Cabir İbni Abdullah radıyallahu anhüma şöyle dedi: Vefatından üç gün önce Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim: Her biriniz (başka şekilde değil) ancak Allah’a hüsnüzan ederek ölsün. (Müslim, Cennet 81,82. Ayrıca bk. Ebu Davud, Cenaiz 13)

Bu hadiste görüldüğü gibi ravinin, hadisi duyduğu zamanı veya yeri belirtmesi, verdiği bilgiyi doğru ve sağlam bir şekilde aktardığını gösterir. Cabir radıyallahu anh, bu hadisi Hz. Peygamber’in vefatından üç gün önce kendisinden duyduğunu bildirmek suretiyle, bir taraftan ilmi olarak güven telkin ederken bir taraftan da Hz. Peygamber’in son tavsiyelerinden birini bize haber vermiş olmaktadır. Demek ki Hz. Peygamber, konunun öneminden ötürü, Allah’a karşı güzel duygular ve beklentiler içinde olmayı yani hüsnüzan beslemeyi son günlerinde ashabına ve ümmetine tavsiye buyurmuştur. Hüsnüzan, düşünce güzelliği, güzel şeyler temenni ve beklentisi demektir. Allah’a karşı hüsnüzan beslemek ise, O’nun merhametini, rahmetini ve keremini dilemek, af ve rahmetiyle muamele edeceğini ummak, hatta tereddütsüz bir şekilde böyle bir mutluluğa ereceğine inanmaktır. Nitekim önceki hadisi kudside görüldüğü gibi bizzat yüce Yaratıcı, Ben, kulumun beni düşündüğü gibiyim, benden ne bekliyorsa ona öylece muamele ederim buyurmaktadır.

İnsanın hangi hal üzere öleceğini bilmek ve tayin etmek kendisinin elinde değildir. Böyle olunca Sevgili Peygamberimiz’in bizden hüsnüzan dan başka bir hal üzere ölmemeyi istemesi, ümit ve reca üzere yaşamamızı ve ölümü de o hal ile karşılamamızı istemesi anlamındadır. Yani Allah Teala’dan güzel şeyler beklentisi içinde olabilmek için güzel bir hayat yaşamaya çalışmak gerekmektedir. Nitekim Ey iman edenler, Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak ölün [Ali İmran suresi (3), l02] ayeti kerimesi de bizden sürekli iman üzere olmamızı istemektedir. Nevevi, korku ve ümit ile ilgili sahih hadisleri incelemiş ve ümit ile ilgili rivayetlerin, korkuya dair hadislerden kat kat fazla olduğunu görmüştür. Ali el-Kari de Bu konuda sadece Rahmetim gazabımı aşmıştır (420 numaralı hadis) hadisi bile yeter demektedir. Kulluk ya ümit ya da korku ile yapılır. Ümitle yapılan kulluk daha üstündür. Çünkü o hürlerin kulluğudur, korku ile yapılan ise, kölelerin kulluğudur. Bu sebepledir ki Peygamber Efendimiz, kendisine çok ibadet ettiği hatırlatılınca, Şükreden bir kul omayayım mı? (bk. Buhari, Teheccüd 6; Müslim, Münafikin 79-81) buyurmuştur. Ölüm anında güzel duygu ve beklentiler içinde olabilmek için yaşarken güzel ameller yapmak lazımdır. Hayatını kötülükler içinde geçirmiş kimselerin, son demlerinde pek fazla ümitli olamayacakları açıktır.

Mümin Allah’a karşı hüsnüzan beslemelidir. Özellikle ölümünün yaklaştığı zaman bu duygusu daha yoğun olmalıdır. Allah, kendisinden af ve rahmet ümit eden kullarını mahrum ve mahcup etmez. Hayatın sonunda hüsnüzanna sahip olabilmek için önceden güzel işler yapmaya bakmak, güzellikler içinde iken ölümü karşılamaya çalışmak gerekir. Sağlıkta korku ve güzel ameller, hastalık ve ölüm anında da ümit ve hüsnüzan kuvvetli olmalıdır.