İşsizlik esas itibariyle işgücünün değişik biçimlerde istihdama katılamamasından ortaya çıkan bir insan gücü kaybı olarak değerlendirebilir. İşsizlik, herhangi bir ekonomik toplumda çalışmak istediği halde iş bulamayan yetişkinlerin bulunması durumudur. İş bulamayan kimseye işsiz denir. Ekonomide genellikle 16 yaş ve üzeri kimseler işsiz grubuna dahil edilirler.

İşsizlik de dört temel unsur önem taşıyor.

Durum: İstihdam dışı bulunmak.

Gereksinim: İşsizin mevcut ücret oranında çalışma gereksinimi içinde olması.

Davranış: Kişinin işe hazır ve çalışmak arzusu içinde bulunması.

Eylem: Aktif olarak iş arama çabası göstermek.

Bugün iş var işi beğenmeme var denilerek yapılan açıklamanın ana kaynağı budur.

İşsizliği etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bunlardan bazıları temel makro ekonomik göstergeler arasında bulunan; ekonomik büyüme, enflasyon, döviz kuru, faiz oranı, kamu harcamaları, cari açık, yatırım oranları, bütçe açığı, tasarruf oranları gibi değişkenlerdir.

Enflasyon ve işsizlik arasındaki ilişki nedir? Dediğimiz de, hani hep enflasyon enflasyon diyoruz ya! İşte diğer bir başka ifadeyle, yüksek enflasyon oranı düşük işsizlik oranına, düşük enflasyon oranı ise yüksek işsizlik oranına neden olmaktadır.

Ancak, işsizliğin azaltılıp istihdamın artmasına yardımcı olacak politikaların doğru bir şekilde yapılıp, uygulanabilmesi için iki tespitin yapılmış olması gerekmektedir. Bunlardan ilki açık işler için istenen niteliklerin neler olduğu ile bu açık işlerin ücret ve çalışma şartlarının tespiti, ikincisi ise piyasadaki işsizlerin nitelikleri ile çalışma hayatından beklentilerinin neler olduğunun tespitidir. Ülkemizde işsizlik türlerine ve açık işlere ilişkin tespitler oldukça sınırlı ve sağlıksızdır. İŞKUR ve TÜİK’in gerek açık işler gerekse işsiz sayılarına ilişkin verileri bulunmasına rağmen, bu veriler sağlıklı politikaları üretmek için yeterli değildir.

İşsizlik kişinin üzerinde önemli bir psikolojik baskı yaratır, bu da kişiyi bunalıma kadar götüren bir ruhsal rahatsızlık süreci içerisine götürebilir. Ayrıca istatistiklere bakıldığında işsizliğin yüksek olduğu dönemlerde suç oranlarının yükseldiği gözlemlenmiştir.

Öte yandan ülke, teknolojik gelişmelerin gerisinde kalmakta ve küresel ekonomi içerisinde bugün ve gelecekteki rekabet gücünü kaybetmektedir. İşsizliğin ekonomik etkileri genel olarak değerlendirildiğinde, ilk etki bireyin hem kendisinin hem de çevresindekilerin bireyin çalışmamasından dolayı uğradığı gelir kaybı, ikincisi psikolojik baskıların artmasıdır.

İşsizlik sadece psikolojik olarak değil, fiziksel olarak da etkilemektedir. Araştırmalar işsizliğin başta kalp hastalıkları, hipertansiyon, ülser, solunum yetmezliği, mide ağrıları, uyku problemleri gibi stresle ilişkili fiziksel hastalıklar olmak üzere, genel fiziksel sağlığı olumsuz etkilediğini de gösteriyor.

Türkiye yıllar itibariyle hemen hemen her dönem görülen yüksek işsizlik oranlarıyla mücadele etmek zorunda kalan bir ülkedir. Hızlı nüfus artışı, eğitim politikasındaki sorunlar, yatırım yetersizliği, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık gibi nedenler bu sorunun daha da ağırlaşmasına neden olmuştur.

Yatırımların artması için üretim sahalarının açılması, teşviklerin artırılması, yabancı sermayenin ülkeye gelebilmesi için cazip imkanların sunulması gerekmektedir. Yapılan yatırımlar artıp üretim bantları dönmeye başladığı zaman çalışanlara da kapılar açılmış olacaktır. Hal böyle olunca istihdam sorunundaki rakamlar da yavaş yavaş düşecektir. Çalışanlar hak ettiklerini aldıklarında hem bedenen hem de ruhen sağlıklı bir şekilde yaşamlarını devam ettirecekler, piyasalarda dönen sıcak akıcı paraya da yön vereceklerdir. Ticari hayat ve yaşam standartlarında da önemli değişimler ve güzellikler olacaktır.

Yukarıda sözünü ettiğimiz işsizlik oranlarının artması doğru orantılı olarak suç oranlarını da artırdığından yeni sorunları da beraberinde getirecektir. İşsizlik ekonominin temel sorunlarından olduğundan, toplumu bütünüyle etkileyeceğinden istihdam sorunu temel alınarak, doğru planlama ve stratejilerle sorunun üstesinden gelinecektir.

Üstelik burada bir diğer önemli konuda anne ve babaların çocuklarının geleceğini planlamada atacakları adımlar da iş dünyasının gelecekte, eğitimli donanımlı ve planlı gençlerle daha başarılı çalışmalara imza atmasına vesile olacaktır.