Son yazımda yaya kaldırımlarını işgal eden araçlara değinmiştim!
Yazdığım yazıdan sonra değişen bir şey olmuş mu, olmamış mı? diye merak ettim…
Daha doğrusu bir gazeteci sorumluluğu ile fikri takip yaptım…
Gördüm ki değişen bir şey yok…
Aslında var…
Daha çakalca, daha vicdansızca, daha umarsızca işgale devam etmişler!
Belediye, Emniyet ya da Karayolları tarafından ‘yayalara ayırılan kaldırımlar işgal edilmesin’ diye plastik dubalar konur…
Resimde gördüğünüz gibi…
Ama, ne yazık ki bu tedbir de işe yaramaz, çünkü haddini bilmezler, bu dubaları da görmezden gelerek, dahası tekerleklerinin altına alıp, ezerek, yaya kaldırımlarını işgale devam ederler…
Yetkililer görmezden geldikçe de, işgal etmeye devam edecekler…
Bu şehri yöneten Vali, Belediye Başkanı, Emniyet Müdürü, bu trafik magandaları ile nedense bir türlü baş edemez!
Mevlana Caddesi, Konya’nın en işlek caddesi olarak bilinir…
Bu caddeden bir günde binlerce araç geçer…
Vali Bey de, Büyükşehir Belediye Başkanı da, Emniyet Müdürü de bu yolu kullanırlar…
Emniyet güçleri, Büyükşehir’in trafik zabıta ekipleri ve bu ekiplerin amirleri, daha doğrusu bu şehrin güvenliğinden sorumlu kolluk kuvvetleri bu işgali görür de, neden görmezden gelirler?
Anlamak mümkün değil…
Bunu bana birisi izah etsin…
Plastik dubaları ezip geçiyorlar, yaya kaldırımına park ediyorlar ve insanlara verdikleri rahatsızlık asla umurlarında da olmuyor…
Milli servet olan bu dubaları ezmek neyin nesidir?
Yazık, günah…
Babasının parkı gibi kullanıyorlar yaya kaldırımlarını…
Şayet aracını oraya koyana en ağır ceza verilmezse, bu işgal devam eder, biz de yazdıklarımızla kalırız…
Nokta.
xxx
BAŞAK CENGİZ
Geçtiğimiz hafta içerisinde ülkemizde birçok adli vaka yaşandı…
İkisi var ki, canımı çok, ama çok acıttı…
Diğerleri acıtmadı mı?
Elbette acıttı, ama bu ikisi gerçekten kimyamı bozdu…
Birincisi Başak Cengiz…
28 yaşında bir mimar…
Evleneceği günün hayalleri ile hayata tutunmaya çalışıyordu…
İstanbul Ataşehir’de yolda yürürken, hem de kimseyi rahatsız etmeden evine giderken, ruh hastası, manyak, psikopat biri tarafından samuray kılıcıyla katledildi…
Başak Cengiz’i katleden şerefsiz, ‘savunmasız olduğu, kendisine karşılık veremeyeceğini düşündüğü bir kadını öldürmek için evden çıktığını’ söylemiş…
Bu nasıl bir cinnet halidir?
Bu nasıl bir kahpeliktir?
Bu nasıl içine şeytan kaçmışlıktır?
Başak Cengiz kardeşimize yürekten üzüldüm…
Yakınlarının yaşadığı o acıyı bende yüreğimin en derinliklerinde yaşadım…
Allah’ın rahmeti Başak Cengiz kardeşimizin üzerine olsun…
Umarım ki, Başak Cengiz’i katleden, sapık ruhlu puşta da en ağır ceza verilir.
xxx
FEDAİ ALTUN
İkincisi “Fedai Altun” isminde gencecik bir kardeşimiz…
23 yaşında…
Besyo’yu bitirmiş, ama atanamamış…
Yani, Beden eğitimi öğretmeni…
Atanamadığı ve mesleğini yapamadığı için çalışmak zorunda…
Ekmeğini kazanmak için Malatya Yeşilyurt ilçesinde amelelik yapıyor…
Üniversite mezunu olsa da, ameleliği ayıp saymıyor…
Ve çalıştığı inşaatta elektrik akımına kapılıp, 23 yaşında hayata veda ediyor…
Sussam bir türlü, susmasam iki türlü…
Yüzlerce üniversitemiz var…
Eyvallah…
Mesele, üniversitelerin çokluğu değil, mesele, o üniversitelerden mezun olacak çocuklara istihdam sağlamak, iş bulmak, işlerini yapacak alanlar sağlamak…
Kendi mesleğimizden örnek vermek gerekirse, birçok üniversitemizde iletişim fakülteleri var…
Peki bu fakültelerden mezun olan çocukların yüzde 90’ının gazetecilik yaptığını mı sanıyorsunuz?
Tam tersi…
Yüzde 90’ı başka işler, özellikle de polislik yapıyorlar…
Ne yapsınlar?
Onlar da, elektrik akımına kapılan Fedai Altun gibi kelle koltukta evlerine ekmek götürmenin derdindeler…
Şu da bir gerçek ki, bugün gazetelerde ya da televizyonlarda çalışan birçok iletişim mezunu çocuğumuz, fırsatını bulduğu anda kapağı devlete atacak…
Başka çareleri yok…
Dolayısıyla devlet, gazeteleri ve televizyonları, iletişim fakültelerinden mezun olacak çocukları istihdam edecek, ekonomik olarak rahatlatacak duruma getirmeli ya da bu fakülteleri kapatmalı!
Veya bu çocukları, devletin başka kurumlarında değerlendirip, ameleliğe mecbur etmemeli…
Demek istediğim gazetecilik karın doyurmuyor…
Ben sadece mesleğimizden örnek verdim…
Üniversite mezunu olup da, iş ve aş bulamayan o kadar çok gencimiz var ki, Allah onların yardımcısı olsun…
Ne diyebilirim ki başka!