İlk günden itibaren Meram Şubesi olarak deprem bölgesine destek veren Kızılay Meram, Konya’da ve bölgedeki çalışmalarıyla örnek oldu. Yaptığı çalışmalarla Hilal-i Ahmer ruhunu yaşatmaya çalıştıklarını ifade eden Kızılay Meram Şube Başkan Yardımcısı Abdullah Fatih Koçer, yürütülen faaliyetler hakkında bilgi verdi. Aynı zamanda ikinci günden bölgede bulunarak, ulaşılamayan mahallelere ulaşmayı hedeflediklerini ifade eden Koçer, “Ekiplerimiz 3-4 gün bölgede kalarak kumanya dağıtımını gerçekleştiriyor, bölgedeki diğer ekiplere yük olmadan geri dönüyordu. Burada bir gün dinlendikten sonra tekrar bölgeye giderek aynı işlemi devam ettirdik.” ifadelerine yer verdi.

Sizi tanıyabilir miyiz?

Abdullah Fatih Koçer. Özel sektörde çalışıyorum, bununla birlikte Kızılay Meram Şubesi yönetim kurulundayım; başkan yardımcılığı yapıyorum.

Deprem bölgesinde faaliyetlerde gösterdiğiniz, ilk süreci ve koordinasyonu bizimle paylaşır mısınız?

Depremi duyduğumuzda sabah, olayın bu kadar büyük olduğunu anlamamıştık. Koordineli bir şekilde ilerlememiz gerekiyordu, genelde merkeze bağlı olarak bir koordinasyon yürütmeye çalıştık. Bu konuda Başkanımız Mustafa Aydın genel merkezle sürekli irtibattaydı. İlk olarak bir yardım kampanyası başlattık. Hızlı karar vermeliydik çünkü süreç hızlı ilerliyordu ve gelen haberler de çok iç açıcı değildi. Aynı gün içerisinde bir toplantı yaptık ve toplantı sonrası Gaziantep’te bir koordinasyon merkezi kurulup yardımların oraya götürülebileceği konuşulurken, Hatay’daki durumun çok kötü olduğunun haberini aldık. Bazı ekipler önce Maraş’a ağırlık verse de biz bu süreçte ani olarak Hatay’a gitme kararı aldık. Bazı arkadaşlarımız ilk gün akşamında 6 kamyon ve özel araçlarla yola çıktı. Ancak en büyük sıkıntı hava şartlarıydı. Belli yerlerde yol çok kötüydü. Yolda kalan arkadaşlarımız ikinci gün tekrar yola çıktı ve öğle saatlerinde Hatay’a vardılar.

Orada da bir kargaşa vardı. Koordinasyonu sağlamak adına ilk olarak Jandarma Komutanlığına gitmişler. Orada çalışan ekipler başta olmak üzere kumanyalarımızla yiyecek konusunda destek olduk. Arkadaşlarımız bizzat elleriyle bütün malzemeleri iki gün içerisinde de attılar. Daha sonra bitirip geri döndüler ve bizler dördüncü gün diğer ekiple birlikte tekrar gittik. Özellikle gidilmeye yerlere gitmeye çalıştık. 20’den fazla kamyon ve üç tırla ilk hafta içerisinde malzemeleri ulaştırdık.

Sizler bölgede kaç gün kaldınız, yaşadığınız sıkıntılar nelerdi?

Ben üç gün bölgedeydim. Oradaki sıkıntımız, barınma olanağının zayıf olmasıydı. Diğer ekibimiz de bu yüzden işlerini halledip geri döndü. Çadırlar kuruluyordu ancak bizler orayı meşgul etmek istemedik. Bölgede 18’inci saatte siz de depremzede oluyorsunuz. Barınma yok, yiyecek konusu sıkıntılı. Bizler de orada yük olmamak adına işimizi halledip dönüp, bir gün dinlenerek tekrar bölgeye gittik.

Olayın yaşandığı ilk günlerde bölgede yer alan biri olarak sizlerin izlenimleri nelerdi?

Depremin ikinci günü bölgeye ulaşan arkadaşlarımızın söylediği kadarıyla, üzerlerinde Kızılay ceketi olduğu için maalesef oradaki vatandaşlar arkadaşlarımızın arama kurtarma ekibi zannederek yardım istemişler. Tabi bizim öyle bir görev tanımımız yok, vatandaşların beslenmesini sağlamakla görevliydik. Keşke elimizden imkân gelseydi ve o konuda da yardım edebilseydik.

Daha sonra üç kişilik bir ekibimiz iş makineleriyle bölgeye giderek arama kurtarma faaliyetleri de katıldılar. Aracımızı durduran bir ekip vardı, yiyecek istediler. 10 saattir bir şey yiyip içmemişlerdi. Kumanya verdik ancak ne zaman yediler bilmiyorum, yemeye fırsatları bile yoktu. Herkes elinden geleni yapmaya çalışıyordu. Biz de orada olmak istedik. Ben gittiğimde de çok büyük bir yıkım hala vardı.

Siz Hatay’ı ilk gördüğünüzde neler hissettiniz?

Bir şehir yoktu. Sağlam bina görmek bile zaten çok zordu ama inanın düz bina görünce garipsiyorduk. Her yer yıkılmıştı, ‘bu bina sağlam’ dediğiniz bina üç kat içine çökmüştü. Şehrin merkezindeki bazı sokaklara enkazdan giremiyorduk, bazen bina yıkılacak diye bekletiyor; geçirmiyorlardı. Oradaki insanların yaşadığı anlatılacak bir şey değildi. Allah hepsine sabır versin.

Bölgede etkilendiğiniz bir olay var mıdır?

Bizim tek gayemiz, Kızılay’ın bölgede her yere ulaşabileceğiniz insanlara göstermek ve Hilal-i Ahmer’in gücünü herkese göstermekti. Şubemizin de tek amacı buydu ve ilk gün gitmemizin sebebi de buydu. Bize kimse bir görev vermedi ancak biz bunu kendimize bir görev olarak gördük. Biz kimsenin gitmediği yerlere ulaşmak ve ‘devlet burada yoktu’ demesin istedik.

Hiçbir ekibin gitmediği bir mahalleye gitmiştik. Bizi duygulandıran konulardan biri, farklı mezhep ve dindeki insanların bizlere yaklaşımıydı. Oradaki çocuklarda da iyi bir Kızılay’ı akıllarda bıraktığımızı düşünüyoruz. Özellikle çocukları mutlu etmek çok farklı bir duyguydu, onları mutlu edince anne babaları da mutlu oluyordu.

Depremle birlikte edindiğiniz tecrübeler neler?

1999 depremini yaşadık ancak bölgeye gidememiştim. Kendimi bölgeye hazırlamaya çalıştım. Kızılay olarak insani yardımlar konusunda tecrübemiz var ancak deprem konusunda tecrübemiz yoktu. Burada edindiğim tecrübe, herkesin AFAD eğitimini alması gerektiğiydi. Herkesin deprem anında ne yapacağını bilmesi gerekiyor. Çocuklara okullarda eğitimler veriliyor, çocuklar bu konuda daha bilinçli ancak büyükler ne yapacaklarını bilmiyor. Birçok şeyle karşılaştık, dışarıya koşarken merdiven boşluğunda depreme yakalananlar çoktu.

Koordinasyonunun önemini daha iyi anladık ve Meram Şubesi olarak profesyonel bir arama kurtarma eğitimi almaya karar verdik ve kapsamlı bir şekilde bunu daha çok kişiye ulaşmasını hedefliyoruz. Hayatta hiçbir şeyin öneminin olmadığını gördüm. Günlük yaptığımız her şeyin çok fazla değerinin olmadığını ve bölgede paranın geçmediğini gördüm. Hava soğuk ama üşüdüm’ diyemiyorsunuz. Açsınız yemek yiyemiyorsunuz, içinizden gelmiyor.

Teşekkür ederiz.

HACER CEYLAN 

Editör: TE Bilişim