Hac ibadeti; zengin olan, sağlığı yerinde ve gitme imkânı bulabilen her Müslümana, ömründe bir defa farzdır. Mukaddes mekânlara yolculuk eskiden at ve develerle aylarca sürerdi. Sonra tren, gemi (buharlı), taksi ve otobüslerle günlerce süren bu kutsal yolculuk uçakların devreye girmesiyle 3-5 saate kadar indi.

Müslümanlar Mekke ve Kâbe’de Allah’ın, Medine’de Peygamber Efendimizin(s.a.v.) misafiri olabilmek için pekçok zorluklara katlanıyorlardı. Yavuz Sultan Selim’in 1517’de Mısır’ı fethetmesi ve halifeliğin Osmanlı Türklerine geçmesiyle birlikte 1919’a kadar Arabistan Yarımadası Osmanlı hâkimiyetinde kaldı. Tam 402 sene hac organizasyonu ile bu toprakların idaresi, Hadimü-l Haremeyn (Mekke’deki Kâbe’nin ve Medine’ki Mescid-i Nebevi’nin hizmetçisi olma) şerefi Türk’lerin eline geçti. İngilizler 1919’da Arabistan’ı işgal edip yönetimi Suud ailesine teslim ettiler. Milli Mücadele yıllarında hacca gitmek mümkün olmadı. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’den hacca gidiş yasaklanmış, bazı vatandaşlar, başka ülkeler üzerinden ancak gidebilmişlerdir. Bu yasak 1950 yılında Menderes iktidara gelince son bulmuştur.

Eskiden hacca gidecek hacı adayları, mahallelerde pazar yerlerinde veya açık alanlarda binlerce vatandaşa, etli bulgur pilavı, ayran ve tatlı ikramında bulunurlardı. Yemeğin ardandan dualar edilir ve hacı adayları vatandaşlarla helalleşirdi. Vatandaşlar bu geleneğin birlik, beraberlik, bütünlük, yardımlaşma ve kaynaşma adına güzelliğini anlatır, bu tür geleneklerin sürdürülmesi gerektiğinin elzem olduğunu dile getirirdi.

“Hacı sıfatı, Konya’da itibarı kadar sorumluluğu da büyük olan bir unvandır. Bundan dolayı Konyalı hacı adayları bu kutsal yolculuğa kendilerini manevi olarak da hazırlarlar. Manevi hafiflemenin ilk adımı da üzerindeki kul haklarından kurtulmak, küslükleri sonlandırmaktır. Bunu için bütün eş dost ve akrabalara helallik dileme ve “Allahaısmarladık” ziyaretleri yapılır. Bu ziyaretlerin haricinde her karşılaşılan tanıdığa hacca gidileceği duyurularak helallik ve dua talebinde bulunulur. Müstakbel hacının bu ricasını samimiyetle yerine getiren muhatabı da ona Hz. Peygamber’e iletilecek selâmını emanet eder. Hac sürecinin bu safhasında müstakbel hacıların bütün yakınları da onları evlerine yemeğe davet ederler. Bu yemek davetleri Konya’da “havı daveti” olarak adlandırılır. Hac yolculuğunun sadece karayoluyla yapıldığı yıllarda hacı uğurlamaları Mevlâna Dergâhı ile Üçler Mezarlığı arasındaki Aslanlı Kışla Caddesi’nde yapılmaktayken, günümüzde bu yolculuğun sadeve havayolu ile yapılmasından dolayı, Konya Hava Limanında; büyük Pazar yerlerinde ve MKM’ye yakın otoparkta yapılmaktadır. Koronavirüs salgınından dolayı iki yıldan bu yana Hac farizası, Suud yetkililerinin aldığı karar gereğince bu seneye kadar pandemi yasakları ve korona tedbirlerinden dolayı yapılamamıştı. Suud yetkililerinin tekrar izin vermesiyle kutsal topraklara ve beldelere kutsî yolculuk da başlamış oldu.

“ÜMİT JANT HACC HATIRASI 2022 – 1443”

Konya’nın kitapkurdu şahsiyetleri arasında ismini andığımız, okuduğu kitapların daha sonra kendi ayarında bir başka kitapkurduyla kritiğini de yapan, sosyal ve kültürel faaliyetlere katılan, iş güçten fırsat buldukça seyahatı (gezmeyi) çok seven, sevdiklerine sofra açarak yedirip içiren gönlü zengin ve eli kalem tutan Mustafa Sinan Ümit, “hacı” olmanın saadetini ve mutluluğunu; Yeni Diltaş’ta verdiği Hac Yemeği’nde dostlarıyla paylaştı.

Misafirlerini kapıda “hoş geldiniz” diyerek aile fertleriyle birlikte karşılayan Hacı Mustafa Sinan Ümit, elimize 16,5x24 cm. ebadında kuşe kâğıt bir bildiri tutuşturdu. Kâğıdın üst tarafında ay yıldızlı bayraklar arasında “ÜMİT JANT HACC HATIRASI 2022 – 1443” başlığının altında sol tarafında “Mekke’de bir Konyalı AHMET ZİYA EFENDİ (Konya 1877- Mekke 1925); sağ cenahında ise “Medine’de bir Konyalı DR: MUSTAFA AKIN (Konya 1948 – Medine 2000) başlıkları dikkatimi çekti.

Ahmet Ziya Efendi; “Hacıveyiszade’nin Fahri Kulu’nun hocası Ahmet Ziya Hoca güneş çarpması sonucu Mekke’de rahmetli oldu. Hacıveyiszade bir ömür bu acıyı unutmadı. Kendilerine isim danışanlara “ZİYA” olsun dedi. 48 yaşında Mekke’de vefat eden Ziya Efendi’nin yirmiye yakın basılı eserinin bulunduğu söylenirse de, bunların tamamının neler olduğu tesbit edilememiştir” bilgisi, Hacı Mustafa Ümit’in Hacc Hatırası’nda yer alıyor. Ziya Efendi’nin meşhur kasidesindeki şu dörtlük ise, ne kadar mânâlı:

“Uğrarsan Medine’ye Allah için ey sabâ/ Habib-i Hudâ’ya benden de bin merhaba/ Divân durup önünde sunarken selâmımı/ Arzın nebatlarınca arz et ihtirâmımı.”

MİLENYUMDA DÜŞÜNDÜREN HATIRA

Konya Aydınlar Ocağı’nda da Akın ailesi ve sevenleriyle birlikte andığımız Dr. Mustafa Akın’a gelince; Hacı Mustafa Sinan’ın hatırası oldukça ibret verici ve düşündürücü: “22 yıl önce idi. Gülümseyip “Ümit bey, çayları içtik. Hurmayı da hacc dönüşünde inşallah” dedi. Sarıldık, ayrıldık. Sağlık görevlisi olarak üç defa Hacc’da bulunmuştu ama ‘kendi paramla’ diyerek 2000 yılı hacıları arasına karışmıştı. Mekke ve Arafat vazifelerini tamamlayıp HACI olduktan sonra, Medine’de bir Cuma gecesi yatsıyı kılarken secdede ruhunu teslim etti. Rahatsızlığı yoktu ama kalp krizi dediler. Hemen yanındaki Cennet-ül Baki kabristanına defnettiler. Acı haber şehrimize dalga dalga yayıldı. Biz dostları ve bekleyenleri evinin yanındaki Parsana Camiinde gıyabi cenaze namazı kıldık. 24 Mart 2000 yılında Dr. Mustafa Akın Medine’de kaldı, 52 yaşında idi.”

***

Rabb’im! Genç yaşlarda mübarek beldelerde ruhlarını Sonsuzluğun Sahibi’ne teslim eden Ahmet Ziya Efendi ile Dr. Mustafa Akın abimize gani gani rahmet etsin. Mekânları âlâ, makamları âlî olsun. Bu iki güzel insanı bizlere hatırlattığı için Hacı Mustafa Sinan kardeşimizden Allah razı olsun. Haccını kabul, say’larını mebrur etsin.

Yazıma, Ozan İsmail Detseli’nin “Hacı Mustafa Sinan Ümit Kardeşime” başlığı altında yazdığı akrostiş güzellemesinin son iki kıtasıyla son veriyorum.

“İlahi lütfetti oldunuz hacı/ Nice nnmaz derde şifa ilacı/ Allah beş şartta emreder bu farzı/ Nurla dolu olur hac yolculuğu.

Ümmetle Arafat’ta Müzdelife’de/ Mescid-i haram’da sefa mervede/ İslam kardeşliğe dua ede ede/ Tamam oldu böyle hac yolculuğu.”