1. BÖLÜM

Fetullah Gülen kimdir?

Fetullahçı Terör Örgütü’nün kurucusu Fetullah Gülen 27 Nisan 1942’de Erzurum’un Pasinler ilçesinin Korucuk köyünde doğdu. Gerçek doğum tarihi Fetullah Gülen ve terör örgütü mensuplarına göre 11 Kasım 1938’di.

FETÖ elebaşına göre, Mustafa Kemal Atatürk öldükten bir gün sonra dünyaya gelmesi kendisinin seçilmiş kişi olduğunu gösteriyordu. Kimliğini 1942’de almasını, Fetullah ismini beğenmeyen nüfus memurunun onay vermemesine bağladı. 1945’de Kur’an-ı Kerim dersi almaya, 1946 yılında ilkokula başladı. Erzurum şehir merkezine gitmesini kimi zaman annesinin akrabası olan subaydan kendilerine ev kalması kimi zamanda ailenin kendi eğitimi için şehir merkezine taşınması olarak anlattı.

Erzurum’da medresede okurken hocasını Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle Jandarma’ya şikâyet etti. Erzurumlu âlim Alvarlı Efe Hazretlerinin torunlarından Nakip Mazlumoğlu, "Ağabeyime olan hadise, Fetullah efendinin o günkü tutumu onun gençliğine mi mal edilir yoksa zihniyetine mi kafa yapısına mı? 'Ne etmiş?' Gürcü Kapı Karakolu vardı. Şikâyet etmiş. Demiş ki 'Hoca Atatürk'ün aleyhinde konuşuyor. Tabii polis gelip medreseden alıp götürmüştü. O gün orada jandarma olarak görev yapan Memduh efendi vardı. Hacı Salih Efendi vardır Erzurum'lu onun oğlu. Onun yardımıyla karakoldan çıktı. Hadise buydu. Yani fazla üstüne biz varmadık. Ama mesele bizi üzdü. Ben de hadisenin içindeydim. Götürdüler karakola sonra bıraktılar. Üzüldük tabii. Niye bu şekilde. Ben de şimdi diyorum o günkü zihniyet bu muydu yoksa sonunda mı değişti bu zat ya. Böyle bir şeye girişti, gerçi ben öyle yorumladım ama değilmiş demek. Kafasında bu zihniyet varmış görüşü, düşüncesi bu şekildeymiş ama dışarıya vurmamıştı şimdi vurdu. Bu şeye niye alet oldu? Memleketimizi vatanımızı sevelim. Milletimize zeval gelmesin ki doğruyu bulalım. Doğrudan uzak kalmayalım ama maalesef bu zat böyle bir şeye girdi. Sonu ne olur bilemiyorum"" diyerek konuya açıklık getiriyor.

1959’da Edirne’ye gideceği döneme kadar değişik medreselerde eğitim aldı. Edirne’ye gittiğinde Diyanet’in açtığı sınavı kazandı. İl müftüsü olmak istedi. Araya soktuğu dönemin hatırlı kişilerine rağmen bu isteği reddedildi. Yaşı memurluk için küçük olduğu için mahkemeye başvurarak doğum tarihini 1941 olarak düzelttirdi. 6 Ağustos 1959'da Üç Şerefeli Cami ikinci imamlığına tayin edildi. Memurluğa ilk adımını atan Gülen, askerlik dönemi gelinceye kadar Edirne’deki camilerde faaliyetlerini sürdürdü. İmamlık yaptığı camilerde yaptığı konuşmalarla ilgiyi üzerine çekmeyi başardı. İyi konuşuyor, cemaati etkilemek için ağlıyor, cemaatin duygularını yönlendirmeyi başarabiliyordu. Gözyaşlarını usta bir provokatör gibi kullanıyordu. 1963’te 1 sene Erzurum’a dönüp ailesinin yanında kaldı. 1965’te Kırklareli’ne tayin olana kadar Edirne’deydi. Bu dönemde askerliğini de yaptı. Acemiliğini Ankara’da telsizci olarak yaptı. Acemiliği döneminde Talat Aydemir darbesine katıldı. Usta birliğini gene telsiz askeri olarak İskenderun’da yaptı. İskenderun’da bölük komutanları tarafından korundu. Askerliği bitmeden terhis edildi.

1966’da dönemin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür sayesinde İzmir merkez vaizliğine atandı. 1971’e kadar bu görevi sürdürdü. Bu dönemde önce Kestanepazarı’nda çalıştı. Oradaki dernek üyeleriyle arası bozulunca kendi ekibiyle ayrı bir dernek kurdu. Bu yıllarda Ege bölgesinin muhtelif illerinde sohbetlerde bulundu. Resmî görevlendirmeyle hacca gitti. 1971 muhtırası esnasında tutuklandı ve 7 ay hapis yattı. Tutuksuz yargılandığı 3 senenin sonunda 1974’te beraat etti. Mahkeme öncesi kendisini her yerde “Nur talebesi” olarak tanıtmasına rağmen, duruşmalarda nurculukla ilgisinin olmadığı yönünde ifadeler verdi. 

1975-76 yıllarında “Anadolu’da Kur’an ve İlim”, “Darwinizm”, “Altın Nesil”, “İçtimaî Adalet ve Nübüvvet” isimli konferanslar verdi. Sızıntı dergisinin ilk sayısı Şubat 1979’da çıktı. Başyazıları Gülen yazdı. 12 Eylül (1980) darbesinde hakkında yakalama kararı çıkarıldı. O sırada İzmir’i terk etti, bir süre farklı şehirlerdeki örgüt üyelerinin evlerinde saklandı. 12 Eylül’ün baskıcı ortamına rağmen İstanbul başta pek çok şehirde gezmesine rağmen kimse kendisini yakalamadı. Bunu “Allah tarafından korunduğu” şeklinde örgüt üyelerine aktardı. 1981’de Diyanet’teki vaizlik görevinden istifa etti. 1 Temmuz 1988’de çıkan Yeni Ümit dergisinin başyazılarını yazdı.

1989’da gayr-ı resmî vaazlara başladı. 1992’ye kadar bu vaazlara devam etti. 1996’da Ankara Kocatepe Camii’nde CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek’in vasiyeti üzerine cenaze namazını kıldırdı. 1999’da Amerika’ya kaçmasına neden olan konuşması patladı. 1990’larda görüştüğü isimler: Turgut Özal, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Abraham Foxman, Morton Abramowitz, Papa II. John Paul.

Hayatı ile ilgili kısaca bu bilgileri verdikten sonra asıl meseleye geçelim.

Fetullah Gülen tarafından örgütün kuruluşu ve çekirdek kadrosunun oluşturulması, 1966 yılında İzmir Kestanepazarı’ndaki Öğrenci Yetiştirme Derneğine ait olan Kur’an Kursu’nda öğreticilik ve yine aynı derneğe ait olan öğrenci yurdunda müdürlük yaptığı dönemde olmuştur. Oluşumundan kısa bir süre sonra “cemaatten örgüte” ve zamanla güç zehirlenmesi yaşayarak “terör örgütüne” evrilen Gülen Cemaatinin örgüt olarak gelişimi üç ana aşamada değerlendirilebilir:

İlk aşama, yeraltı faaliyeti denilebilecek düzeyde büyük bir gizlilikle işleyen ve 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar süren “kuruluş, temellenme ve kadrolaşmaya başlama” aşaması;

İkinci aşama örgütün devlet kadrolarının “kılcal damarlarına kadar”sızarak devleti ele geçirme planını uygulayabilmek için kullandığı takiye taktiğine dayalı ikiyüzlü örgüt mekanizmasının hızla işlediği, gizlilik ve “tedbir” ile 28 Şubat 1997 post-modern darbe sürecine kadar devam eden “hem toplumda hem devlette yayılma ve her alanda iktidarı ele geçirme” aşaması;

Üçüncü aşama ise nihai hedef olan “altın vuruş-kıyam-huruç” için “kadrolaşmanın tamamlanması ve asıl niyet için harekete geçilmesi” aşaması olup 15 Temmuz 2016 darbe girişimine kadar sürmüştür.

İlk aşamada “Işık Evleri” denilen öğrenci evleri açılmıştır. Gerek cemaatin taban kadrolar gerekse de kamu kurumlarına yerleştirilecek olan kadrolar buralardan yetiştirilecektir. Işık evlerine ekonomik kaynak sağlamak için bilindik yöntemler kullanılmış, zengin hayırseverlerden ya da zengin olmamakla birlikte hayır hasenata düşkün kişilerden temin edilen yardımlarla bu evler idame edildiği gibi hızla yenileri açılmıştır.

12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonraki ikinci aşama, örgüt için okullaşma ve kurumsallaşmanın başladığı ve büyük bir hızla yayıldığı aşamadır. ANAP iktidarı ile liberal politikaların uygulanması, teknolojik yeniliklerin ülkeye girişi ve revaç bulması karşısında Fetullah Gülen boş durmamış, kendisini “liberalizme uygun, modern ve farklı hoca” profili ile “Ilımlı İslam’ın Gülen yüzü” olarak konumlandırma yoluna gitmiştir. "Hoşgörülü, barışçıl ve devletçi" bir tutum izleyerek, “okullaşma” ve “kamu kurumlarındaki kadrolaşma hareketini” tamamlamıştır.

Bu dönemin 1990’lı yıllardaki ikinci yarısı cemaatin hedef büyüterek yurt dışına açıldığı dönem olmuştur. Eğitim faaliyetlerindeki hızlı başarı ve yayılmanın verdiği güç ve rüzgâr, yapılanmanın sadece devletin değil toplumun da kılcallarına sızması konusunda cesaret vermiş, diyalog çalışmaları bu aşamada başlamıştır. Kamu kurumlarına yerleşmeler geometrik bir hızla artarak kitlesel boyutta kadrolaşmaya dönüşmeye başlamıştır. Okullaşma ve kurumsallaşma ile birlikte ekonomik kaynak sağlama yöntemleri bakımından şirketleşme ve holdingleşmeye gidilmiştir. Bank Asya’nın kuruluşu buna en bariz örnek olup, eğitim alanının yanında sağlık, bilişim, finans, taşımacılık, basın yayın gibi alanlarda da faaliyetlere başlanılmıştır.

Üçüncü aşama 28 Şubat 1997 postmodern darbe vakasından sonra başlamaktadır. Bu aşamada Fetullah Gülen 1999 yılında sağlık sorunlarını bahane ederek yurt dışına kaçmış ve ABD’ye yerleşmiş; cemaatin söylemini değiştirerek daha çok evrensel ve küresel ifadeler kullanmaya başlamış; “dinler arası diyalog”, “evrensel insan hakları” gibi küreselleşme konseptine uygun yeni bir söylem geliştirmiştir. “Ilımlı İslam” söylemi artık daha belirgin olduğu gibi daha küreseldir.

Bilhassa 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra çok kullanılmaya başlanan “İslami terörizmin” panzehiri olarak sunulmuştur.

Gerek takipçilerine gerekse de dindar insanlara İslami düşünceyi yayma ve İslam’a hizmet etme niyet ve gayretinde olduğu izlenimi vermeye çalışan Fetullah Gülen, -12 Eylül ve 28 Şubat dönemleri de dâhil olmak üzere- her dönemde içinde bulunduğu sosyo-politik koşullara çok iyi uyum sağlamış, iktidar dengelerini gözetip siyasi konjonktür ve gidişatı iyi okumuş, siyasi partilerden uzak kalır gibi görünmeye, ancak esasen bu uzaklık görüntüsü nispetinde yakın olmaya özen göstermiş, kendisini dönemin güçlü siyasi partisi hangisiyse ona destek veriyormuş gibi göstererek cemaatine alttan alta “kazandıran” bir güç odağı olduğu fikrini telkin etmiştir; sonuç olarak, siyasetten azade bir sahte tavırla siyasetin merkezinde olmayı başarmış ve bunun her türlü nimet ve getirilerinden sonuna kadar istifade etmiştir.

Toplumun önemli bir kesimi Gülen Örgütünün yoksul öğrencilere yardım eden ve hayır işleriyle iştigal eden bir dini cemaat olduğu düşüncesiyle, dini, milli ve manevi hassasiyetlerle yapılanmanın sosyal alanda gelişerek kurumsallaşmasına destek olmuş ve imkân sağlamıştır. Bu, devletin örgüte bakışı ve desteği için de geçerlidir. Örgütün yıllarca ve devasa boyutlara varacak şekilde ekonomik kaynak toplaması, kendisine eleman devşirmesi ve devlet kurumlarında örgütlenmesi genelde bu tür iyi niyetli yaklaşım ve hassasiyetlerin sonucudur. Kısacası, toplumun gerek milli gerekse de dini ve manevi duyguları ve hassasiyetleri bu örgüt tarafından kullanılarak istismar edilmiş, taviz ve imtiyazlara dönüştürülmüş ve tüm bunlar Fetullah Gülen’i ve takipçilerini gerek maddi gerekse de psikolojik ve sosyolojik olarak özel bir konuma, fakat aynı zamanda bir o kadar patolojik, kibirli ve sorunlu bir konuma getirmiştir: Örgüt kendisini “Hizmet” için “Seçilmiş” kişiler topluluğu ve Gülen’i de “Kurtarıcı Mehdi” olarak konumlandırmıştır.

1970 Öncesi Yıllar: Kuruluş Yılları

Fetullah Gülen 1959 yılının ilkbaharında Edirne'ye gitmiş ve böylece muhit değiştirerek Erzurum’dan uzaklaşmıştır. Edirne'de 1959 yılında şaibeli bir şekilde yaşını büyüterek elde ettiği imamlığı bir süre devam ettirmiş, 10.11.1961 tarihinde askere gitmiş, acemi er eğitimini Ankara Mamak’ta, usta birliğini ise İskenderun’da tamamlamıştır. Askerliğini bitirmesini müteakip Edirne’ye dönmeyerek bir süre ailesiyle birlikte Erzurum’da kalmıştır. Erzurum’da kaldığı 1962-1963 yıllarında, Erzurum Komünizmle Mücadele Derneğinin kurucuları arasında yer almış ve dernekte aktif olarak görev yapmıştır. Gülen’in yurt dışı bağlantılarla ilk temasının bu dernek vasıtasıyla gerçekleştiği ve örgütün temellerinin bu süreçte atıldığı kuvvetle muhtemeldir. Ayrıca bu derneğin yurtdışı kaynaklı “proje” bir dernek olduğu yönünde çok kuvvetli şüphe ve emareler bulunmaktadır. 21.03.1966’da İzmir merkez vaizliği görevine gitmek üzere Kırklareli’den ayrılmıştır. Fetullah Gülen, 1971 yılına kadar buradaki görevine devam etmiştir.

1970’li Yıllar: Örgütün Temellerinin Atılması

Fetullah Gülen 1971 Askeri Muhtırası sonrasında Askeri Sıkıyönetim Mahkemesi’nin 54 sanıklı Nurculuk Davasında laik devlet düşüncesine aykırı faaliyetleri nedeniyle yargılanmış, 6 ay tutukluluktan sonra serbest bırakılmıştır.

1971 yılında Vehbi Koç’un evinde bir toplantı düzenlendiği ve bu toplantıya Fetullah Gülen, Vehbi Koç, dönemin MİT Müsteşarı Fuat Doğu, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür ve aralarında TSK mensubu olan önemli isimlerin katıldığı bilgisi mevcuttur. MİT ile ilişkili olduğu düşünülen Yaşar Tunagür Edirne’deki vaizliği sırasında Gülen’le tanışıp derin bir dostluk kurmuş ve Gülen’i himayesine almıştır. 1970’li yıllarda Fetullah Gülen’in Komünizmle Mücadele Derneği üzerinden ABD istihbaratı ile birlikte hareket eden MİT’e angaje edildiği ve Gülen örgütlenmesinin ABD-MİT işbirliği ile kurdurulduğu  ve söz konusu toplantı bu iddianın en kuvvetli delillerinden biri olarak değerlendirilmektedir.

Fetullah Gülen, Şemseddin Nuri müstear ismi ile Latif Erdoğan tarafından yazılan ve Gülen’in hayatını konu alan “Küçük Dünyam” isimli kitapta, dönemin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç ve arkadaşlarını överek “12 Mart bir ihtilal ve darbe değildir” şeklinde açıklamalarda da  bulunmuştur.

Önceleri Yeni Asya Grubu içerisinde yer alan Fetullah Gülen, İzmir’de görev yaptığı dönemde çekirdek kadrosunu oluşturmaya ve müstakil olarak hareket etmeye başlamıştır. Faaliyetlerini ergenlik ve ilk gençlik dönemlerinde olan öğrenci ve gençler üzerinde yoğunlaştırmış, teyp ve video kasetlerine çekilen vaaz ve konuşmaları, sohbet toplantıları ve özellikle yaz kamplarında görüşlerini ulaştırdığı kişilerden bir sempatizan, taraftar ve takipçi-müntesip grubu oluşturarak, kendi adı ile anılan cemaatini kurmuştur. (Devam edecek)