını duyduk. Hocaya sorduğumuzda Hoca;
--- Tamam, o nükteler bana aittir. Ancak, o nükte sonrası anlattığımı es geçmeleri hiç hoş değil. Birinci ağızdan sohbetlerimi ister camide televizyondan isterse radyodan dinlerseniz daha iyi olur.
Tadımlık olarak size servis ettik. Bundan sonrası siz bilirsiniz..