Muhakkak insan olarak yorgunluğu tanırız. Bu amma maddi olur amma manevi olur.
Maddi yorgunluklar dinlenirseniz geçer.
Ya gönül yorgunluğu geçer mi?
Çok hassas olan gönlü kıran ve yorgunluğa araç olandadır çaresi.
Eğer ondan bir ilgi ve özür beyanı gelmezse geçer mi?
Daha ötesi var mı?
Evet, gönül umduğuna küser.
Hani bizden önceki yaşayan atalarımızın söylediği güzel söz vardır;
BU ÇEŞME BAŞKA ÇEŞME,
SU İÇECEK TASI YOK.
KIRMA İNSAN GÖNLÜNÜ,
ONARACAK USTASI YOK!
*
Yıllar öncesinden tanıdığım kardeşim mesafesinde bir dostum, yazımdan dolayı samimi içten uyarılarda bulundu. Dosdoğru olan bu uyarıları aldım ve cebime koydum. Allah ondan razı olsun.
Ancak gidenin ardından güzelliklerini konuşmak en güzel hasletlerimizdendir. Bu güzelliklerden kullanmış kabul ediverin!
**
Diğer yandan bir başkaları bizi başka türlü değerlendirmektedir. Ona da eyvallah.
Yavru Ceylan! Sizler Pazar yerlerinde etekçe bilya boncuk oynarken biz bila meccanen bu memleket için çalışıyor ve hizmet üretiyorduk.
Hele hele sizler bana akıl veremezsiniz. Ne demiş bizden önde yaşayan tecrübe yüklü büyüklerimiz;
“Camide bir gün bile olsun görünmeyenin cami imamını tenkit etmesi itibar görmez!”
Siz ancak, bize gönül yorgunluğu verirsiniz.
*
Hal böyle iken üç günlük dünya için birbirimizin gönlünü kırmaya gerek var mı?
Sonra küçük dünyevi hesaplar için muhataplarının gönlünü kırmaya değer mi?
Elbette değmez!
Kendi kendimize hayıflanmakla da bir şey elde edemeyiz.
Şairler dizelerinde dile getirir;
Nasıl çözeceğiz
Bu gönül yorgunluğunu
Nasıl dindireceğiz
İçimizde kopan fırtınaları
Nasıl susturacağız
Sevdiklerimizin ardından
Sızlayan yüreğimizi
Nasıl sindireceğiz
Yaşadığımız acıları
Nasıl üzüntü olmaktan çıkaracağız
Hep onları hatırlamayı, düşünmeyi
Duygusuz değilim,
Göstermemeye çalışsam da
Ruhsuz değilim
Duyarsız davranıyor gözüksem de,
Dahası mı devam ediyor.
Gönül yorgunluğu!