Ebu Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Altın, gümüş, kumaş ve abaya kul olanlar helak oldular. Eğer onlara istedikleri verilirse hoşnut olur, verilmezse hoşnut olmazlar. (Buhari, Rikak 10. Ayrıca bk. Buhari, Cihad 70; İbni Mace, Zühd 8)
İmam Nevevi’nin kısa rivayetini tercih ettiği bu hadisin, Buhari’nin Kitabül cihadındaki daha uzun rivayetinin baş tarafının anlamı şöyledir: Altın, gümüş, elbise kulu olan kimseler sürünsün, kahrolsun. Böyle (menfaat düşkünü) kişiye (işlediği hayrın karşılığı Allah tarafından) verilirse hoşnut olur, verilmezse (Allah’ın takdirine) kızar; böyle (menfaat düşkünü) sürünsün, hüsrana yuvarlansın! Vücuduna diken batsın da cımbızla çıkaran bulunmasın! İşte bu sebeple cennet, her hayır ve saadet, Allah yolunda cihad için atının dizginine sarılmış olan kula layıktır. (Cihad 70).
İslam’ın geliş gayesi, insanları sadece Allah’a kul olma şuuruna kavuşturmak, Allah’tan başka her kişiye ve eşyaya kulluktan, geçici şeylere tapınmaktan ve onları kutsallaştırmaktan kurtarmaktır. İnsanların tapındığı ve tanrılaştırdığı şeyler sadece kutsallaştırdıkları şahıslar veya kendi elleriyle yaptıkları putlardan ibaret değildir. İnsan paranın, malın, kadının, mevki ve makamın, hatta elbisenin, yiyip içeceğin veya dünyalık herhangi bir şeyin kulu olabilir. Bunlara çok kıymet verip gönül bağlayan, hayatı bu dünyadan ve dünyalıklardan ibaret gören kimse helak olmuş demektir. Çünkü böyle bir kimsenin önce itikadı, inancı doğru değildir. İnancı doğru olmayan bir insanın ibadetlerinin, düşüncelerinin, hareket ve davranışlarının doğru olmayacağı da tabiidir. Hatta birçok insan batıl ilahlara ve putlara tapınmaktan uzak durmasına karşılık, paranın, mevki ve makamın, dünya zevklerinin kulu kölesi olabilir. Bu durum, günümüz insanının büyük ekseriyeti itibariyle böyledir. Mesela bizim ülkemizde Allah yerine başka ilahlara tapanlar veya putları Allah’la kendileri arasına aracı yapanlar yoktur ama, para ve pula, mevki ve makama, dünya hırsına kendilerini kaptıran ve bu sebeple Allah yolundan sapanlar çoktur. Mademki bunlar insanı varlığına ve birliğine inandığını söylediği Allah’ın yolundan saptırıyor ve O’nun emir ve yasaklarını dinlememeye sevk ediyor, o halde kişinin bunları ilahlaştırdığı söylenebilir. Bu sebepledir ki, Peygamber Efendimiz, bizleri bunlara kul olmaktan şiddetle sakındırmış, böyle bir durumun helâkimize sebep olacağını açıkça bildirmiştir. Özellikle hadiste zikredilen altın, gümüş, kumaş ve giyecek elbise, insanların daha çok düşkün olduğu ve şeytanın da insanı kandırmasına vesile olan şeylerdir. İnsanın düşkün olduğu başka şeylerin sayılmamış olması, onların sakıncası olmadığı anlamına gelmez. Allah dan başka hiç kimseye ve hiçbir şeye kulluk etmemek gerekir. Altın ve gümüş başta olmak üzere, dünyanın mal ve mülküne taparcasına bağlanmak dinimizde yasaklanmıştır. İslâm edebine göre, çok pahalı ve herkesin gözüne batacak derecede gösterişli elbiseler giymek hoş karşılanmamıştır. İnsanı Allah’tan gafil kılacak, ibadet ve taatine engel olacak derecede dünya malına dalmak ve onları biriktirmekle meşgul olmak, İslam nazarında kötü karşılanan bir davranıştır.