Her yeni gün bir bilinmezliğe uyanıyoruz. Bazen daha uyanır uyanmaz yataktan kalkarken düşüyoruz ve bu durumu çeşitli şekillerde yorumlayabiliyoruz: Günün kötü başladığı ve böyle devam edeceğine dair bir işaret ya da “Sabah sabah tatlı bir sakarlık!” deyip gülüp geçiyoruz.

Yaşadığımız olay aynı olsa da bakış açımız sürecin seyrini ve üzerimizdeki etkisini tamamen değiştirebiliyor. Bu da demek oluyor ki güç bizde! .Aldığımız hasarın etkisini artırmak ya da azaltmanın gücü…

Tabii bu gücü kullanabilmek, psikolojik olarak esneyebilmeyi gerektiriyor. İşte mizah, bu konuda çok güçlü bir araç olarak karşımıza çıkıyor.

Hayatta herkes düşüyor; lakin bazıları önce yerde birazcık gülme krizine girip öyle kalkıyor. Bazıları ise aldıkları hasar aynı olsa da hoş olmayan duygularla baş başa kalıyor.

Bu durumun, mizacımızla ve kişiliğimizle olan ilişkisi göz ardı edilemez. Fakat kendi hatalarımızı yorumlarken işin içine mizahı katmak, yüklendiğimiz stresin sağlıklı sınırlarda kalmasında bir kalkan görevi üstleniyor.

Küçükken hatırladığım bir sahne var aklımda: Annem karda kayıp , çok tatlı bir şekilde düşmüştü . Zemin karlıydı, yani yumuşaktı. Annemin ciddi bir hasar almadığını görmemle beraber gülmeye başladım. Gülmekten yardım edemiyordum; annem de gülmekten kalkamıyordu. Çevremizdeki kişiler beni “hayırsız evlat” olmakla suçlayıp içten içe değil gayet dışardan kocaman kocaman laflarla eleştirmişlerdi. Canım teyzelerin ‘’cık cık’’ları eşliğinde gülmeye devam etmiştim.

Annem sayesinde bu anıyı, “O insanlar neden böyle dedi?” diyerek stresle değil, “Çok gülmüştük!” diyerek içimi ısıtmasıyla hatırlıyorum. Çünkü düşmek zaten olumsuz bir durum; süreci daha da zorlaştırmanın bir anlamı olmadığı kanaatindeydi annem. Yaşı 60’larda düştüğünde hala güler ve her anne gibi pekte güzel güler …Bu bakış açısını kazandırdığı için kendisine buradan da teşekkürlerimi iletmek istiyorum.

Bu demek değil ki her olayı sulandıralım. Ciddi olması gereken kısımlar her insanın dinamiğinde farklıdır. Ama bazı olaylar komiktir, bu kadar …

Dilim sürçüp ağzımdan farklı bir kelime çıktığında, bunun içimdeki yansıması hiç de karalar bağlayan bir tarafta olmuyor. Hayatta mükemmelin olmadığı kısmının idrakine varmış olmayı umuyorum. Sadece kendim değil bunu hepimiz için istiyorum.

Çünkü hayat, komik anları ciddiye alacak kadar uzun değil.

Kulağa iddialı ya da “Hayatta her şeye de gülünmez,” şeklinde bir savunma getiriyor olabilir. İşte oradaki ayrım, hayata bakış açımızla şekilleniyor. İşimizi ciddiye alarak yapmak ,elimizden gelen performansı sergilemek ve sonrasında olacak olanları mizah eşliğinde değerlendirmek…

Hayatımızdaki “Gülünebilecek” unsurlarla en çok biz haşır neşir olduysak, dışarıdan duyduğumuz eleştirel sesler şen kahkahalarımız arasında kaybolacaktır.

Bunu bir gurur meselesi haline getiren kişiler, size eksiklerinizi ulu orta söylemenin yanlış olduğunu iddia edebilirler. Lakin siz eksiğinizin yanında güçlü yanlarınızın da ne olduğunu bilirseniz, huzur içinde yaşantınıza devam edersiniz. Bırakın mükemmel olmak isteyen çabalasın; herkesle aynı noktada buluşulamayacağını kabul edip bazı kişileri geride bırakmayı da normalleştirebilmeliyiz.

Kendimizle ilgili mizahi bir bakış açısı geliştirdiğimizde, kusurlarımızı daha nazik bir şekilde karşılamamız mümkün olur. Hatta eksiklerimizi mizahi bir dille söyleyebilme cesareti geliştirebilirsek, artılarımız daha görünür olacaktır.

Bunu tabi ki bir araştırma sonucuna göre yazıyorum. Öyle sandığımız gibi “mükemmel, başarılı, hatasız” imajı çizen kişiler çekici gelmiyor. Gayet hataları olan; fakat başarılı kişiler sosyal yaşamda hem daha çekici hem de daha güvenilir bulunuyor. Bunun nedeni ise çok anlaşılır , hatasızı oynamaya çalışmak gerçekçi değil.

Bazı insanlar bu özelliği doğuştan mizaç olarak taşırken, bazılarında ise bu durum mizahi bir iç ses geliştirmekle mümkün oluyor.

Mizah, olayları yeniden çerçevelerken daha az rahatsız edici bir forma dönüştürmesi ile sadece eğlence unsuru olmaktan çıkıyor. Özetle mizah sandığımız gibi sadece bir eğlence aracı değildir.

İyileştirici gücünden faydalanabildiğimiz, bol bol gülebileceğimiz bir hafta diliyorum.